Metin Ergun’dan Bahçeli’nin davetine cevap

İYİ Parti Muğla Milletvekili ve İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik yaptığı “eve dön” çağrısıyla ilgili olarak, sosyal medya üzerinden düşüncelerini paylaştı.

Metin Ergun’dan Bahçeli’nin davetine cevap

Metin Ergun’un paylaşımı şöyle:

“Bilindiği gibi, Partili Cumhurbaşkanı’nın ortağı tarafından liderimize yönelik “ev” metaforlu çağrı, bu çağrının Partili Cumhurbaşkanınca adeta onay makamı imiş gibi uygun görülmesi, kendince yaptığı bir tasnife göre partimizi siyasi yelpazede konumlandırması, ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın AK Parti ile İYİ Parti’nin sosyolojisinin türdeş olduğunu ifade etmesi, AK Partili bazı siyasetçilerin ve kimi köşe yazarlarının bu hususları dile getirmesi ile ilgili olarak, İYİ Parti’nin kuruluşunun her safhasında var olan birisi olmam hasebiyle KİŞİSEL görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Bütün bu gelişmelerin birbirine bağlı, bütünlük arz ettiğini ve proje niteliğinde bir paket olduğunu belirtmeliyim. Benzer paket programları, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun kişisel olarak, MHP’nin de parti olarak etki alanına alınmasında görmüştük.

Bu paket programı bir bütün halinde değerlendirdiğimizde, başlangıcında “ev” metaforu kullanılmasıyla; İYİ Parti’yi kuran kadrolar sanki hedefleri, tasavvurları, inançları yokmuş ve “canları sıkıldığı için parti kuran kimseler” imiş gibi tahkir edilmeye çalışılmıştır.

Burada söylemek isterim ki; İYİ Parti Türkiye tasavvuru olan kadroların kurduğu bir çile, şuur ve ahlak hareketidir.

İYİ Parti evvelemirde bir demokrasi ve fazilet mücadelesidir. İlkelerimiz bellidir:

Parlamenter demokrasi vazgeçilmezimizdir.

Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olan ilk dört maddesi vazgeçilmezimizdir.

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletine ve parlamenter sisteme inanan kadrolarız.

Büyük Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak, hedefimizdir.

Milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir siyaset anlayışı ile Türkiye’de özgürlükçü bir demokrasiyi ve müreffeh bir toplumu oluşturmanın gayreti içerisindeyiz. 

İYİ Parti; Türkiye’nin iyi yönetilmediğini gören; Osmanlı yönetim felsefesinin inkırazından sonra başlayan 200 yıllık arayış, tecessüs ve gayret neticesinde oluşan Cumhuriyet felsefesinin ve formunun aşındırıldığını anlayan; bu bağlamda tarih, dil ve kültür anlayışının tahrip edildiğini kavrayan; Cumhuriyetin en büyük sosyal projesi olan milletleşmenin siyasi ikbal uğruna sekteye uğratıldığını ve etnik temelli siyaset anlayışı ile parçalanmaya yüz tuttuğunu idrak eden; kamu yönetim felsefesi ve geleneğinin ortadan kaldırıldığının farkında olan; kamu kaynaklarının kullanımında ve dağıtımında adaletin ve şeffaflığın ortadan kalktığını bilen; yargının siyasallaştığına ve bağımsızlığının ortadan kalktığına şahitlik eden; basının susturulduğuna ve “propagandist” hale getirildiğine tanıklık eden; STK’ların yok hükmünde görüldüğünü bilen; devlet kurumlarının siyasallaştırıldığının ve hakem rolünü kaybettiğinin farkında olan; devlet kadrolarında uzmanlık yerine tarafgirliğin, liyakat yerine sadakatin tercih edildiğini müşahede eden; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeyi amaçlayan eğitim sisteminin tam aksi yönde bozulduğuna kanaat getiren; 150 yılık parlamento, 100 yıllık demokrasi deneyiminin yok sayıldığının bilincinde olan; kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırıldığının ve yerine otoriter bir yönetim sisteminin inşa edildiğinin ayırdında olan kadrolar tarafından kurulmuştur.

AK Parti yöneticilerinin İYİ Parti’nin “yerli ve milli” olup olmadığı konusunda bir yargı merci gibi davranmasını ve işlerine geldiği zamanlarda işlerine geldiği gibi karar verme girişimlerini en hafif tabirle “siyasi bir nezaketsizlik” olarak görmekteyim.

Sayın Kalın’ın başlattığı “Sosyolojik türdeşlik” konusuna gelince…

Öncelikle belirtmeliyim ki; İbrahim kalın bir “atanmıştır”. Partili Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle makam-mevki sahibi olmuş biridir. Siyasetçi ve “seçilmiş” değildir. İşte AK Parti yönetim zihniyeti ile temel farkımız buradadır. İYİ Parti’nin devlet anlayışında Kalın bir siyasi değerlendirme yapamaz. Seçilmişlere ve siyasetçilere yön tayin edemez. Bu anlamda, siyasi değerlendirme yapacak olanlar siyasetçilerdir.

Bu örnekte de görüldüğü gibi AK Parti ve ortağının getirdiği otoriter rejim, devlet kurumlarının geleneğini ve iradesini ipotek altına aldığı gibi, ortaya çıkardığı bürokratik oligarşi de siyaset kurumunu, yani kendi partilerini bile iradesizleştirmiştir.

Biz siyaseti ahlak, erdem ve zihniyet meselesi olarak görmekteyiz. İbrahim Kalın ve benzerlerinin ifade ettiği “mahalle” kategorizasyonlu siyaset anlayışına karşıyız. Binlerce yılın neticesinde oluşmuş olan sosyolojimizin değerlerini milletimizin müşterekleri olarak görürüz ve bu değerleri günlük siyasetin çekişmelerinin dışında tutmak önceliğimizdir.

Ayrıca milletimizin milli ve manevi değerleri hususunda hassas olduğumuz gibi, hukukun üstünlüğü, insani gelişmişlik, basın özgürlüğü, çevresel sorunlarla mücadele gibi kavramlar da önceliğimizdir.

Siyasi ikbal için değerlerin istismarı, müşterekliklerimizi azaltmakta ve millet birliğine zarar vermektedir. Bizim anlayışımızda siyaset sosyolojik farklılıklar üzerinden değil, toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek için oluşturulur.

Bize “sosyolojik türdeşlik”ten bahsedenlerin; terörist başının mektubunun TRT’de okutulması, Peşmergelerin bir 29 Ekim günü Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirilmesi, Habur, Oslo skandalı, Dolmabahçe bildirisi ve açılım sürecinin diğer rezaletleri hakkında ne düşündüklerini kendilerine oy veren sosyolojiye sormalarını tavsiye ederim.

Geldiğimiz aşamada AK Parti yönetim zihniyeti, artık milletimizin sosyo-ekonomik taleplerini karşılayamayan, kültürel ve eğitimsel ihtiyaçlarına cevap veremeyen, milletin değerlerinden koparak saraya kapanan yozlaşmış bir anlayıştır.

Yozlaşmıştır, çünkü bu zihniyet sınırsız bir iktidarı keyfi bir biçimde kullanma arzusu taşımaktadır.

Bu öyle bir keyfiliktir ki, iktidar gücünün hiçbir hukuki sınırlamaya tabi olmaksızın kamu yararı yerine, yönetenlerin çıkarları için kullanılmasına hizmet etmektedir.

Bu sistemde bir kişi, grup veya partinin hukukun üstüne çıkarılmış olmasıyla bireysel özgürlüklerin korunmasının asli unsurları olan “hukukun üstünlüğü” ve “yargı bağımsızlığı” ortadan kalkmıştır.

Nitekim Dünya Adalet Projesi adlı kuruluşun yayınladığı 2020 yılına ait “Hukukun Üstünlüğü Raporu”nda Türkiye 126 ülke arasında 107. sırada yer almıştır.

Benzer şekilde Türkiye, 2020 yılında “Hükümet Yetkilerinin Kısıtlanmasına İlişkin Endeks”te 126 ülke arasında 124. Sırada yer almıştır.

2020 Yılına ait “Hükümetlerin Şeffaflığı” endeksinde ise Türkiye 97. sırada yer almaktadır.

Türkiye “Yolsuzluk Endeksi”nde ise 60. sıraya gerilemiştir.

2020 Yılına ait “Temel Hakların Korunması Endeksi”nde ise ülkemiz 123. sıraya düşmüştür.

“İnsani Gelişme Endeksi”nde ise Türkiye ne yazık ki 59. sıradadır.

Türkiye, Basın Özgürlüğü’nde 154. sıraya gerilemiştir.

İşte İYİ Parti, Türkiye’nin bu endekslerdeki yerine itirazın adıdır.

Diğer taraftan; idarenin hukukla kavranmadığı bu düzende çoğulcu toplumun temel değerleri olan tolerans, uzlaşı ve sağduyu körelmeye başlamıştır.

Aksine çoğunlukçu nitelikler olan kazanma hırsı, kibir, nepotizm ve despotizm sisteme hâkim olmuştur.

Yine müzakere ve uzlaşma siyasetinin yerini, plebisiter ve dışlayıcı siyasetin almasıyla himaye mekanizmalarından beslenen yolsuzluk, kayırmacılık ve rüşvet, kurulan bu düzenin temel belirleyicileri haline gelmiştir.

Bu neo-patrimonyal anlayışın hâkim olduğu düzende eşitsizlikler artmış, zengin ve yoksul arasındaki uçurum giderek büyümüştür. Benzer şekilde adaletsizlikler artmış; yurttaşların kamu hizmetine katılımı nepotist ilişkiler ile belirlenir hale gelmiştir.

İşte bütün bunlar, AK Parti yönetim zihniyetinin kendisine oy veren sosyolojiden ve onun değerlerinden kopmasını getirmiştir.

AK Parti yönetim zihniyeti Türkiye’de kurumsuzluk ve hukuksuzluk düzeni tesis etmiştir. Kastımız şudur; devlet kurumlarımızın “bireysel olarak bakanlar dahil” iradesi, bir kişinin iradesine tabi kılınmıştır. Yani kamu hukuku zedelenmiştir.

İYİ Parti için Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, tek bir kişiyi anayasanın ve yasaların üzerinde konumlandıran, siyasi rekabeti kısıtlayan, hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırarak temel hak ve hürriyetleri baskı altına alan bir sistemdir.

Çünkü İYİ Parti’nin Türkiye vizyonu, yargı bağımsızlığının garanti altına alınmasını, güçler ayrılığının net ve işlevsel bir şekilde tanımlanmasını, hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde sağlanmasını gaye edinmiştir.

Bu sebepledir ki, mevcut sistemi yaşatmaya dönük her adım İYİ Parti’nin siyasi ilkeleri ile bağdaşmamakta ve kuruluş gerekçeleriyle çelişmesi manasını taşımaktadır.

Ayrıca İYİ Parti, Türkiye’de demokrasiyi, hukuk sistemini ve kurumlarımızı tahrip eden AK Parti yönetim zihniyetinin bugüne kadar anayasaya ve kanunlara aykırı bir şekilde gerçekleştirdiği tasarruflara karşıdır.

Biz devleti kurumlar ve kurallar manzumesi olarak kabul ediyoruz. İYİ Parti bu noktada AK Parti ile taban tabana zıt bir konumdadır.

Biz AK Parti yönetim zihniyetinin çoğunlukçu neo-patrimonyalizmine karşı çoğulcu, rasyonel, demokratik yönetimi savunuyoruz.

AK Parti yönetim zihniyetinin ranta dayalı oligarşik ekonomi yönetimine karşı, emeği koruyan, sosyal adaleti sağlayan, konsensusçu bir ekonomi modelini savunuyoruz.

Yine AK Parti yönetim zihniyetinin kurduğu, yolsuzluk ve çürümeyi beraberinde getiren nepotist himaye mekanizmalarına dayalı ekonomi yönetimi yerine; şeffaf, gelir adaletini sağlayan, kalkınmacı ve sosyal reformcu bir ekonomi yönetimini savunuyoruz.

Tekelci ve oligarşikleşmiş ekonomi anlayışı yerine, ortak iyiyi ve ortak paydayı gözeten; rantçıyı değil, emekçiyi koruyan, halkçı ve kalkınmacı bir ekonomi modelini öngörüyoruz.

Adalet isteyen, eşitlik isteyen, özgürlük ve refah isteyen vatandaşlarımız için AK Parti yönetim zihniyetinin kurduğu bu yoz düzen yerine; hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik ve çoğulcu bir adil düzeni savunuyoruz.

Siyasal kurumlarımızı insan haklarına saygılı, demokratik ve özgürlükçü değerlere bağlı olarak yeniden inşa etmeyi vaat ediyoruz.

Atamalarda nepotizme ve siyasal sadakate dayanan ilişkiler yerine, liyakatin ölçü alındığı bir bürokrasi oluşturmayı hedefliyoruz.

AK Parti yönetim zihniyeti, kamu kaynaklarının kullanımında şeffaflığı ortadan kaldırmıştır.  Millet adına kamu yöneticilerini denetleyen Sayıştay devre dışı bırakılmıştır.

İYİ Parti olarak kamu kaynaklarının kullanımında ve dağıtımında adaleti ve şeffaflığı savunuyoruz.

İşçisiyle, köylüsüyle, memuruyla, iş insanıyla, , turizmcisiyle topyekûn Türk Milleti şefffaf, hesap verebilir, hukuk içerisinde ve demokrasi zemininde faaliyet yürüten bir yönetim talep etmektedir.

Biz İYİ Parti olarak Milletimizin bu taleplerini karşılamayı vaat ediyoruz.

Bundan dolayıdır ki, AK Parti yönetim zihniyeti kendisine oy veren sosyolojiden ve onların değerlerinden kopmuştur. Buna karşılık İYİ Parti, o sosyolojinin değerlerinin ve taleplerinin temsil edildiği gerçek merkez haline gelmiştir.

İYİ Parti olarak biz, milletimizin değerlerinin ve Cumhuriyetimizin kazanımlarının siyasi ikbal için günlük siyasetin malzemesi yapılmasına karşıyız.

İYİ Parti, milletimizin asırlar içerisinde yoğrularak oluşan değerleriyle, 200 yıllık arayışın neticesinde oluşmuş olan Cumhuriyetimizin kazanımlarının bütünleştiği adrestir.

İYİ Parti; devletimizin birliği, bütünlüğü, Cumhuriyetimizin kazanımları ve milletimizin değerleri ile ihtilafı olmayan herkesi kucaklamaya hazırdır.”

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık