O AN…
Büyük acı yaşadık. 20 vatan evladını, şehitlerimizi toprağa verdik. Milas’ın da şehidi vardı. Müsait olan herkes koştu şehidini sonsuzluğa uğurlamak için. Protokolün her kademesinden isim vardı. 7’den 70’e herkes oradaydı.…
Oktay ÇAYIRLI –
- ACIMIZI DA SEVİNCİMİZİ DE YAŞAMAYI UNUTTUK
- PROTOKOLDE GÜLME KRİZİ…
- ÖZÜR DİLEDİLER… -
- “ARTIK KALBİ DE YENİLEDİNİZ” DİYALOĞU
- ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
- DEĞERLER, UÇ NOKTALAR ÜZERİNDEN PRİM YAPMA
- TOPARLANMALIYIZ
Bunlar yazının ana konusu, arabaşlıkları. Ve aslında her biri ayrı bir yazı dizisi olacak konular. Ben hepsini “O AN” başlığıyla tek seferde yayınlamayı uygun gördüm. Yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı ve duygularımı ifade etmeye çalıştım. Ve tabi ki tarihe not düşmeye.
…………
Türk Hava Kuvvetleri'ne ait C130 askeri kargo uçağı 11 Kasım tarihinde Azerbaycan'ın Gence Havaalanı'ndan havalandıktan sonra Türkiye'ye dönüş yolunda Gürcistan sınırları içerisinde düştü.
Milli Savunma Bakanlığı uçaktaki 20 askerimizin şehit olduğunu açıkladı.
Ülkece canımız yandı. Yüreğimiz yandı. Şehit ateşi Milas’ın Ekinanbarı Mahallesi’nde ikamet eden Osman Kuran ile eşi Huriye Kuran’ın evine düştü.
Baba Osman Kuran ve anne Huriye Kuran’a, oğulları Emrah Kuran’ın şehit olduğu haberi Garnizon Komutanı Albay Osman Macar tarafından Milas Kaymakamı Mustafa Ünver Böke ile birlikte iletildi. Garnizon Komutanı Albay Macar, şehit babası Osman Kuran'a “Osman Amca, sen artık bir şehit babasısın” diyerek acı haberi paylaştı.
Şehit olan askerlerimiz 13 Kasım Perşembe günü yurda getirildi.
Ankara Adli Tıp Kurumu’nda işlemlerinin tamamlanmasının ardından şehitlerin naaşları, Mürted Hava Üssü’ne getirildi. Şehitlerin naaşları, künyelerinin okunmasının ardından memleketlerine gönderildi.
Milas’ın şehidi Emrah Kuran’ın naaşı Hava Meydan Komutanlığı’nda düzenlenen törenden sonra Ekinanbarı Mahallesi'ne getirildi.
Türk Bayraklarıyla donatılan sokak ve caddelerden sirenler eşliğinde geçerek getirilen şehidimiz okul bahçesinde hazırlanan tören alanına taşındı.
ACIMIZI DA SEVİNCİMİZİ DE YAŞAMAYI UNUTTUK
Basın mensupları olarak şehidin naaşının önünde yerimizi aldık.
Aslında bizim durduğumuz yer de sıkıntılıydı.
Namaz kılanların en önünde durmak ne kadar doğru bunu da sorgulamak lazım.
Mesleğimiz gereği her haber alanından en iyi açıdan görüntü fotoğraf almaya çalışıyoruz. Ve eminim birçok gazetecinin de çalışırken en çok zorlandığı haber konularından biri şehit haberleridir. Yani bizler O AN sadece işimizi yapmaya çalışıyorduk.
Fakat tören alanında o kadar çok “O AN”lar vardı ki.
Mesela tel örgülerin arkasına geçen, şehidin belki de çocukluk günlerine tanıklık etmiş olan kadınlar, erkekler, meraklı çocuklar vardı.
Çelenklerin arkasından, sırtımızdan, bacaklarımızın arasından ellerine aldıkları telefonlarıyla fotoğraf, video çekme yarışına girmişlerdi.
Hatta aralarında görev yapmaya çalışan basın mensuplarının yanına kadar gelip, çekinmeden elleriyle dürtüp “çekil ben de çekeyim” diyen de oldu, yine elleriyle hafiften itekleyen de. Hatta canlı yayın için kurulan kameraların önüne bile geçenleri gördük.
O anları görünce içim acıdı. Biz bu değildik. Biz acıyı paylaşandık. İzleyen, kayıt eden değildik.
Benim görevim orada çekim yapmaktı ama zaman zaman kayıttan çıkarak ailenin acısına ortak olmaya, saygı duymaya çalıştım.
Zaten orada kayıt için bir sürü gazeteci varken bu çekim yarışını anlayamadım.
Teknoloji artık çok hızlı. İzlemek isteyen, canlı yayın yapan arkadaşlardan anbean izleyebilirdi. Hadi izlemediniz en fazla yarım saat içerisinde birçok haber sitesinde ve sosyal medya hesaplarından video ve fotoğraflara ulaşmak mümkün.
Ama sosyal medya paylaşımı aşkı, çekim aşkı hepimizin değerlerini yok etti. Saygı, sevgi, empati… Hiç birşey kalmadı.
PROTOKOLDE GÜLME KRİZİ…
Ben şehit Emrah Kuran’ın çocukluğuna hayatının bir bölümüne tanıklık etmiş olanların hareketlerine hayretler içerisinde baktığım sırada cenaze törenine katılan protokolde farklı bir AN yaşandığını öğrendim.
2023 yılında gerçekleşen yerel seçimlerde AK Parti’den Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Aydın Ayaydın ve Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz arasında bir gülüşme yaşandığı ortaya çıktı.
ÖZÜR DİLEDİLER…
Görüntülerin yayınlanmasının ardından Ayaydın ve Topuz’a birçok kesimden tepki mesajları, paylaşımları yapıldı.
Türkiye’de gündem olan görüntülerin ardından Ayaydın ve Topuz, Oda TV’ye açıklamada bulunarak bir yanlış anlaşılma olduğunu belirtip, özür dilediler.
Görüntünün bir bölümüne giren Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Ben aynı zamanda emekli askerim. Yıllarca kahraman Türk ordusunda görev yaptım. Vatan evladı şehidimiz bizimdir. Halkımızdan, şehit ailelerimizden yine de özür dileriz” dedi.
Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz’da Odatv’ye yaptığı açıklamada, “Aydın Ayaydın cenaze töreninde Ahmet başkanla yanımıza gelerek, esprili bir şekilde başkanlar aranıza girdim” dedi. Ben de “bizim aramıza kimse giremez” diyerek esprili yanıt verdim orada kısa bir gülüşme yaşandı. Sosyal medyada da gündem oldu. Şehidimiz hepimizindir. Kamuoyundan özür dilerim” diye konuştu.
“ARTIK KALBİ DE YENİLEDİNİZ” DİYALOĞU
Prof. Dr. Aydın Ayaydın ise X hesabından açıklama yapmayı tercih etti. Açıklamada ise şu ifadelere yer verdi.
“Geçirdiğim ağır kalp ameliyatının ardından, doktorumun yasağına rağmen, Milaslı şehidimiz Emrah Kuran’ın cenaze törenine katılmak istedim. Bu vesileyle, uzun bir aradan sonra ilk kez toplum içine çıktım. Namazı beklerken, yanımda bulunan bazı siyasi kişilerle selamlaştığımız sırada, bana “Artık kalbinizi de yenilediğinize göre sahada sizinle baş etmek daha da zor olacak” şeklinde bir espri yapıldı. Bu sözlere, gayri ihtiyari olarak yalnızca birkaç saniye süren bir tebessümle karşılık verdim. Yaklaşık beş saat süren bu manevi sürecin sadece o beş saniyelik anını cımbızlayarak, sanki şehidimize saygısızlık etmişim gibi yansıtmaya çalışanları vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.”
ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
Cenaze törenindeki o AN’lar ve sonrasında yapılan açıklamalar, sosyal medya yorumları…
Çok fazla tepki, çok fazla yorum vardı. “Ateş düştüğü yeri yakar” da bu yorumlardan sadece biri.
Ayaydın ve Başkan Topuz için çok talihsiz bir an. Belki de hayatlarındaki pişmanlık anlarından biri. Keşke dedikleri günlerden.
SONRASI…
Gazeteci olarak tabi ki yayınlanan mecraları, yapılan yorumları yakından takip ettim. Allah’tan işin içerisine siyaset, mevki yalakaları girip, gereksiz yere ortamı daha fazla gerecek mesajlar, yorumlar yapmadılar. Zaten taraflarında özür dilemesinin, hatalarını kabul etmesinin ardından yapılacak her şey atılacak her adım saçma olacaktı. Tek yapılması gereken şehit ailesinden ve kamuoyundan özür dilemekti, bu da yapıldı.
DEĞERLER, UÇ NOKTALAR ÜZERİNDEN PRİM YAPMA
Güzel ülkemde ne yazık ki bazı konular var ki hep onların üzerinden prim yapma çabası içerisine giriliyor. Bayrak, din, dil, ırk, aile, cinsiyet, asker, siyaset, spor, üzüntü, mutluluk…
Herkesin bir kırmızı çizgisi var, değerleri var. Bu değerlere saygı duymayı unuttuk. Sınırlarımızı unuttuk.
Ben o gün o AN bunu anladım, bunu gördüm.
TOPARLANMALIYIZ
Evdeki çocuğumuzdan, eşimizden, yanı başımızda duran anne babamızdan, kardeşlerimizden başlayarak şu saygı, sevgi, değerler konusunu yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Başkasının acısından veya mutluluğundan takipçi, beğeni toplamayı bırakıp, acıların paylaşılarak azalacağı, mutlulukların paylaşılarak çoğalacağı bilincine yeniden varmalıyız.
Bu meslektaşlarım için de geçerli. Zor bir görev yapıyoruz. Gerçekten çok zor.
Şehidimizin töreninde bunu bir kez daha anladım.
Olaylar karşısında biz de bazen olmayacak tepkiler verebiliyoruz. Ya da sosyal medyada takipçi artırmak, beğeni sayısını yükseltmek için bazen karşımızdaki insanların kırmızı çizgilerini zorlayabiliyoruz. Her mesleğin ilkeleri ve kuralları vardır. Bizim de var. Bu kurallar çerçevesinde ve vicdanımızla görevimizi yerine getirmeliyiz.
SON SÖZ…
Şehit hepimizin, acı hepimizin…
Allah başka acılar göstermesin.