Abdullah GÜRGÜN'ün yazısı
Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılı armağanı olarak hazırladığım ve KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ve Danışmanı Mücahit Prof. Dr Ata Atun’un önsöz yazdığı “BİR DAHA ASLA – YAVRUVATAN’DA TÜRK (SOY)KIRIMI” kitabı Nomos Yayınevi tarafından yayınlandı. Kitapta Barış Harekâtı sırasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Bülent Ecevit ile harekât üzerine yapılan bir söyleşi de yer alıyor.
“BİR DAHA ASLA – YAVRUVATAN’DA TÜRK (SOY)KIRIMI” kitabını diğer Kıbrıs kitaplarından ayıran özellik daha çok yabancı kaynaklara dayanması.
Bu kaynaklardan biri Stockholm Akdeniz Müzesi Kıbrıs Bölümü Önceki Sorumlularından Marie-Louise Winbladh. Winbladh Kıbrıs’ta yıllarca çalışmış, kitaplar makaleler yayınlamış İsveçli bir arkeolog. Aynı zamanda uzun zaman bir Yunanla evli kalmış. Tüm bu çalışmalar, bilgi ve deneyimlerden sonra, “Ben Yunan, Rum propagandalarına kanmışım” sonucuna varıyor. Kıbrıs’ın coğrafi olarak Anadolu’nun, Kıbrıslıların genetik olarak Anadoluların parçası olduğunu açıklıyor.
Kıbrıs’taki İsveç Barış Gücü Komutanı Albay Jonas Waern yazdığı “Cypern Svenskarnas inledande FN-aktion 1964 (Kıbrıs - İsveçlilerin 1964’teki ilk BM eylemi) adlı kitabında anlattıkları arasında başta Makarios olmak üzere, Rumların ve Yunanların Türkleri hizmetlerinde kullanmak, kaçırmak ve yok etmek istedikleri de var.
İsveçli Albay, Makarios’un Yunan bayrağı altında ateşli ENOSİS nutukları attığını, katilleri tanıdığını, kolladığını tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Türklerin ne denli zor koşullarda yaşam mücadelesi verdiklerini açıklıyor.
Tarafsız olması gereken barış gücü askerleri durumu yakından görüyor ve etkileniyorlar. Bunlardan biri de Kıbrıs’ta görev yapan İsveçli polislerden Komiser Paul Holmberg. Holmberg yazdığı “Svensk Polis På Cypern” (İsveç Polisi Kıbrıs’ta)” kitabında, okullarda hep Kıbrıs’ın Yunan; Türklerin de işgalci olduklarının öğretildiğine işaret ederek Makarios’un aslında hiçbir zaman ENOSİS düşüncesinden vaz geçmediğini de açıklıyor. Makarios örneğin şöyle diyor:
“Biz Kıbrıs ile Yunanistan’ın birleşmesi için mücadele ettik. Ve ENOSİS diğer Kıbrıs Rumları gibi benim de kalbimde derin bir ulusal eğilim olarak duracaktır. Benim ulusal inancım değişmedi. Milli lider olarak çizgim hiç tutarsızlık ve çelişki göstermemiştir. Ben dış etkenler ve faktörler nedeniyle ENOSİS yerine bağımsızlığı kabul ettim, özgür seçimim değildi.”
Kitapta anılarına yere verilen önemli bir isim de İsveçli BM Barış Gücü Subayı Teğmen Willy Lindh. Lindh, gördüğü tüm haksızlıklar karşısında Türklere silah götürmeyi kabul etti. Ancak “Türk Mata Hari’si dediği muhbir Halide Mustafa ve İsveçli eşi Bertil’in ihbar etmesi sonucu yakalandı. İsveç’te bu yüzden hapis yattı. Çıktıktan elli yıl sonra Folkmord under FN:s beskydd (BM Gözetiminde Soykırım) kitabını yazdı.
Kitapta Willy Lindh ile kitabı ve yaşadıkları hakkında söyleşiyoruz. Lindh, Türklerin ne denli baskılar altında yaşadıklarını, nasıl sistemli ve kasıtlı olarak yok edilmeye çalışıldıklarını, tüm gördüklerini bir macera filmi gibi anlatıyor.
İsveç BM Barış gücünde Tercüman olarak görev yapan Üsteğmen Türker Soukkan ile de yaşadıklarını konuşuyoruz. Babası Türkiye Türkü annesi Finlandiya Tatarı olan Türker gördüklerinden sonra “Kıbrısta gerçek kahramanlar mücahitlerdir” diyor.
Kitapta görüşlerine yer verdiğimiz İngiliz Hukukçu, Milletvekili Michael Stephen “Rumlar Kıbrıslı Türklerin insan haklarını ihlalde sınır tanımadılar” şeklinde konuşuyor.
Eserde, Kıbrıs’ta görev yapan Okuldaşım Komondo Teğmen Cemal Sabrioğlu, General Sabri Evren, Kıbrıs Harekatına Teğmen rütbesiyle katılan İsmail Hakkı Pekin, Kıbrıslı gaziler Bafalı Hasan Yılmaz ve Milaslı Mehmet Sarban, Mücahit Profesör Ata Atun, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıslı Türklere uygulanan soykırımın tanınması için çalışan komite üyelerin tanıklıkları yer alıyor.
Kıbrıs Harekâtı sırasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Bülent Ecevit ile 21 Temmuz 1989’da Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 15. yıldönümü nedeniyle yaptığı geniş bir söyleşide Ecevit, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasının bu denli gecikmesinde rol oynayan hataları da sayıyor. Artık Kıbrıs Türkünün egemenlik hakkının tüm dünya tarafından tanınması için elden gelenin yapılması gerektiğini vurguluyor.
Türk basınında değil, uluslararası basın yayın organlarında ve Rum basınında da Rumların katliamlarına ilişkin pek çok itirafın yer aldığına dikkat çekiyoruz
Bugün de Yunan ve Rum tarafında yaşayan soykırım suçu şüphelileri var. Bunlar hakkında mutlaka Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin Madde 2(a), (b) ve (c) ve Madde 3(a), (b), (c), (d) ve (e) gereğince soykırım girişimde bulunmaktan, yerel ve uluslararası yetkili mahkemelerde dava açılması gerektiğinin altını çiziyorum.
BİR DAHA ASLA – YAVRU VATANDA TÜK (SOY)KIRIMI kitabımız böyle bir davada önemli bir kanıt derlemesi niteliği taşıyor.
KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NIN 50. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!