Hazineden Geçinmeli Siyaset!

Fikret ÇOBAN Muhtemelen seçimlere kadar gündem böyle gidecek

Hazineden Geçinmeli Siyaset!
  • 07 January 2014, Tuesday 8:00
Fikret ÇOBAN Muhtemelen seçimlere kadar gündem böyle gidecek. O zaman biz de bellek tazeleyelim ve akıllara kazınan şu yolsuzluk sözlerini tekrar edelim. Memur maaşlarının standartın altında olduğunu hatırlatan bir gazeteciye dönemin başbakanı Özal ne demişti: "Benim memurum işini bilir." Bu sözün rüşvete açık olduğu söylenince de: "Ne yani memur pazarda limon mu satsın?" Tabii ki benim memurum işini bilir diyenlerin sayısı birden artmıştı. Yine, dönemin başbakanı Demirel'in İlksan skandalı üzerine söylediği unutulmaz repliğini buraya yazalım: "Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz. Verdimse ben verdim." Milli dolandarıcı Selçuk Parsadan'ın sözleri üzerine yine, dönemin başbakanı Çiller ne demişti: "Bir dolandırıcının sözleriyle hükümet yıkılmaz, başım dik,dimdik ayaktayım." Hatta Çiller, lafı biraz daha uzatmış, "başım göğe değecek kadar dik" demişti. "Rüşvetin belgesi mi olur pez..nk" sözünü kim söylemişti? Unutmak yok, bellek tazeliyoruz. Engin Civan, Emlakbank skandalı ile ilgili Selim Edes'e yönelik söylemişti. Hakkında çetelerle işbirliği ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili meclis soruşturması istenen; bir dönem başbakan, bir dönem de başbakan yardımcılığı yapan Mesut Yılmaz ne demişti? "Ucu nereye giderse gitsin, hangi isme ulaşırsa ulaşsın, benim yakınım dahi olsa adalet yerini bulsun." Ne kadar tanıdık bir söz değil mi? Adalet yerini bulsun! Çetin Altan, böyle yolsuzluk-hortumlama olayları gündemi kapladıkça; "Ne olacak, hazineden geçinmeli siyaset" derdi. "Balıklar kavağa çıkamadı ama Türk siyasetinde hırsızlık da ayyuka çıktı" demişti. "Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar'' diyen Fuzuli'yi birkaç kez andığını hatırlarım. Bir kimseye ihtiyaçları karşılığı olarak çeşitli mal ve hizmetler verilse, bir noktadan sonra doyum noktasına ulaşır. Hatta yeter, başkaları var, onların da ihtiyacı var diyebilir. Sıradan her kimse bunu düşünür. Ama iş hazineden geçinmelilere gelince değişiyor. Para olunca doyum hissi ortadan kalkıyor. Ne kadar verirsen ver, ister ayakkabı kutusuyla, isterse hazineyi boşaltsınlar, yine de doymak bilmiyorlar. Bu ülkede çöpten geçinen, cebine günlük iki ekmek parası girmeyen milyonlarca insan var. Babası askerde, annesi çöp toplarken evde üşüyerek ölen Poyraz bebeğin, köpeklerin ısıttığı yeri kapmak için birbirlerini bıçaklayan sokak çocuklarının ahı yok mudur ? Bu insanlara bir ekmek versen döner sana dua ederler. Vitrinlerde sunulan renkli ve şaşalı yaşamların tek amacı var, insanın tüketme hırsını kamçılamak ve sürekli, kölece çalısmasını sağlamak. Hayatın boyunca uğruna emek ve zamanını harcadığın, alınteri döktüğün yaşam standartları acaba senin gerçekten insani olarak ihtiyaç duyduğun şeyler mi, yoksa kapitalist ahlak düzeninin daha fazla kâr etmek için senin beynine kazıdıkları sahte gereksinimler mi? Aslında çalan çaldı, kılıfını uyduran uydurdu. İşin faturası kime çıkarılıyor, yine halka.. Hazineden geçinmelilere değil, emeğiyle kıt-kanaat geçinenlere, zamlar arka arkaya geldi. Bir kez daha buraya not düşelim. Kapitalizmde işleyiş şudur: Kâr paylaşılmaz, zarar paylaşılır!   Demlenmiş sözler ... "Sosyalistler; kapitalizme, bu sistem -moda tabirle- "sürdürülebilir"  bir sistem olmadığı için değil, sürdürülmemesi gereken bir sistem olduğu için karşı çıkmak durumunda değiller mi? Fikret Başkaya
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık