• 02 December 2025, Tuesday 9:10
ZekiSarıhan

Zeki Sarıhan

MEDYAMIZIN ACIKLI DURUMU

Ülkede ve dünyada olup bitenlerden haberdar olmak hem kaçınılmaz bir ihtiyaçtır hem de bunu kolaylaştırmak devletin temel görevlerinden biridir.

Gazete okuyanların sayısı azalsa bile her evde artık bir televizyon da nerdeyse yetmez oldu. Bilgisayarlardan ve cep televizyonlarından da yağmur gibi bilgi yağıyor.

Böylece hepimiz medya organları tarafından bilgi bombardımanı altındayız.

Amaç, bunları yöneten merkezler tarafından kendileri gibi düşünmemizi sağlamaktır.

Bir yemek lezzetli hâle getirilmesi  nasıl çeşitli işlemlerden geçiriliyorsa, bir haber de ilgi çekmesi, ona inanılması için çeşitli işlemlerden geçirilmektedir.

Önce, nelerin haber olacağı veya hangi haberlerin verileceğine karar verilir. Bunu, eğitilmiş muhabirler yapar. Sonra bu haberin nasıl, hatta ne zaman verilirse daha etkili olacağına karar verilir ve haber görsellerle süslenir.

TEK ADAM REJİMİNİN YURTTAŞLARI BİLGİLENDİRME POLİTİKASI

Tek adam rejimleri, yapıları gereği yurttaşları tek taraflı olarak bilgilendirmek isterler. Bu nedenle devlet bütçesiyle kurulup yurttaşların vergileriyle ayakta duran  bilgilendirme araçlarını da sorumsuzca kendi tekellerine alırlar. AKP iktidarının tarafsız birer kurum olmaları gereken TRT ve Anadolu Ajansını tamamen parti ihtiyaçları doğrultusunda kullandıklarını bilmeyen kalmadı ve ne yazık ki hükümeti bu konuda yola getirecek bir güç yok. Hükümet, yayın organlarını ilanlarını keserek cezalandırıyor, ekranları karartabiliyor ve onlara el koyarak belediyelere yaptığı gibi kayyım tayin ediyor. Aynı zamanda ahlaki bir konu olan bu durumdan yüzü kızaran bir sorumluya da rastlanmadı.

Hükümet, iş adamlarına satın aldırdığı ve kredi kullanmalarına aracılık ederek ele geçirdiği gazeteleri de doğal sözcülerine katarak bir yazılı basın ordusuna sahip oldu. Günlük gazete manşetlerine bakıldığında pek çoğunda aynı manşetlerin yer aldığını görebiliyoruz.

MUHALEFETİN DURUMU

İktidarın bu tutumu, muhalefetin de kendi yayın organlarını kurmaya veya kurulmuş olanları ele geçirmeye özendirdi. Ana muhalefet partisinin televizyonları, iktidar partisi organlarının yaptığının tersini yapıyor. Bu kanallar, sanki bizi çeşitli olaylar hakkında bilgilendirmek değil de, bunlar hakkında ne düşünmemiz gerektiğini anlatmak için yayın yapıyorlar.  Böylece izleyicileri düşünme zahmetinden de kurtarıyorlar!  Bu tip habercilikte Türkiye epey yol aldı ve kafasında kendi düşüncelerinden çok ekrandan enjekte edilen düşünceleri taşımaktan memnun önemli bir kitle oluştu.

MERKEZ MEDYA DEDİKLERİ

Türkiye’de eskiden kalma “Merkez Medya” denilen bir kavram da var. Bu kanallar, güya her iki taraftan da haber veriyor ve tartışmalarında her iki-üç veya daha çok taraftan tartışmacı çağırabiliyorlar. Fakat bu kanalların siyasi tarafsızlığı iktidardan korkularından kâğıt üstünde kalmış durumda. Bu kanallarda (HaberTürk örneğinde olduğu gibi) haberler mutlaka Erdoğan’ın o günkü gündemiyle başlamaktadır. Haber sunucusu, her konuda yorum yapma hakkına sahiptir ve bunu kullanır, cumhurbaşkanının görüşleri hariç! Bu kanalların da tabuları vardır. Bir süre önceydi, sunucu DEM Parti’den ilk kez bir yetkiliyi davet ettiklerini itiraf etmek zorunda kaldı.

Biz izleyiciler, müzik, film, belgesel gibi konularda olduğu gibi haber izlemek için de ekranda gezinme imkânına ve hakkına sahibiz. Bendeniz, bugünkü yönetime karşı olduğum için muhalefet, gerçeği aradığım için de merkez medya olarak HaberTürk’ün haberlerini izlerim.

Bu yazıyı kaleme almadan önce haber kanalları üzerinde bir gezinti yapayım dedim. Bunların çoğu CHP kongresini tartışmakla meşguldü. CHP yönetiminin (Ekrem İmamoğlu’nun) kanalı hâline gelmiş olan Halk TV, “Partiyi arındırın” diye demeç vermiş olan Kemal Kılıçdaroğlu’na atıp tutuyordu. Biraz sonra başka bir kanala rastladım. İki eski CHP programcısı, yanlarına bir de AKP’li almışlar, Kılıçdaroğlu’nu savunuyorlardı. Demek Halk TV’de onu savunmanın imkânı yoktu! Tarihimizde böyle kişiye, partiye veya parti içinde bir bölüme endekslenmiş yayıncılık örneği bulunur mu bilmem.

Önceki yıl, Halk TV’de Cumartesi-Pazar günleri yayımlanan bir program izliyordum. Programcının programın yapıldığı beldede bir şahsiyete yapılacak seçimleri kast ederek “Bu kez kazanıyoruz değil mi?” dediğini duyunca “eyvah” dedim. Bir çuval incir berbat oldu! Televizyon programcılığımızın geldiği bu noktayı pek çok izleyicinin yadırgamadığına eminim. Tehlike de burada.

SON CHP KONGRESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Habercilerimiz bizim adımıza düşündüler ve taraftar yorumcular anlattılar. Sağ olsunlar.

Ama be kardeşler, izin verin de azıcık da biz düşünelim. Nasrettin Hoca’nın hoşafı kaşıklarken “öldüm! Öldüm!” diyenlere “Şu kaşığı verin de azıcık de biz ölelim” demesi gibi…

Özgür Özel’in dördüncü kez genel başkan seçildiği son CHP kongresi, Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu kadrosunun partide egemenlik kurduğunu ve bu kadrolarla iktidara yürümek istediğini gösteriyor. Bu kongre, Kılıçdaroğlu adının nerdeyse parti kütüğünden silineceği bir sonuç da doğurmuştur. Uzun yıllar partinin genel başkanlığını yapan, partililere umut veren ve son cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 48 oy alan Kılıçdaroğlu’nun bu kongreye katılmayış nedeni, gelirse yuhalanacağı kaygısıymış. Bu durum parti içinde çok keskin bir saflaşma olduğunu gösteriyor. Bu sorunun CHP’yi uzun süre uğraştıracağa benziyor. Daha işin başında önlemler alınsa, parti, sözü edilen “arınma” yoluna gitseydi CHP bugün daha güçlü olacaktı ve bunu yaparsa ileride daha güçlü olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık