Milas’ta ADD’den “Barış Değil, Kandırmaca!, “Ya İstiklal Ya Ölüm!”

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) Türkiye genelindeki 359 şubesi, PKK’nın kamuoyuna duyurduğu sözde “silah bırakma ve fesih” kararına karşı eş zamanlı olarak basın açıklaması gerçekleştirdi. Milas’ta da ADD Milas Şubesi tarafından…

Milas Önder Gazetesi

Şube Başkanı Özalp, basın açıklamasını Atatürk Anıtı önünde, derneğe yakışır bir şekilde gerçekleştirmek istediklerini söylerken, açıklamaya Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz, CHP Milas İlçe Başkanı Tüze Çetinkaya, Milas Kent Konseyi Başkanı ve Belediye Meclis Üyesi Dr. Ümit Özbek, Belediye Meclis Üyesi Murat Yazar, ADD Milas Şube Başkanı Veysel Özalp, dernek üyeleri ve az sayıda vatandaş katıldı.

“Bu Ülkeden Barış Değil, Kandırmaca Çıkar”

Basın açıklamasının ardından kısa bir konuşma yapan ADD Milas Şube Başkanı Veysel Özalp, PKK’nın sözde “barış” söylemlerinin samimiyetsiz olduğunu ve tarihsel gerçeklerle bağdaşmadığını vurguladı. Özalp, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Barış istendi de biz mi karşı çıktık? Af çıkarmak istediler, parlamentoda çoğunlukları vardı. Engel olan mı oldu? Şimdi kalkıp Sevr Anlaşması'yla ve anayasanın temel maddeleriyle ne işiniz var? Bu örgütün sicili ortada! 1978’de Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da gençleri katledenler, Ankara Gar Katliamı’nda 105 kişiyi öldürenler şimdi barıştan söz ediyor. Sizin barış anlayışınız; hukuksuzluk, yolsuzluk ve arsızlıktır. Bu zihniyetten bu ülkeye barış gelmez. Eğer Osmanlı 600 yıl yönetti, ‘Tayyipgiller’ de 60 yıl yönetsin’ deniyorsa, biz buna açıkça ‘hayır’ diyoruz.”

Sözde “Silah Bırakma” Açıklaması ve Gerçek Niyet

 ADD Milas Şubesi Başkanı Veysel Özalp tarafından ‘ADD Genel Merkezi’nden “İhanet Manifestosu” Vurgusu’ başlıklı okunan açıklama şu şekilde;

Hain terör örgütü PKK, ABD gözetiminde teröristlerini ve silahlarını çoktan Suriye kuzeyindeki PYD (YPG)’ye aktardığı, ortada sadece adının kaldığı ve çatı örgüt KCK’nın bölge ülkelerindeki uzantılarıyla devam ettiği bilinmiyormuş gibi, bir sözde “silah bırakma” ve “örgütü feshetme” bildirisi yayınladı.

Yandaş Medyada Barış Manşetleri, Gerçekte Tehlikeli Gündem

Yandaş medya bülbülleri “Terörsüz Türkiye” manşetleriyle mutlu mesut barış türküleri söyler, AKP sözcüsü yeni bir dönem başladığını müjdeler, bakanlar sıra sıra başarı nutukları atar, Cumhur ittifakı liderleri “milletimiz ve memleketimiz kazanacak” buyururken Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez milletimizle birlikte süreç başlatıldığında durduğu yerde durmakta ve gelişmeleri kaygıyla izlemektedir.

Okuyalım ve görelim bakalım, PKK ne demiş, ne menem bir “yeni dönem” başlıyormuş ve kim kazanmış, kimler kazanacakmış?

Şöyle diyor hain terör örgütü:

“Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkârı ve imha siyasetine karşı, halkımızın “özgürlük hareketi” olarak tarih sahnesine çıktı…

Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK Kürt halkı, Kürt kadınları, gençliği ile savaş içinde, büyük bedeller vererek mücadele etti, ama asla hedefine ulaşamadı.”

Kürt varlığının kabul ettirilmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin ve genel reel siyasetin gündemine girmesini esas aldı. Bu hedef doğrultusunda Kürt özgürlük çizgisini büyüttü. Her aşamada ‘Kürt Halk Özgürlük Hareketi’ hem nicel hem de nitelik olarak büyüdü.

“Önder Apo” Perspektifinin Ardındaki Amaçlar

‘Özgürlük Hareketi’ hem nicel hem de nitelik olarak büyüdü, “gerilla savaşı” Kürdistan ve Türkiye’ye yayıldı, özgürlük ve demokrasi talepleri yayıldı. En büyük Kürt halkı ‘serhildanları (İSYANLARI) halka mal edildi ve Türkiye’den savaş temel gerçekliğine getirildi (!).

“Önder Apo” Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı ‘Lozan Antlaşması’ndan ve 1924 Anayasası’nın öncesini referans alarak, ‘Ortak Vatan’ ve ‘Kürt-Türk halklarının kurucu gücü olduğu’ Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını ‘Kürt sorunu’nun çözüm çerçevesi olarak benimsemiş…

2 yüzyıldır önderlik ve PKK yürüyüşe büyük bedeller pahasına da olsa katkılarak, inkâr ve imha siyasetine, sömürge ve asimilasyoncu politikalara, inkâr ve imha siyasetine, barış ve demokrasi çizgisiyle direndi, devasa bir örgütlenme ve savaş gücü yarattı…”

Sonuç kararlarını uygulamaya başlaması ‘Önder Apo’nun süreci yürütme gücüne kavuşması, demokratik siyasetin kurumsallaşmasını ve barış, sağlıklı bir hukuk düzeni sağlamalı gerekir…

Ve vay ki vay!!!

“Türk Milleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve dünyanın onayladığı ‘terör örgütü’ listelerine aldığı PKK “Özgürlük Hareketi”ymiş. Bölücü terörist mahkumu elbaşu ‘Önder’, devletimiz ne büyükmiş!” naralarıyla coşmak mı gerek?

Meğer PKK ve elebaşı yıllardır savaşmadılarmış, Lozan’ı ve Cumhuriyeti yıkmak için canlarını bile feda etmeye hazırlandılar.

Çünkü PKK’nın bildirisiyle net şekilde ortaya konuldu ki; terör örgütünün öncelikli hedefi, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası ile 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti devletinin inkâr, imha, soykırımcı esas ve sürecidir…

“Özgürlük Hareketi” Maskesi Altındaki Propaganda

Meğer, yıllardır öğretmen, hemşire, doktor, teknisyen, işçi ve bebek 50 bin yurttaşımızı katleden alçak teröristler özgürlük savaşçısı “gerilla”lar imiş, ne zaman kurdularsa “Kürdistan” diye bir devletleri varmış, yapılan her itiraz (Kürdistan ve Türkiye) açısından meşru seçenek (!) haine getirilen “savaş” imiş ve hedefleri de tekçi Türkiye değilmiş. PKK çağla gelmiş, Türkiye’de Cumhuriyeti yeniden kuracakmış, tekçi yapıyı yıkacak, halkları birleştirecek, yeniden “Ortak Vatan” adıyla “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti”ni kuracakmış, kimsenin kimliğini reddetmeyecekmiş, eşit yurttaşlık sağlayacakmış. “Demokratik Ulus” temelli perspektifini bir “Demokratik Ulus” inşa ederek gerçekleştirecekmiş. Meğer bu süreçte silahlarını bırakıp siyasal mücadele edeceklermiş!

Meğer, PKK “Önder Apo” değilmiş terörist basının ya da okyanus destekli siyasetin dayattığı tanımlarla bu yeni türkü tartı mesnetsizmiş, esasen tarif edile(dil)meyen “Kürt Sosyalizminin” birikimini, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine, yani Türkiye Cumhuriyeti öncesine, yani emperyalizmin işbirlikçisi Osmanlı düzenine ve ‘Sevr Barışı’ (!) dönemine dayandırıyorlarmış…

Meğer, yeni Anayasa çağrıları ile murat edilen; Anayasa’nın ilk dört maddesi ve 66. maddesi (1) ile 66. madde ile eşit yurttaşlığı değerlendiren üniter ulus devlet, ulusal bilinç ve dil birliğine dayalı yapının tasfiye edilmesi ve emperyalistlerin iş birlikçiliği doğrultusunda iftiran kaldırılması ve anayasadan Türklüğü çıkarılması imiş…

Türk Yargısına ve Yurtsever Kamuoyuna Çağrı

Sözün özü:

Bu bildiri; emperyalizme karşı kazanılan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar, 9 Eylül 1922 İzmir, 11 Ekim 1922 Mudanya, 24 Temmuz 1923 Lozan, 1 Kasım 1922 Saltanatın kaldırılması ve 29 Ekim 1923 Anayasası ile kurulan Cumhuriyet’in hasdizlik numunesidir.

Bu bildiri Atatürk’ü, ilk ve devrimlerini, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” tanımını reddedip ayrılık ve çürümüşlük yaratarak Türk Milleti’ne hakaret eden bir küstahlıktır.

Bu bildiri: ABD’nin ülkemizi bölme hedefli haritası ile şekillenen Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP’a) hizmet ederek Türk Milleti’ni Lozan’dan vazgeçirecek 105 yıl önce reddettiği, 103 yıl önce yırtıp çöpe attığı Sevr Antlaşması’na mahkum etmeyi amaçlayan bir ihanet manifestosudur.

Son Söz: “Parolamız tektir ve değişmez; Ya İstiklal Ya Ölüm!”

Türk Milleti “Terörsüz Türkiye” tatlandırıcısı ile önüne sürülen bu zehri katiyen kabul etmez, etmeyecektir.

Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez olarak, devletimizin üniter ve milli yapısını tehlikeye atan bu alçakça bildiri hakkında Türk yargısını göreve davet ediyoruz.

Bütün yurtsever kamuoyuna çağrımızdır: 105 yıl önce emperyalizmin paralı gerici -bölücü dayatmasına göğsünü siper ederek Sevr’i yırtan Milletimizin dünkü şiarı, bugün de şiarımızdır: “Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklâl ya ölüm!”

Saygılarımızla. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL MERKEZ MİLLİ MERKEZ

Okunan basın açıklamasının ardından, Atatürk Anıtı önünde toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi ve etkinlik sona erdi.