Olcay Akdeniz, “Bu Tür Filmler Genç Kuşaklara İlham Oluyor”

Milas Kent Konseyi Gençlik Meclisi tarafından düzenlenen açık hava sineması etkinliği açılışında, gazeteci Olcay Akdeniz kısa bir konuşma yaptı. “Devrim Arabaları" filminin gösteriminde konuşan Akdeniz, Devrim Arabaları’nın sadece bir film değil, aynı zamanda bir direnişin, bir kararlılığın ve yerli üretim mücadelesinin simgesi olduğunu söyledi.

Olcay Akdeniz, “Bu Tür Filmler Genç Kuşaklara İlham Oluyor”

Olcay Akdeniz 1994’de Devrim arabasını yapan mühendis grubunun önde gelenleriyle bir röportaj yapmış ve bu röportaj Cumhuriyet Gazetesi ve gazetemiz ÖNDER’in 4 ve 9 Eylül 1994 tarihli sayısında yayınlanmıştı. Akdeniz, bu tür filmlerin genç kuşaklara ilham verdiğini ve unutulmaya yüz tutmuş hikâyeleri gün yüzüne çıkardığını ifade etti.

Akdeniz’in konuşması şu şekilde;

“1994 yılının sıcak bir temmuz günü Cumhuriyet Gazetesinden aradılar; Devrim Arabalarının projesinde çalışmış iki mühendis Didim'de bir yazlık sitede kalıyorlarmış. Onlarla röportaj yapmam isteniyordu. Sadece iki soru sorulacaktı: Birincisi; Türkiye, bugünkü olanaklarıyla tümüyle yerli bir otomobil yapabilir mi idi?, ikincisi; yapmalı mı idi? Gerisi bana bırakılıyordu. İstediğimi sorabilecek, istediğim kadar uzun yazabilecektim.

            Büyük bir heyecanla bu öneriyi kabul ettim ve Didim'e gittim. Adı verilen mühendislerden Mehmet Nöker o gün Didim'de değildi. Fakat Rifat Serdaroğlu'nu bulmuştum. Oturduk, uzun uzadıya bir söyleşi yaptık. Öylesine kalender bir kişi idi ki, olağanüstü bir işi başarım tamamen yerli ilk Türk arabası Devrim'i yapmış olmalarını sanki "oturduk, birer çay içtik" dercesine bir mütevazılıkla anlatmıştı.

            O görüşmeden olağanüstü bir heyecan duymuştum. Ve o heyecanla hemen röportajı yazıp Cumhuriyet'e gönderdim. Cumhuriyet'te Aydın Engin röportajı değerlendirecekti. Sonuçta Aydın Engin, bizim röportajı, ulaşabildikleri projede görev almış birkaç mühendis ile de görüşerek dört günlük bir yazı dizisi haline getirdi ve 28.29, 30 ve 31 Ağustos 1994 tarihli Cumhuriyet gazetelerinde yayınlanan o yazı dizisi Aydın Engine o yıl Çağdaş Gazeteciler Derneğinden "yılın yazı dizisi" ödülünü getirdi. Ben de kendi röportajımı 2 ve 6 Eylül tarihli Önder Gazetesinde yayınladım. Röportajımın başlığı : "Devrimin hiç şansı yoktu" idi.

            Aydın Engin de kendi yazı dizisinin girişinde benim röportajın girişinde yazdığım paragrafı alıntılamış ve "23 inançlı insanın, 129 günlük serüveni" başlığı altında şöyle yazmıştı:

            "Olcay Akdeniz arkadaşımız Didim'de tatil yapan emekli bir mühendisle konuştuktan sonra yazısına şöyle girdi: "Devrim'in şansı yoktu. Dönemin Ulaştırma Bakanı Orhan Mersinli'ye görücüye çıktığında emme manifoldu kapakçığının kapatılması unutulmamış olsaydı, Ankara'da Cemal Gürsel Paşa'ya sunulmaya götürülürken deposuna benzin doldurulabilseydi, TBMM önüne giderken 'Yolda Shell e uğrar, benzin alırız' denip benzin  istasyonuna giriş, çok kalabalık araba konvoyu ve acelece polis eskortları tarafından engellenmeseydi; Devrim'i yapan mühendisler, Ankara programını bilseler ve 'Nasıl olsa yalnızca gösterilecek' diyerek henüz denenmemiş 'siyah" Devrim'i Ankara'ya götürmeselerdi, Cemal Paşa'nın canı o gün 'sarı' Devrim yerine 'siyah' Devrim'e binmek istemeseydi... Bütün bunlr olsaydı belki de bugünlerde ülkemizin yolları Devrim'lerle dolup taşacaktı. Belki şu günlerde Devrimler de önce işci çıkaracak, sonra KDV'si düşürülünce yok satacaktı. Ama Devrim'in hiç şansı yoktu!

            Olcay Akdeniz'in işlek Türkçesi, sevimli alaycılığı bir yana, Devrim'in 1961 Türkiye'sinde bir şansı olabilir miydi? Galiba Hayır!"

            Aydın Engin, yazı dizisinde daha sonra Devrim'in neden şansı olamayacağını irdelemeye çalışmıştı.

            Rifat Serdaroğlu ile yaptığımız röportajda, 129 günde bir değil, dört Devrim arabası ile farklı özelliklere sahip 7 araba motoru yaptıklarını da anlattıktan sonra Cemal Gürsel Paşa'nın TBMM önündeki tören sırasında bindiği siyah Devrim arabasının 200 metre gittikten sonra durması üzerine kendisine "Ne oldu?" diye sorduğunu, "Benzin bitti, Paşam!" diye yanıt verdiğinde "Batı kafasıyla araba yaptık, Doğu kafasıyla içine benzin koymayı unuttuk!" dediğini anlatmıştı. Cemal Gürsel'in sonrasında siyah Devrim'den inip sarı Devrim'e bindiğini ve Ankara'da Hipodromda yapılan Cumhuriyet Bayramı gösterilerinde Devrim ile geçit yaptığını, bu sırada benzini doldurulan siyah Devrim'in de konvoya katıldığını ve konvoyun akşama kadar Ankara sokaklarında geçit yaptığını anlatmış ve sonra da demişti ki; 'ancak ertesi günkü gazeteler bunları hiç yazmadılar. Devrim'in 200 metre gidip, durduğunu, Devrim'in yürümediğini yazdılar!"

            Rifat Serdaroğlu  oysa o günlerde gazetelerde İngiltere Karaliçesinin limuzininin bozulup yolda kaldığını, lortların çamur içinde arabayı iteklediğini yansıtan fotoğraflar gazetelerde yer almıştı. Bu son derece normal bir şey. Benzin de bitebilir, başka bir arıza da çıkabilir. Çünkü zaten bu bir deneme üretimi idi. Tecrübe aşamasındaydı. Bu normal bir şeydi" diye anlatmıştı. Elbette bu durum, Devrim'in sorununun benzinin bitmiş olması değil onun çok daha ötesinde bir hesaplaşma olduğunu ortaya koyuyordu.

            Ne yazık ki, aynı bugün olduğu gibi o zaman da yandaş basın çok yaygın ve etkili idi. O yıllarda 27 Mayıs Devrimine, devrimin öncüsü Cemal Gürsel'e cepheden karşı çıkamayanlar, Devrim arabasının benzini bittiği için durmasını bahane edip Devrim'i karalamaya çabalamışlardı.

            Rifat Serdar Serdaroğlu, tüm bu kötülemelere karşın projenin aslında başarıya ulaşmış olduğunu da söylemişti. Demişti ki; "Aslında proje bir seri üretimi başlatma projesi değildi. Amaç, sadece Türk mühendisinin, Türk işçisinin yüzde 100 yerli, tamamen Türk malı bir araba üretebileceğini kanıtlamaktı. Bu da başarılmıştı" diye anlatmıştı.

            Fakat benim anlamadığım; Devrim arabaları konusunda bu kadar istekli olan Cemal Gürsel'in benzin bitmesi gibi basit bir nedenle arabanın 200 metre sonrasında neden bu projeden bu kadar kolay vazgeçmiş olmasıydı? Neden ısrarla projeyi desteklemeyi sürdürmemişti? Ne olmuştu da çekingen kalmıştı?

            Ancak bu konuda Rifat Serdaroğlu'nun çok önemli bir tespiti olmuştu: Demişti ki; "Eğer bugün (1994 yılı itibariyle) Türkiye'de bir otomotiv sanayi var ise bunun babası Cemal Gürsel'dir, amcası ise TCDD'nin Genel Müdür Yardımcısı ve Devrim projesinin yönetici grubundan Emin Bozoğlu'dur.

            Yüzde yüz Türk mühendisi ve Türk işçisinin bilgisi ve emeğiyle yapılan Devrim Arabaları projesinde görev almış, katkıda bulunmuş herkesi saygı ile anıyorum. Yaşayanlarına sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.  Sonsuzluğa göçmüş olanlarının ruhları şad olsun.”

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık