DEM Parti Milas İlçe Başkanlığı’ndan, “Savaş Politikaları ve Baskılara Karşı” Basın Açıklaması
DEM Parti Milas ilçe örgütü, Cumartesi günü saat 19:00’da Milas Atapark’ta düzenlediği basına açıklamasında, iktidarın savaş politikalarını eleştirdi. Açıklamaya DEM Parti Milas ilçe başkanı ile Muğla il eş başkanları Saip Kaya ile Neslişah Çetinkaya katıldı. Açıklama İl eşbaşkanı Çetinkaya tarafından okundu.
Yapılan basın açıklaması şöyle:
Ülkenin dört bir yanında bir taraftan dışarda savaş planları devreye sokulurken diğer taraftan içerde topyekûn sindirme politikaları izlenmektedir
Yoksulluğun açlığın ve hukuksuzluğun sınır tanımadığı ölçüsüzlüğünü Kürt düşmanlığı üzerinden ehlileştirme çabaları Güney Kürdistan’da süren saldırıların günden güne derinleşmesine neden olmaktadır.
Emperyalist-Kapitalist sistem içine girmiş olduğu küresel krizden kurtulmak, yeniden dünya kaynaklarını paylaşmak ve yapısal krizini onarmak üzere birçok alanda savaşlar başlatmış durumdadır.
AKP-MHP ittifakı, ülke içinde ve dışında savaşın ve güvenlikçi politikaların toplumsal sorunların çözümünde bir yöntem olamayacağını söyleyen be bu savaş politikalara itiraz eden herkese düşman hukuku uyguluyor. Barışın, demokrasinin, özgürlüklerin tesis edilmesi, ekonomik krizin son bulması, işçi, emekçi ve yoksulun insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmesi için mücadele eden bütün toplumsal muhalefete saldırmaya devam ediyor. Rant ve sermaye gruplarına, savaş baronlarına ise ülkenin bütün kaynaklarını peşkeş çekiyor.
Halk yoksullaşıyor, insanlar umutsuzluğa sürükleniyor, gelecek herkes için belirsiz bir hal alıyor. Savaşı tek yol olarak gören egemen güçler milliyetçiliği, ırkçılığı büyüterek bu umutsuzluk ve huzursuzluk halinden yararlanarak iktidarını tahkim etmeye devam ediyor.
Her demokratik eylem, söz, siyaset baskı yoluyla etkisizleştirilmeye çalışılıyor, cezalandırılıyor.
Kuralsız ve kurumları işlemez hale gelmiş bu rejim, kendisini çürütürken toplumu da toplum olma halini de ortadan kaldırarak çürütüyor.
Savaş politikalarının sonucu daha da derinleşen ekonomik kriz işçiyi, emekçiyi, yoksulu yok oluşun eşiğine getirmiş olmasına rağmen AKP-MHP iktidarı savaş politikalarında ısrar edip, Suriye gündemli her tartışmada çatışmaların bitirilmesi yerine savaşları, göçleri yeniden büyütecek askeri, siyasi ve ekonomik adımları atmaktadır. Oysa ülkede ve bölgede büyük barış, halkların siyasi, kültürel, ekonomik varlıklarının tanınması, demokratik özgürlükçü toplumsal yaşamın birlikte kurulması yoluyla elde edilebillecekken Bölge’nin nerdeyse her karışına karakol kuruyor, devasa bir savaş yığınağı yapıyor.
Türkiye’de yaşayan Kürtlerin yaşam alanları olan 3500’ü aşkın köyü yakan yıkan, boşaltan zihniyet şimdi de Federal Kürdistan bölgesinde bu kirli planı hayata geçirmeye çalışıyor. Şimdiye kadar 100’ü aşkın köy boşaltılmış, doğası talan edilmiş orada yaşayan halk zorunlu göçe maruz bırakılmış ve yaşam alanları işgal edilmiştir. İşgal edilen topraklar Kürt halkının ve birlikte yaşadığı halkların topraklarıdır. Bölge halkının evleri bombalanırken, köyler yakılıp yıkılırken, boşaltılırken, bir coğrafya işgal edilirken buna karşı sessiz kalan ve işgalin parçası haline gelen KDP yönetiminin tutumunu da asla kabul etmiyoruz.
KDP, Kürt halkına hesabını veremeyeceği bir sürecin örgütleyici gücü olmuştur.
Büyük bedellerle kazanılmış Güney Kürdistan topraklarını, küçük çıkarların uğruna heba etmiştir. Kürdün ulusal demokratik çıkarlarına aykırı olan KDP yönetiminin bu gerici siyasetinin, hiçbir vadede toplumsal bir karşılığı olmayacaktır.
Kürdistan halkları toprağını işgale açanları yurtsever olarak değil, sömürgeciliğin yerli işbirlikçileri olarak hatırlayacaktır.
Bugün doğru tanımı koyarak mücadele etme zamanıdır.
KDP'nin içinde bulunduğu durum gerçek anlamda bir ihanettir. Kürt halkının binbir emekle, amansız ve soluksuz bir direnişle elde ettiği kazanımları yok etmeye programlanmış aklın yanında durmanın ihanetten başka bir tanımı olamaz.
Buradan savaş politikalarındaki ısrarından vazgeçmeyen iktidara ve politize olmuş sömürge psikolojisinden kurtulamayan KDP’ye çağrımızdır; Kürt halkının onurlu mücadelesi hiçbir zaman tekelleşmeyecektir. Kolektif, örgütlü ve politik duruşu asla gerilemeyecektir. Bu mücadele birkaç ailenin veya ana akım sistem siyasetinin güdümüne girmeyecektir. Her zaman olduğu gibi bugün de halkın çıkarları ve temel değerler üzerinden yürümeye devam edecektir. Fakat bu onurlu mücadeleyi baltalamaya, yozlaştırmaya ve engellemeye çalışanlar tarihin adaleti önünde yok olmaya mahkûmdurlar.
Biz, Barış ve demokrasi güçlerinin büyük direnişle ve örgütlenmeyle birleşmesinin kurtuluş umudu olduğunu biliyoruz. Biz Sermayeye karşı ezilenlerin savaş isteyenlere karşı barış talebinde ısrarcı olanların ülkenin tüm aydınlarının gençlerim kadınların bu mücadele etrafında birleşmesinin tarihi bir sorumluluk olduğunu biliyoruz,
Faşizmin hukuku azgın bir hukuksuzluktur
Faşizmin hukuku her şeyden her canlıdan kendini üstün görmek ayrıcalıklı tutmaktır. Bugün Hayvanları katleden, birlikte yaşam umudunu, yaşamın kendisini katleden
Bu faşizan hukuka boyun eğmek Savaşa karşı sessiz kalmak işlenen suçlara ortak olmaktır, demokratik dönüşüm ve değişim zafere ulaşmadıkça bu azgın faşizm kılıktan kılığa girer sürekli hâkimiyetimi sürdürür biz bunu çok iyi biliyor ve ısrarla diyoruz ki; Bu kirli savaş, imha ve inkâr politikaları sadece Kürt halkını etkilememektedir. Türkiye halkları da tarihinin en büyük siyasi, ekonomik ve doğa talanıyla karşı karşıya kalmıştır. Kürt meselesi çözülmeden bu sorunların Türkiye’de aşılacağını sananlar tarihi bir yanılgı içerisindeler. Bölgede ve dünyada yaşanan savaşlara karşı tutum alıp Kürt halkı ve Kürdistan halkına yönelik saldırılarda sessizliğini korumak, bu savaş politikalarına ortak olmaktır. Ukrayna, Filistin topraklarına yönelik işgal saldırılarına ve hegemonya savaşlarına karşı duranlar Kürdistan ve Kürt halkı üzerindeki savaş ve inkâr politikalarına karşı tutum geliştirmedikçe Türkiye’nin demokratik bir ülke olması beklenmemelidir.
Bu savaşın en çok da Türkiye toplumunu etkilediğimi ve etkilemeye devam edeceğini biliyoruz. Gün geçtikçe diktatörlük rejimi gelişecek, demokrasi zayıflayacak, ekonomik talan devam edecektir.
Buna dur demek tüm halkların sorumluluğudur
Toplumun bu kirli savaş politikalarına karşı barış siyasetini geliştirmeye ve demokratik tepkileri ortaya koymaya ihtiyacı vardır. Toplumun barış dilini kurmaya ihtiyacı vardır.
Toplumun hep birlikte ortak yaşamı kurmaya ihtiyacı vardır. İşte bu nedenledir ki barış talebinde ısrar ediyoruz ve Başta Türkiye’deki tüm devrimci, sosyalist, demokratları aydın ve sanatçıları olmak üzere tüm halkları bu savaş politikalarına karşı Kürt halkıyla dayanışma içinde olmaya davet ediyoruz.