HER YERDE YANGIN!.. Abdullah GÜRGÜN yazdı..

Milas Önder Gazetesi

 

     Ve sonunda Bafa zeytinleri de yandı.

     Allahtan çabuk fark edildi, dört uçak, beş helikopter geldi. Bafa Gölü’nden doldurup doldurup boca ettiler yangına suyu. Beş yüz dönüm kadar arazi yandı.

     Gezdim gördüm. Hala yanan ağaçlar vardı. Arazideki plastik su boruları hâlâ yanıyordu. Yanımdaki arkadaşlar  “bir şey olmaz, bir şey olmaz” dediler. Zaten olan olmuştu daha fazla bir şey olmayacağına benim de aklım yattı. Yattı ama içim hiç de rahat değildi. Boruyu çekmek istedim feci sıcak. Baktık mal sahipleri temizlik, soğutma yapıyor. Yolumuza devam ettik.

     Rahatlığımız nedeniyle bir daha yanar mı?

     Canımız sağ olsun. Her yer zeytin.  Yansın biraz daha.

     Bedreddin Dalan İstanbul belediye başkanıydı. Tarlabaşı’nda 300 Art Nouveau binayı yıktı. İsveç’e gelmişti. Sordum. Yanıt çok rahattı:

     “O hoooo bizde onlardan daha çoook var”...

     Bizde de, “o hooo çoook zeytin var. Dağ taş zeytin. Beş yüz dönüm de neymiş”. 

.....

     1972 yılı kış ayları... Viyana karlar altında. Artık aramızda olmayan sevgili arkadaşım Josef Haddadoğlu ile birlikte Muti (Anne) dediğimiz yaşlı bir Avusturyalı kadının evinin üst katında kalıyoruz. Dışarıdan bir merdivenle çıkılıyor. Kırık dökük eski bir ev. O zamanlar Viyana’da ev bulmak marifet. Burası bize muhteşem bir köşk.

     Kalorifer, şömine soba yok. Josef ufacık bir elektrikli ısıtıcı aldı. Kendine hayrı yok. Gece kat kat giyiniyoruz. Yorgan battaniye örtünüyoruz.

     Bir gece su şarıltılarıyla uyandım.

     Josef çok üşümüş dayanamamış, o küçücük elektrikli ısıtıcıyı yorganın altına bir şekilde yerleştirmiş. Uyumuş. Gece yorgan ısıtıcıya değince yanmaya başlamış. Derken Josef’i de yakmaya başlayınca bizim akıllı fırlamış yataktan ateş söndürüyor.

     Yaşamımda atlattığım tek yangın tehlikesi odur.

     Nasıl bir düşüncedir ısıtıcıyı yatağa sokmak?

     Nasıl bir cahil cesaretidir?

     Al sana yangın!

.....

     Bizim dağları gezerken şaşırıyorum.

     Muğla yakınlarında bir yerdeydim. Bir bölge gerektiği kadar yakılmış, imar izni alınmış. Temiz hava bol gıda dağ evleri yapılıyor. Tanesi bilmem kaç milyon... Yok mu iştahlısı?!

    Aklıma Güvercinlik’te sanki ısmarlama sınırları belirlenip yapılan ve tam da oraya oturtulan oteller geldi.

     Nasıl oluyor da santimi santimine otelin oturtulacağı yer yanıyor da sonra sönüyor bu yangın?

     Beşparmak Dağları’nda, Ilbıra Dağları’nda, tüm Menteşe Dağları’nda hançerlenmemiş yer kalmadı.

     Dağlarda Gezerken sağa sola atılmış şişeler görürüm. İlaçlama yapanlar plastik bidonlarını alıp götürmez; sağa sola atar. İzmaritini, çöpünü, nereye bulursa, hatta komşusunun bahçesine atar. Atmaması gerektiğini anlatırım gene atar.

     “Kuru otlar tutuşur bu şişelerden” derim.

     Zaten biliyordur. Umursamaz.

     Kimisinin cebinde çakmak vardır. Kür, diken, anız, canını sıkan bir şey buldu mu çakıverir.

     Umurunda değildir.

     Ona göre, “Hiçbir şey olmaz, olmaz, olmaz”...

     Ama olur, oluyor; olmaz mı?

     Eskiler anlatır, bir zamanlar çocuğun biri yumurta kırıp yemek için ateş yakmış. Yumurta ile uğraşırken ateş kuru otları tutuşturmuş. Büyük bir alan yanmış. Çocuğun adı Ahmet’miş. Yangından sonra Ateş Ahmet olmuş.

     Bir küçük çocuğun bilgisizliği yanında günümüzün, bir ağaç bulur bulmaz altında “mangal” yapan çok bilmişlerini ne yapacağız?

.....

     Yangınları önlemenin ön koşulu önlem almak.

     Yangın nedenleri, yayılışı, sonuçları...

     Okullarda öğretmek.

     Çıkmaması için ne yapılmalı, söndürmek için ne yapılmalı?

     Ormanlık bölgelerde bilinçli yangın çıkarılmasına karşı önlem alınması. Başıma geldi. Milas’tan Ören’e giderken ormanlık arazide öndeki araçtan sigara izmariti atıldı. Hemen 112’yi aradı eşim. Ciddiye aldılar. Neresi olduğunu anlattık. Hemen harekete geçeceklerini söylediler.

     Biz vahşi kapitalizmin gaddar madencilerine “İnsaf edin, zeytinlerimize dokunmayın derken” kendimiz yeterince özen gösteriyor muyuz?

     Kimdi o televizyonlarda açık açık, “Anasını .... bu memleketin” diyen paragöz?

     Yakarak, yıkarak, kazarak, kökleyerek, beton dökerek...

     Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini/Var mıdır kurtaracak bahtı kara mâderini...,

     Var mıdır?