MUÇEP Genel Meclisi Milas'ta Toplandı
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) yerel meclisleri, MUÇEP Milas Meclisi ev sahipliğinde 37. Genel Meclis Toplantısı için bir araya geldi.
İlk gün çalışmalarında, ilçe meclislerinin faaliyet raporları aktarıldı, MUÇEP'in açtığı davalarla ilgili bilgi verildi.
28 Eylül’de Muğla’nın Menteşe ilçesinde “Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanun’a karşı gerçekleştirilen Toprağımızı Vermiyoruz mitingi değerlendirildi. 15 Kasım Küresel Eylem Günü için bir basın açıklaması yapıldı. Önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalarla ilgili konuların belirlendiği son bölümde bir sonraki genel meclis toplantısının Datça'da düzenlenmesi kararlaştırıldı.
Toplantı kapsamında, Latmos Platformu gönüllüleri ile birlikte madencilik tehlikesi altında bulunan Latmos (Beşparmak) Dağında buluşan MUCEP gönüllüleri, önce madencilik faaliyetlerinin engellenebildiği Çörlen Aşar kalesinden buluştular. Açılan davalar yanında tüm Latmos'un bir Jeopark olarak ilan edilmesi ile ilgili çalışmalar konuşuldu.
Varol Aydın ve Timuçin Binder'in bölgeyle ilgili verdiği bilgilerden sonra 8000 yil öncesine tarihlenen Kaya resimlerinin olduğu Karakaya/Söğütözü köylerinde madencilik tehdidi altında bulunan bölgeyi gidildi.
MUCEP gönüllüleri, Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun (EGEÇEP) 20’nci yılı için düzenlediği Ekoloji Kervanı'nı Bafa Gölü kıyısındaki Pınarcık Köyü’nde karşıladı. Burada yapılan konuşmalarda Pınarcık köylulerinin maden kamyonlarinin tehdidi altında sürdürmekte oldukları yaşamları ele alındı.
Daha sonra Bafa köyünde madencilik nedeniyle zeytin üreticilerinin karşılaştıkları zorluklar ve üretim kayıpları, Bafa Gölü'nde gölü besleyen su varlıklarının madencilik faaliyetleri nedeniyle yok olması ya da kirletilmesi ve suyun ticarilestirilmesi, Latmos'daki kültürel varlıkların yok olması tehlikesi köylüler ve Latmosu Koru Platformu'ndan Selahattin Aydın tarafından yapılan konuşmalarda dile getirildi.
EGEÇEP'ten Av. Arif Ali Cangı da Anayasanın vatandaşlara temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tanımladığı ve bu hakla birlikte vatandaşlara bu konuda girişimde bulunma ödev ve sorumluğu da verdiğini söyleyerek vatandaşların bu konuda dayanışma içinde girişimlerde bulunabileceğini hatırlattı. EGEÇEP kervanı ve MUÇEP gönüllüleri daha sonra Akbelen'e geçerek maden çıkarma faaliyetlerinin tekrar başladığı bölgede iş makinalarına karsı basın açıklamaları yaptı.
Av. Arif Ali Cangı Akbelen'le ilgili hukuki süreci değerlendirdiği konuşmasında 20 Kasım'da Akbelen direnişcilerinden Ahmet Tatar'ın nöbet alanında direnislerin özel eşyalarına el koyan kolluk kuvvetlerine direndiği gerekçesiyle yargılandığı davanın duruşmasına ve 21 Kasim'da Akbelen'de ÇED süreçlerinin işletilmesi ile ilgili açılan davada yapılacak bilirkişi keşfine çağrı yaptı.
7554 sayılı torba yasa ile yayınlanan usul ve esaslara ilişkin 77 yurttaşın 18 Ağustos'ta açtığı davanın daha davalı idareye tebliğ edilmediğini de ekleyen Cangı, Akbelen direnişinin sadece Türkiye'de değil dünyada da bilinen ve örnek gösterilen bir direniş olduğunu vurguladı. Gönül Turhan da MUÇEP adına yaptığı basın aciklamasinda şunları söyledi:
"Akbelen’den Sesleniyoruz!
7554 sayılı torba yasa ve bu yasanın uygulanmasına yönelik hukuka aykırı yönetmelikler, doğamıza, köylünün yaşamına, biz yurttaşların karar alma sürecine ve mülk sürecine ağır darbeler vuruyor. Özellikle zeytinlik alanlarda yaşanan hukuksuzluk ve bilim dışı uygulamalar, sadece bölgenin ekosistemini değil, aynı zamanda köylülerin hayvanlarını, topraklarını ve evlerini, hepimizin sağlıklı yaşam hakkını da tehdit ediyor. Hepimizin temel yaşam haklarını ihlal ediyor.
Maden diyerek, yerli ve milli diyerek, nadir elementler diyerek, enerjisiz kalırsınız diyerek zeytinliklerin taşınmasına yol açan düzenlemeler, aslında doğal yaşamın ve köy toplumunun temel geçim kaynaklarından olan zeytinliklerin yok edilmesinin meşrulaştırılması anlamına geliyor. Bu bilim dışı gerekçelerle köylülerin topraklarından uzaklaştırılması, mülksüzleştirip-köksüzleştirmesi, doğrudan bir yaşam hakkı ihlali ve gelecek kuşakların ekolojik miraslarının gasp edilmesidir.
Bizler, Muğla Çevre Platformu olarak, bu doğa düşmanı, rant ve talan amaçlı uygulamalara karşı sesimizi yükseltiyoruz.
Dayanışmanın gücüne inanıyoruz.
Bu toprakların ve içinde yaşayan tüm ncanlıların haklarını savunmak için el ele/ omuz omuza mücadele veriyoruz.
Doğanın, müştereklerimizin, yaşam haklarımızın varlığı- devamlılığı için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Akbelen’de, Muğla’da doğayı yok etmeye çalışanlara karşı en güçlü cevabı yine ezilen halkların dayanışması verecektir.”