Sanıkların cezaları arttı
Milas’ta 2019 yılı Şubat ayında Yumrutaş bölgesindeki maden ocağında meydana gelen ve 3 kişinin yaşamını yitirdiği göçük olayı ile ilgili Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar istinaf mahkemesi tarafından kaldırıldı. Yeniden yapılan yargılama neticesinde mahkeme bir sanığın cezasını düşürürken diğer sanıkların cezasını artırdı.
Milas’a bağlı Sarıkaya Mahallesi Yumrutaş Mevkii’nde 18 Şubat 2019 tarihinde maden sahasında meydana gelen faciada kamyon sürücüsü Şükrü Otlak ile iş makinesi operatörü Servet Çapacıoğlu ve işçi Engin Tutuk, yaşamını yitirmişti.
Olayın ardından şirket sahibi M.A.K. ile formen A.E. ve şirket yetkilisi Ö.K. isimli zanlılar mahkemece tutuklanmış, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davada verilen ara kararla tutuklu yargılanan sanıklar tahliye edilmişti.
Olaydan 26 ay sonra, 21 Nisan 2021 tarihinde Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nden karar çıktı. Görülen dava sonrası M.A.K. 10 yıl, diğer 2 sanık 6 sene 8 ay hapis cezası aldı. Ayrıca davada yargılanan 2 mühendis beraat etti.
Şükrü Otlak’ın ailesi, karara itiraz ederek istinaf mahkemesine taşıdı. İzmir’de yapılan yargılama sonucunda şirket sahibi M.A.K.’ın cezası arttırılarak 11 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Ö.K.’ya Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen 6 sene 8 ay hapis cezası, 11 yıl 3 ay hapis cezasına çevrildi. Formen A.E.’nin 6 sene 8 ay hapis cezası, 4 yıl 5 ay 10 güne düşürüldü.
BODRUM’DA BERAAT EDEN 2 KİŞİ DE CEZA ALDI
Bodrum’daki yargılamada beraat eden mühendislerden S.A. 7 yıl 6 ay hapis cezası alırken mühendis S.K.’ya 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi. S.K.’nın cezası 36 bin 450 TL para cezasına çevrildi.
KARARI YARGITAY’A TAŞIYACAKLAR
Sanık avukatları, cezayı fazla bularak beraat olmasa bile taksirden cezalandırılmasını, Otlak ailesinin avukatları olayın bilinçli taksirle değil, olası kast ile meydana geldiğini ve cezanın daha yüksek olması gerektiğini dile getirdi. Her iki taraf avukatları, kararı Yargıtay’a taşıyacaklarını belirttiler.
Otlak ailesinin avukatı Ayvaz Demircan, duruşma sonrası yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
“İlk derece mahkemesinde de öne sürdüğümüz üzere, somut olayda, maden ocağının mevzuata ve tekniğe aykırı işletilmesi nedeniyle kayaların yukarıdan aşağıya düşeceği/çökeceği, yani maden kazasının meydana geleceği, bunun sonucunda zeminde çalışan insanlar olması sebebiyle ölümlerin meydana gelebileceğinin sanıklarca öngörüldüğü tanık ifadelerinden ve raporlardan anlaşılmaktadır. Öngörülemediğini iddia etmek dahi mümkün değildir. Neticenin meydana gelmemesi için hiç bir önlem alınmaması da sanıklar tarafından ‘olursa olsun’ şeklinde bir kabullenme olduğunu göstermektedir. Meydana gelen kazada kesinlikle kaçınılmazlık unsuru bulunmadığı alınan tüm bilirkişi raporlarıyla tespit edilmiş olup, sanıkların, meydana gelen ölümlerle ve yaralanmayla sonuçlanan olayda ağır ve yoğun kusurları bulunduğuna tereddüt yoktur. Maden göçüğünün neden ve nasıl meydana geldiği, dosyada mevcut üç adet kök rapor ve bir adet ek raporunda tespit edilerek açıklanmıştır. Tüm bilirkişi raporlarının ortak noktası; ‘...yaklaşık 90 derecelik dik bir ayna yüzeyi meydana gelecek şekilde çalışma yapıldığı, oluşan duvarın en alt kısmının oyularak ters ıskarpa yöntemiyle çalışıldığı, dinamit kullanılmak suretiyle yasaklı çalışma tekniği kullanıldığı, yeterli sayı ve eğimde kademe yapılmadığı, üretim faaliyetlerine bu olumsuz şartlarda devam edildiği, gerekli önlemlerin ve uyarıların yapılmadığı, açık maden ocağı işletmelerinde jeolojik formasyona göre planlanmış yükseklikte kademelendirme (basamak) ve uygun eğimler (şev açısı) olması gerektiği, üretim aynasının alt tarafından malzeme alınma yönteminin (ters ıskarpa) madencilik sektöründe tamamen yasaklandığı, maden rezervinin dinamitle parçalanmasının büyük tehlike yarattığı ve diğer iş güvenliği tedbirlerinin maden işletmeciliğinde zorunlu olduğu...’ şeklindedir.
Tehlikeli bir faaliyet kapsamında kişilerin yaşam hakkı üzerinde oluşan risklerin ortadan kaldırılması konusunda ‘olursa olsun’ yaklaşımlarıyla önlem almayarak sorumlu olan sanıkların cezalandırılmaları benzer olayların yaşanmaması bakımından önem taşımaktadır. Bu nedenlerle biz tüm sanıkların olası kast hükümlerine göre cezalandırılmalarını talep ettik. Fakat Ceza Dairesi bilinçli taksire göre alt sınırdan verilen cezaları üst sınıra yükseltmeyi ve beraatlerine karar verilen iki sanığın hapis cezası almalarını uygun buldu. Bir sanık yönünden de ceza miktarı azaltıldı.
Maden kazaları sonucu yapılan yargılamalarda olayın bilinçli taksir kapsamında değerlendirilmesi yaygın bir uygulamaya dönüşmüş bulunmaktadır. Oysa her olayın kendine özgü somut koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Mevcut davada da faillerin gerçekleşmesi muhtemel sonuçlar bakımından rıza gösterdikleri ve bu sonuçları göze alarak çalışmayı devam ettirdikleri açıktır. İstinaf mahkemesinin açıklanan kararı olayın mahiyetine uygun olmadığından, tüm sanıkların olası kast hükümlerine göre yargılanmaları için temyiz başvurusunda bulunacağız.”
Kaynak: Kent TV