CHP’nin tüzük kurultayı öncesi ve sonrası, şimdi de net bir programa sahip olması konusu, son günlerin en tartışılan konusu.
Biz de geçmiş yazılarımızda değinmiş, CHP’nin en az tüzük kurultayı kadar bir program kurultayına ihtiyacı olduğunu vurgulamıştık.
Bugün bunlardan sadece biri üzerinde durmak istiyorum.
Bu hafta başında eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle, CHP de ayrı bir basın açıklaması yaparak, eğitim sisteminin bir çok sıkıntısından bahisle, bir dizi eleştiri yöneltti. Ancak oldukça uzun olan bu basın açıklaması metninde, bir çok da rakam verilerek, eğitimdeki aksaklıkların pek çok yönüne değinilmesine karşın, ana muhalefet partisi CHP’nin, en temel konuda bir tavrının olmadığını, flu olduğunu, hatta tartışmadığını gördük.
Bu en temel konu, 22 yıllık AKP iktidarından da önce başlayan uygulamalar düzleminde, hala Anayasamızda bir ‘süs’ gibi duran, ama kimsenin vurgu yapmadığı “eğitimde fırsat eşitliği”dir.
Çok uzun yıllardan beri ülkemizde, anayasada hala varlığını korumasına karşın, eğitimde fırsat eşitliği yoktur, yok edilmiştir.
Üstelik yaklaşık 35-40 yıldır, Anayasanın en temel ilkelerinden biri olan eğitimde fırsat eşitliği, adım adım yokedilmiş, şimdi geldiğimiz noktada ise, üniversitelerle başlayan paralı eğitim, liseler, ortaokullar, ilkokullar ve hatta kreşlere kadar inmiştir.
Herkes, hem kendi çocuklarının eğitim durumuyla ilgili olarak, ya da çevresinde olanlar hep konuşulduğundan, bu konudaki büyük eşitsizliği ve paralı eğitimin aileler üzerinde nasıl bir yük oluşturduğunu, dahası altından kalkılmaz bir noktaya sürüklendiğini görüyor.
Aileler, çocuklarının her biri için yüzbinlerce, hatta milyonlara varan rakamları gözden çıkarmak zorunda kalıyor. Üstelik asgari ücretin hala 17 bin lira olduğu koşullarda.
En geniş ücretli çalışan kesim olan emekçiler, memurlar, orta halli esnaflar, köylüler, kazandıkları paralarla çocuklarını özel okullara gönderemiyorlar. Devlet okullarında ise, öğretmenlerin nasıl bir kıskaç altında oldukları, devletin Milli Eğitim Okullarına temizlik için bile para göndermediği koşullarda, üstelik dinci-gerici müfredat dayatmaları sonrası eğitimin kalitesinin son derece düştüğü de hep biliniyor, konuşuluyor.. Ve hatta, muhalefet partilerinin bu eğitim sistemine karşıtlıkları, bu sıkıntılara ‘çözüm arayışlarıyla’ sınırlı kalıyor.
Oysa CHP’nin eğitim alanıyla ilgili söylemesi gereken ilk şey şudur: “Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için paralı özel eğitimi sonlandıracağız.”
Bu bir hayal değildir. Tam tersine, 35-40 yıl öncesinde bizler, üniversiteler dahil her kademede devlet okullarında okuduk. Parasız okuduk. Bu, devletin en temel görevlerinden biridir.
Hele CHP gibi, simgesi altı ok’un en uzun oku olan devletçilik oku ve yine altı ok’un temsil ettiği diğer oklar, Cumhuriyetçi, laik, halkçı, milliyetçi, karma ekonomi sistemini öngörür. Bu nedenle de ülkemizin kuruluşundan bu yana, son 35-40 yıl öncesine kadar CHP programları, çoğu kez dolaylı da olsa eğitim, sağlık, enerji ve milli savunma konularında tamamen devletçi bir karakter taşır ve bu da, karma ekonomi sistemi olarak adlandırılırdı. Ülkemiz Devlet Planlama Teşkilatı’nın belirlediği 5 yıllık planlama ilkelerine göre yönetilirdi.
Şimdi öyle mi?
Tarumar ettiler. Hem eğitimde, hem sağlıkta, hem de enerji alanında yapılan dibi gelmez özelleştirmelerle, hayatımızı kararttılar.
Tek tek ayrıntılara girmek gereksiz bile. Okullardaki durum ortada. Sağlıkta özel hastaneler nedeniyle devlet hastanelerinin kalitesi sürekli düşüyor. En kaliteli doktorlar ve sağlık çalışanları, görece daha yüksek ücretler aldıkları özel hastanelere geçmiş durumda. Önemli sağlık problemi yaşayan insanlarımız, paraları yoksa bu olanaklardan yararlanamıyor.
Enerji alanında nasıl bir kıskaçta olduğumuz ise, elektrik ve doğal gaz konusundaki faturalarımızla her ay bize hatırlatılıyor.
Çok geçmiş yıllarda nasıl daha adaletli bir ülkede yaşadığımızı, orta yaş üstü insanlarımız çok iyi biliyor.
Eğitim, sağlık, enerji gibi alanların ticari meta haline getirilmesi, kar amacıyla bu işin yapılıyor hale gelmesi, bir CHP’linin kabul edebileceği şey değildir. Neoliberalizm diye diye, geldiğimiz nakta bu. Neoliberalizmin çıktığı merkezlerde bile terkedildiği koşullarda CHP’nin örneğin konumuz olan eğitimde, yüksek sesle dillendirmesi gereken slogan, “paralı eğitime son vereceğiz” olmalıdır. Tıpkı “paralı sağlık hizmetine son vereceğiz”, “enerji dağıtım şirketlerine son vereceğiz” demesi gerektiği gibi.
CHP, bunları söylemedikçe, diğer partilerden maalesef farkı olmayacaktır. Uzun yıllar %25 civarında oy oranlarını aşamamaları da bu nedenledir.
CHP, bunları söylerse, bu çekilmez hayatı her gün, her an etinde-kemiğinde hisseden insanlarımızın oylarını nasıl alacağını görecektir.
Evet, kaybedeceği oylar da olacaktır.
Bu, bahsettiğimiz konulardaki okul, hastane ve enerji dağıtım şirketlerinin patronlarının oylarını kaybedeceklerdir!.
Ama bu sıkıntıları her gün yaşayan milyonlarca emekçinin oylarını, tereddütsüz kazanacaklardır!.
CHP, bunlardan hangisini seçeceğine karar vermelidir!.
İşte o zaman tablo netleşecektir.
Ya altı oku adam gibi savunacaklar, ya da ‘devletçilik oku’nu oradan çıkaracaklardır!..