Sedat ATAY /
Eğ[email protected]
Yazıya, eski bir milletvekilinin saptaması ile başlamak istiyorum: "İktidar iken bürokratlar ve gazeteciler sizden uzaklaşıyorsa, siz gidicisiniz demektir. Sanırım, AKP’den de uzaklaşıyorlar..."
AKP ve RTE, gezi eylemleri ile başlayan süreçte süratle irtifa kaybediyorlar. Özellikle Başbakan, gelişmeler karşısında çabuk sinirleniyor. Kendisi ve partisinden çok ülkemize zarar veriyor.
AKP, kuruluş aşamasında, tarikat temsilciler ile görüşürken FT ile de görüşerek bir uzlaşma sağladılar. İktidar süresince AKP iktidarını güçlendirmek için çeşitli çalışmalar yaptılar. Demek ki onların bazıları ‘KUMPASMIŞ’. AKP ve RTE, FT hareketinin devlet içinde nasıl örgütlendiğini ve bu gücünü arttırmak istediğini biliyorlardı. Bu kapsamda devletin tüm bakanlıklarında, özellikle Adalet, İçişleri ve Milli Eğitim başta olmak üzere tüm bakanlıklarda AKP bakanlarının önerileri ile atandılar.
FT hareketi yıllar içinde bu kadar güç kazanıp kalabalıklaşırken, legal bir örgüt çatısı altında toplanmadılar. (Bu ayrı bir yazının konusu.) Baştan beri iktidara yakın özellikle sağ parti iktidarlarında güçlendiler. Zaman içinde bu kadar büyük bir topluluğu kontrol etmek zorlaştı. AKP iktidarı süresince MİT içinde FT yandaşlarına yeterince örgütlenme izni verilmedi. Bunun üzerine FT yandaşları, polisin ve yargının önemli birimlerinde örgütlü bir şekilde çoğaldılar.
FT hareketi, kuruluşundan beri, ABD ve İsrail ile Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olmasını savunagelmiştir. Başbakan, ‘Ben BOP (Büyük Orta-Doğu Projesi) eş başkanıyım’ diyerek yola çıktı. Arap Baharı sürecinde Türkiye, gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse MİT hiç de iyi bir sınav vermediler. Son Suriye rezaleti, bardağı taşıran damla oldu. Başbakan İHH’nın gazına gelerek, İsrail ile köprüleri attı. Burada İsrail hükümeti de birçok yanlışlar yaptı.
AKP hükümeti Türkiye’de göreve getirilirken dış güçlerin beklentisi; gereğinden fazla güçlenen ve ulusalcılaşan ordunun hizaya getirilmesi, geçmişte olduğu gibi NATO’ya ve ABD’ye yakın olmasının sağlanması ve Arap Baharı sürecinde Müslüman bir ülke olarak batılı güçlerle birlikte saf tutmasının sağlanması idi. Bu doğrultuda Libya’ya müdahale sürecinde deniz gücü ile Türkiye gerekeni yaptı. Fakat; Suriye batağında el-Kaide’ye yakın güçleri Türkiye saklanamaz bir şekilde destekleyince, AKP’nin ve Başbakanın bileti kesildi.
Türkiye’de güçlü bir muhalefet olmadığı için, iş, yıllardır herkes için tezgah kuran FT yandaşlarına düştü. Yıllardır biriken kasetlerden bazıları piyasaya sürüldü. Bu duruma çok kızan Başbakan, karşı saldırıya geçti. İktidarda olduğu süre içinde atadığı FT yandaşlarını görevden almaya başladı. Sanırım şimdiye değin 2000’in üzerinde kamu personelinin yeri değiştirildi. Bunların büyük çoğunluğu içişlerinin, özellikle polis şefi konumundaki uzman insanlar. Bu insanları böyle görevden alırken bir konuya da dikkat çekmek gerekir, o da bu birimler sadece yolsuzluk dosyalarına bakmıyorlardı. Bu hükümeti rahatsız eden dosyaların yanında bir o kadar önemli başka (Terör,uyuşturucu v.b) çalışmalar da yapıyorlardı. Şimdi bu dağınıklıktan istifade, Reyhanlı benzeri bir olay cereyan ederse, bunun hesabını kim verecektir?
Yerel seçimlere şurada üç ay bile kalmadı. Partilerin propaganda çalışmaları sırasında güvenlik çok önemlidir. Bu konu ve benzerleri üzerinde özellikle hükümetin duyarlı davranması gerekir.
Bu kavganın bitmesi için Cumhurbaşkanı devreye girdi, ama sonuç alınacak gibi durmuyor. AKP hükümeti geçmişte de Almanya’dan belgeler gelmesine karşın Deniz Feneri dosyasını FT yandaşları ile engelledi. Ama şimdi ortaklık bitince kirli çamaşırlar ortaya çıkıyor.
Başbakan RTE’, bu gelişmelerle ilgili MİT’in verdiği rapora ne işlem yaptı? Suriye konusunda MİT neler yapıyor? Bunlar gelecekte ülkemizin başına ne işler açacak? Şimdiden önlemler almak gerekir.
FT yandaşlarının yıllardır biriktirdiği arşive karşılık, ABD iç güvenlik birimi FBI, FT’ye giden bir çanta belgeyi Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine teslim ederek kavgayı dengelemeye çalışmıştır. Bir de saf değiştirenler var. Bu yaşananlar, yapılacak yerel seçim çalışmalarını olumsuz etkileyecektir. Başta hükümet olmak üzere herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekir diye düşünüyorum. (07.01.2014)