“Halka rağmen özelleştirme olmaz!”

ÖNDER Haber - AKP hükümetinin; Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santralları ile TKİ-GELİ ve YLİ kömür ocaklarının özelleştirilmesi yönünde adımlarını somutlaştırması üzerine Muğla’da yükselen halk mücadelesine bir destek de CHP Muğla Milletvekillerinden geldi

“Halka rağmen özelleştirme olmaz!”
  • 30 November 2013, Saturday 7:46
ÖNDER Haber - AKP hükümetinin; Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santralları ile TKİ-GELİ ve YLİ kömür ocaklarının özelleştirilmesi yönünde adımlarını somutlaştırması üzerine Muğla’da yükselen halk mücadelesine bir destek de CHP Muğla Milletvekillerinden geldi. Bilindiği gibi MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan tarafından konuyla ilgili Meclis Araştırması açılması için MHP’li 20 milletvekiliyle birlikte TBMM Başkanlığına dilekçe verilmiş ve bu gelişme dünkü gazetemizde birinci haber olarak yeralmıştı. Özellikle 26 Kasım Salı akşamı Muğla il merkezinde ve 27 Kasım Çarşamba akşamı da ilçemizde yaşanan protesto eylemleriyle ülkemiz kamuoyunun gündemine yerleşen Milas ve Yatağan’da özelleştirme karşıtı mücadeleye destek veren CHP Muğla Milletvekilleri Tolga Çandar, Prof. Dr. Nurettin Demir ve Ömer Süha Aldan, önceki gün TBMM’de ortak bir basın açıklaması yaptılar. Bu özelleştirme kararı derhal geri çekilmeli İlk açıklamayı yapan Prof. Demir, "Muğlamızdaki önemli bir soruna dikkat çekmek için CHP Muğla Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte toplandık" diyerek sözlerine başladı. Milas ve Yatağan’da bulunan termik santrallerin özelleştirilmesiyle ilgili olarak kamuoyunun aydınlatılmasının gerekliliğine inandıkları için bu basın toplantısını düzenlediklerini belirten Demir, "AKP hükümeti kâr eden bir kurumu daha, ‘babalar gibi’ satmaktadır. Bu kurumlar özelleştirilmemekte, açıkça özel kişilere peşkeş çekilmektedir" dedi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne kadar hep halkın yanında olduklarını, olmaya da devam edeceklerini ifade eden Demir, sözlerini şöyle tamamladı: "Buradan sesleniyoruz; halka rağmen özelleştirme olmaz. En demokratik haklarını kullanarak protesto eylemi gerçekleştiren işçilere saldırma emri veren AKP Hükümetini, Emniyet Genel Müdürünü ve işçilere saldıran emniyet güçlerini buradan kınıyorum. Bu özelleştirme kararı derhal geri çekilmeli, işçilerin iş güvenliği ve hakları korunmalıdır." İşçilerin yanındayız Demir’in ardından söz alan Çandar, "Biz bölge halkı olarak kendi vergilerimizle kurulan, kâr eden bu kuruluşların yandaşlara peşkeş çekildiğini biliyoruz" dedi. Bu yanlıştan geri dönülmesi gerektiğini belirten Çandar, işçilerin yanında olduklarını dile getirdi. Çandar’ın ardından son konuşmayı yapan Aldan ise, "Santrallerin 2 günü maliyet, geriye kalan 28 günü kârdır" dedi. Haftasonu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Muğla’ya geleceğini anımsatan Aldan, "Bugün, beyefendi üzülmesin diye Geziciler, öğretmenler ve emekçiler üzülmektedir" dedi.   CHP Muğla Milletvekilleri Çandar, Demir ve Aldan’ın ortak basın açıklamasında, Prof. Dr. Nurettin Demir tarafından okunan açıklama metni ise şöyle.. Bugün Muğlamızdaki önemli bir soruna daha dikkat çekmek için CHP Muğla milletvekili arkadaşlarımızla birlikte toplandık. Milas ve Yatağan’da bulunan termik santrallerin özelleştirilmesiyle ilgili olarak Kamuoyunun aydınlatılmasının gerekliliğine inandığımız için sizleri bilgilendirmek istedik. Bildiğiniz üzere; Muğla’nın Yatağan İlçesinde bulunan Yatağan Termik Santrali ve Milas İlçesinde bulunan Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleriyle kömür ocakları, Özelleştirme İdaresine devredilmektedir. 27 Ağustos 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Özelleştirme Kurulu kararı ile özelleştirme sürecine alınan bu kuruluşların, 26 Kasım 2013 tarihinde de ihale ilanı çıktı. Türkiye Maden İşçileri Sendikası’nın 2013 Ekim ayında hazırladığı rapora göre, Yatağan Termik Santrali ve kömür sahasının da bulunduğu Güney Ege Linyitleri İşletmesinde 189 memur, 437 işçi ve 431 taşeron işçisi olmak üzere toplam 1067 kişi çalışmaktadır. Yeniköy ve Kemerköy Termik santrallerinin kömür ihtiyacını karşılayan Yeniköy Linyit İşletmesinde ise 109 memur, 201 işçi, 1020 taşeron işçisi olmak üzere toplam 1330 kişi çalışmaktadır. Bölgedeki işletmeler bünyesinde toplam 2 bin 397 çalışan bulunmakta, bu rakama termik santrallerde çalışanlar da eklendiğinde toplam çalışan sayısı 5 bine ulaşmaktadır. Özelleştirme gerçekleştiği zaman, memurlar tıpkı Tekel sürecinde yaşadığımız gibi başka illere gönderilecek, 4C’li taşeron işçileri ise kapının önüne koyulacak. Üretim kapasitesi açısından bakıldığı zaman ise Kurumlar Vergisi sıralamasında Muğla’da birinci olan Güney Ege Linyitleri İşletmesi 2012 yılında 245 milyon lira, 2013’ün 6 ayında ise 113 milyon lira kâr etmiştir. Yani anlaşıldığı üzere AKP hükümeti kâr eden bir kurumu daha ‘babalar gibi’ satmaktadır. Bu kurumlar özelleştirilmemekte, açıkça özel kişilere peşkeş çekilmektedir. Burada sormak istediğim ilk soru, bu özelleştirmeler hangi gerekçe ile yapılmaktadır? Kurum zarar mı etmektedir? Kurum kapasitesi oranında çalıştırılamamakta mıdır? Fazla işçi alımı mı yapılmıştır? Yoksa bu kurumlar yandaşlara peşkeş mi çekilmek istenmektedir? Açıkçası bu kurumların özelleştirilme gerekçelerini biz anlamakta zorluk çekiyoruz! Hepinizin bildiği üzere, AKP İktidarının özelleştirmeler konusunda karnesi pek parlak değil. Yap-işlet, Yap-İşlet-Devret, Kamu Özel Ortaklığı gibi bir çok yöntemle girişilen özelleştirme projeleri kamuyu zarara uğratırken, AKP yandaşı kimi sermaye gruplarına yeni rant alanları yaratmıştır. Özellikle de sermaye birikim süreci açısından yeni rant olarak görülen enerji alanında bu duruma sıkça rastlanmaktadır. Daha önce enerji alanında özelleştirilen kurumların durumu ortadadır. Özel sector, özelleştirilen kurumlara yeni yatırım yapmaktan kaçınarak, mevcut varlıkları tüketerek kârlılığını artırma peşindedir! Peki, o zaman, ‘enerjiyi yurt dışından ithal ediyoruz, paramız dışarıya gidiyor’ diyerek feryat etmenin anlamı ne? Madem enerji ihtiyacımız çok, madem daha fazla enerji üretmemiz gerekiyor, neden elimizdeki üretim merkezlerimizi yok etmeye çalışıyoruz. Hepimiz bu kurumların özelleştiği andan itibaren yozlaşacağını, üretimden uzaklaşacağını biliyoruz. Bu kurumları alan şirketlerin, geliştirme ve kapasite artırma yatırımları yapmayacağını biliyoruz. Geçmişte örnekleri oldukça fazla. Örneğin birkaç aydır Şanlıurfa’nın Suruç ilçesi ve Nevşehir’in Hacıbektaş Veli İlçesi gibi birçok ilçede 10-12 saati bulan elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Bu durumlar özelleştirmeyle elde edilen sermayenin elektrik sistemimizin iyileştirilmesi, düzeltilmesi ve geliştirilmesi için kullanılmadığına dair iyi birer örnektirler.  Yapılan özelleştirmeler sadece yandaşları zengin etmekte, emekçileri ve halkı ise mağdur etmektedir. Tekrar sormak istiyorum: Neden özelleştirme konusunda ısrarcıyız? Peki ya bu kurumlarda çalışan işçiler? Özelleştirme sonucunda bu işçilerin durumları ne olacaktır? Derhal işten mi atılacaktır? Özelleştirme kararı alırken, bu işçilerin haklarının korunması üzerine ne yapmayı düşündünüz? Ya da düşündünüz mü? Yoksa yine bildiğimiz senaryolar yeniden mi tekrar edecek? Şirket gelecek işçilerin haklarını gasp ederek hepsini işten mi çıkaracak? Daha niteliksiz, daha ucuza daha fazla mesaide çalışacak yeni işçiler mi alacak? Bildiğiniz üzere yapılacak bu özelleştirmeye karşı çıkan, emeklerini ve haklarını korumak için en demokratik yollardan kendilerini savunan işçilere yönelik saldırılar olmaktadır. Sözde demokrasi fatihi AKP İktidarı, kendi uygulamasına karşı çıkan, bunu demokratik yollardan eylem biçimleriyle belirtmek isteyen işçilere her türlü zulmü uygulamaktan çekinmiyor! Bu mu demokrasi anlayışınız? Bu özelleştirmelere sadece işçiler değil tüm Muğla halkı karşıdır Muğla’da yapılmak istenen bu özelleştirmelere yalnızca bu kurumda çalışan işçiler değil tüm Muğla halkı karşıdır. Biz Muğla milletvekilleri olarak da karşıyız.  Özellikle de bu işletmelerin etrafında yaşayan köylü vatandaşlarımız, yıllardır her türlü cefasını çektikleri, kanser oldukları bu işletmelerin enerji baronlarına devredilmesini istememektedir. Halk, özelleştirme istememektedir. Çünkü bu kurumların zarar etmediğini herkes bilmektedir. Bu işletmelerden dolayı köylerini başka bölgelere taşımak zorunda kalan köylüler de dahil hiç kimse bu özelleştirmeyi istememektedir. O zaman Sayın Başbakan’a söylenecek lafımız bellidir: Sayın Başbakan, halka rağmen özelleştirme yapamazsınız! Özelleştirme kararı almadan önce gideceksiniz Muğlalılara bu düşüncenizi, eyleminizi, kararınızı soracaksınız! Haklıysanız, öncelikle ikna edeceksiniz. En demokratik yollardan, yani özelleştirme istemiyoruz diyerek imza toplayan, halk toplantıları düzenleyen, basın açıklaması yoluyla düşüncelerini ifade eden halka, polisle, jandarmayla saldırma hakkınız yok! Kazanılmış haklarını, emeklerini, ekmeklerini korumak, özelleştirmenin getireceği yoksulluğa dikkat çekmek için dağa çıkan,  çadır kuran, Ankara’ya yürüyen işçilerin seslerini duydunuz mu? Ne istediklerini, bunları neden yaptıklarını sordunuz mu? İktidar partisinden kimse onların sesini duymadı, ne istediklerini sormadı. Üstüne bir de özelleştirme ısrarına devam etti. İçerisinde CHP’li, MHP’li ve AKP’lilerin de yer aldığı işçiler Milas’ta AKP binasına yürümek istediler. Siz onlara da, aynı öğretmenlere, öğrencilere, Gezi Olaylarında insanlara saldırdığınız gibi TOMA’larınızla, akreplerinizle emniyet güçlerinizi saldırttınız. Yaptığınız müdahale sonucunda 14 işçimiz yaralandı. Bu mu ileri demokrasi dediğiniz? Yoksa bu ileri demokrasinin faşizm olduğunu uygulamalarınızla ortaya mı koyuyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendilerini ifade etme özgürlükleri, yürüyüş, protesto etme hakları Anayasamız tarafından güvenceye alınmıştır. Sizler Anayasamızı hiçe sayarak, basın açıklaması yapan işçilere polisi saldırtamazsınız, bu işçilere ve köylülere şiddet uygulatamazsınız. Sayın Başbakan, derhal kendinize gelin ve halkı dinleyin. Haftasonu bölgemize ziyaretiniz olacak. Eminim ki Muğlalılar en iyi şekilde sizi misafir edeceklerdir. Siz de halkımıza bu özelleştirmeler konusunda ne diyorlar, ne düşünüyorlar diye umarım bir kulak kesilirsiniz. Aksi takdirde Muğla halkından hangi yüzle, hakla oy isteyeceksiniz? Hep halkın yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne kadar hep halkın yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Buradan sesleniyoruz; halka rağmen özelleştirme olmaz. En demokratik haklarını kullanarak protesto eylemi gerçekleştiren işçilere saldırma emri veren AKP Hükümeti, Emniyet Genel Müdürünü ve işçilere saldıran emniyet güçlerini buradan kınıyorum. Bu özelleştirme kararı derhal geri çekilmeli, işçilerin iş güvenliği ve hakları korunmalıdır. �po P��alse" Priority="71" SemiHidden="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/> Hükümet işçi liderleriyle görüştü ÖNDER Haber - Tes-İş ve Maden İş Sendikası Yatağan Şubelerinden yapılan açıklamada, 28 Kasım Perşembe günü Enerji Bakanlığında, Bakan Taner Yıldız başta olmak üzere, T. Maden-İş Yatağan ve Havalisi Şube Başkanı Süleyman Girgin ve Tes-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik’in yanısıra, bakanlık, Özelleştirme Yüksek Kurulu ve Türk-İş, Türkiye Maden-İş ve Tes-İş sendikaları genel merkez yöneticilerinin katılımıyla son gelişmeler üzerine bir görüşme yapıldığı ve Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla yapıldığı öğrenilen ve ikibuçuk saat süren toplantı sonunda Bakan Yıldız’ın, "Maliye Bakanı ile görüştükten sonra sendika genel başkanlarımıza ve Türk-İş Genel Başkanımıza bilgi vereceğini söylediği" belirtildi.   Son iki günde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Sendikaların ortak açıklaması şöyle.. Aylardır yapılmak istenen özelleştirmeye karşı işimize, aşımıza, bölgemize, geleceğimize ve ülkemize sahip çıkarak demokratik olgunluk ve kararlılık içinde bir mücadele yürütüyoruz. Bu süreçte hak arayan işçilere reva görülen uygulamaları da tüm Türkiye zaten bilmektedir. Biz de aynısı ile karşılaşıyoruz. Özelleştirmeye bir ekonomik kurtuluş reçetesi gibi gören siyasi iktidar geri adım atmamakta, özelleştirmenin ülkemize verdiği bütün zararlara rağmen, bu konudaki ısrarını sürdürerek bölgemize, ülkemize ve emekçilere zarar vermektedir. Aylardan sonra 28 Kasım 2013 tarihinde Enerji Bakanlığında Enerji Bakanı, Bakanlık yetkilileri ve sendika yetkilileri ile yapmış olduğumuz 2,5 saatlik görüşmede işçilerin ve yöre halkımızın talepleri dile getirilmiştir. Enerji Bakanı Taner Yıldız, Maliye Bakanı ile görüştükten sonra sendika genel başkanlarımıza ve Türk-İş Genel Başkanımıza bilgi vereceğini söylemiştir. Bizler de sükûnet içinde, gelecek kararı ve Cumartesi günü Muğla’da Başbakanın vereceği mesajı bekleyeceğiz. Sayın Başbakan 4 Nisan 2006 tarihinde İSO Başkanı Tanıl Küçük’ün Enerjide Özelleştirme için ısrarlı olmasını eleştirerek şöyle demiştir; "Enerji Özelleştirmeyle ucuzlamaz, doğalgaza bağımlılık bitmeden ucuzluk olmaz. Kepez'de, ÇEAŞ'da ne oldu? Enerji dediğimiz olay hiçbir şeye benzemez bir gün kesinti olunca devlete bağırıyorsunuz. Özel sektör olunca ne yapacaksınız." Evet, Sayın Başbakan enerjide özelleştirmenin sakıncalarını ne güzel anlatmış. Başbakandan beklediğimiz, enerjide özelleştirmeleri tamamıyla gündemden çıkarmasıdır."   Mücadeleye devam! Açıklamanın ikinci bölümünde, maden ve enerji işçilerinin, ihale sürecinin tümüyle ortadan kaldırılması istemiyle önümüzdeki günlerde sürdürülecek mücadele takvimi ise şu şekilde dile getirildi: "Maden ve Enerji işçileri olarak, ihale ilanının kaldırılması yönünde kararlılığımız giderek artmaktadır. 9 Aralık günü 10’ar kişilik ekipler halinde 2’şer gün direniş çadırında açlık grevi başlatacağız. Açlık grevimiz ilk ihale için teklif verme süresi olan 24 Ocak’a kadar sürecektir. 29 Aralık günü Milas’ta miting tertip edilecektir. Bu süre içinde bir çözüm bulunmadığı taktirde 24 Ocak 2014 günü tüm işçi ve aileleri ile birlikte büyük Ankara yürüyüşü tertip edilecektir. Bu zaman aralığında işyerlerini terk etmeme eylemleri de yapılacaktır. Bundan böyle alıcı firmaları işyerimizde ve işyerlerimizin etrafında kesinlikle görmek istemiyoruz. İş huzurumuzun bozulmasına tahammülümüz artık kalmadı."   Ancak diktatörlüklerde olur! Açıklamanın son bölümünde ise, Başbakan Erdoğan’ın Muğla ziyareti nedeniyle 4 gün boyunca ‘bütün özgürlüklerin kısıtlanması’na tepki gösterilerek şu görüşler dile getirildi: Diğer yandan Muğla Valiliğince 28.11.2013 (bugün) tarihinde bir karar yayınlanmıştır. 4 gün boyunca Muğla il sınırları içerisinde Başbakanın ziyareti nedeni ile bütün özgürlükler kısıtlanmıştır. Bir idari genelge ile bütün il çapında anayasal özgürlüklerin kısıtlanmasının ifade özgürlüğünün özüne dokunup dokunmadığını kamuoyunun taktirine bırakıyoruz. Başkasına zarar vermedikçe demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasının engellenmesi faşizan bir tutumdur. Başbakan Muğla’da miting yapacak diye Yatağan’da Milâs’ta veya başka bir ilçede açıklama yapılmasının yasaklanması ancak diktatörlüklerde olur. Sayın Valimizin böyle bir kararı isteyerek aldığına inanmıyoruz. Diyalog ve hoşgörü ortamının en ileri olduğu ilimizde birileri gerilimi arttırmak için adeta gayret gösteriyor. Esas provakatif olan ve kamu düzenini bozmak için tahrik yapılması böylesi kararlardır. Bölgemizde halkımız ile birlikte yürütmekte olduğumuz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu ve birilerinin bu haklı mücadeleden ne kadar rahatsız olduğuna bir kez daha tanık oluyoruz. Tüm Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık