Yıldız Servi Ormanı

Dr

Yıldız Servi Ormanı
Dr. Haluk AKBATUR - Nadir orman ağacı türlerini de kapsayan kızılçam ormanı ile kaplı Karacahisar; Türkiye’nin en ilginç ağaçlandırma projesi kapsamında, 1 Şubat 2014 günü, 250 ağaçla ilk temellerini attı. Orman Bakanlığı gözetiminde 2013 yılında Orman İdaresi tarafından traşlama yapılan alanda yapılacak olan ağaçlandırma çalışması, Karacahisar Gönüllülerin ısrarlarıyla farklı bir boyuta taşındı. 700 yıl sürecek bir projenin temelleri atıldı. Orman İdaresi Müdürü Tayfur Kazakoğlu, Müdür Yardımcısı Yusuf Karartı, Karacahisar Orman Şefi  Yunus Aydın, Çamköy Orman Şefi Kayahan Kaya, bu projeye olumlu bakıp fidan vererek en büyük desteği sağladılar ve Milas’ta bir iz bırakmış oldular. Halihazırda tohumlanması yapılmış bu arazinin belirlenen kısmında doğal yapıya uygun, yangına dayanıklı ağaçlar tespit edilerek özenle şeçildi. Daha önce 2012 yangınından sonra Mumcular-Mazı arasında bilinçli ağaç seçimini uyguladığından, hayli deneyimli olan Karacahisar Orman Şefi Yunus Aydın, bunun küçük bir örneğini de kendi orman bölgesinde uygulamaya koydu. Kızılçam tohumlanması yapılmış orman arazisinin sınırlarına dikilmek üzere, bölgemize has, hızla gelişen Akdeniz Servisi (Cupressus sempervirens var. Horizontalis ve Cupressus sempervirens var. Pyramidalis) türleri sınır bitkisi olarak şeçildi. Bunlar anavatanı olan bölgemizde karaservi ve mezarlık servisi olarak bilinen ve kesilmedikçe 700 yıl yaşayan, kesildiklerinde bir daha sürgün vermeyen ağaçlar. Uzun ömürleri ile yaşamı, bir daha doğmadıkları için ölümü simgeleyen ağaçlar. Zorlukla temin edilen elli adet mavi servi (Cupressus arizonica) daha parlak görünmesi için oluşturulacak olan yıldızın köşelerine dikildi. Böylece altı bin metreden fark edilebilecek ve üç bin metreden rahatlıkla ayırt edilebilecek bir yıldız formu oluşturuldu. Oluşturulmaya başlanan bu yıldız formlu servi ağaçlarının görünümü elbette köyde heyecan oluşturdu. Yıllardır etraflarında kızılçamdan, mineçten, meşe ve pinardan başka ağaç görmemiş köylüler şaşkındı! Özellikle çocuklar, ben bu ağaçların dikildiğini bilirim, ben dikmiştim bunları diyeceklerini bilemeden, koşarak, büyük bir heyecanla ağaç dikimine yardıma geldiler. Yetmiş yaşına geldiklerinde ağaçlar çocukluk dönemlerini yeni doldurmuş olacaklar. Gün sonunda yorgunluklarını tuzlu Yörük ayranı içerek ve diktikleri ağaçlarla Milas’a katacakları güzelliğin düş görüntüsünün (çünkü bir-üç yaşındaki fidanlar daha beş yıla kadar pek kendilerini gösterebilecek gibi değil) hazzını yaşayarak dinlenen Karacahisar Gönüllüleri mutluydular. "Bunun bir başlangıç olan, çok küçük bir proje olduğunu, destek gördükleri sürece, zaten yeşil olan Karacahisar’ı, değil Türkiye’nin, dünyanın bir numaralı, yeşil simgesi yapabileceklerini" söylediler. "Ağaç sudur, su hayattır, berekettir; biz geleneklerimize bağlıyız ve geleceğimize bereketli yemyeşil bir Karacahisar bırakmaya kararlıyız diye konuştular. Yeniköy’den üzerlerine doğru gelmekte olan yedibaşlı ejderhanın alev ve duman kusan grinin bin tonu soluğuna karşı en iyi savunmanın yeşili artırmak olduğunu ve bunun için orman idaresi başta olmak üzere tüm kuruluşlardan destek istediklerini" belirten köylüler umutluydu. Yıldız Servi Ormanının ortasını yani tam kalbini boş bırakmışlar. Buraya farklı bir ağaç dikmek istiyorlarmış. İnternetten araştırmışlar en uzun boylu, en uzun ömürlü ağaç nedir diye? İki ağaç bulmuşlar Sequoia sempervirens  Sahil Sekoyası 110 metreye ulaşabilen boyu ile en uzun ağaç olup 2-2500 yıl yaşarmış. Sequoiadendron giganteum  Mamut Ağacı ise en geniş gövdeli ve en hacimli ağaç olup 3-4000 yıl yaşarmış. 12 metre çapa ve 100 metre boya ulaşabilirmiş. Bunlar, diktikleri servilerin koruyuculuğu altında büyüyüp hepsini gölgede bırakan bir anıt olarak yükselebilir mi? Yoksa Karacahisar topraklarında yaşaması imkansız mıdır? Nereden temin edilebilirler? Bunları bilmiyorlar! Ama özellikli uygun bir ağaç buluncaya kadar yıldız servi ormanının kalbi boş kalacak. Eğer böyle uzun ömürlü ulu bir ağaç bulurlarsa, yedi yüz yıl sonra serviler ömürlerini bir bir tamamlarken, o tek başına ulu bir tabiat anıtı halinde gençliğinin baharını yaşıyor olacak. Gelecek hafta başlayacakları ikinci projenin baltalı stad olduğunu söylediler. Karia bölgesinin simgesi Çift Ağızlı Balta (Labrys). Milas’ın asırlar boyu başkentlik yaptığı  bir uygarlığın, bölgenin  simgesi. Bu bölgenin bir de literatüre girmiş ağacı var. İncir (Ficus carica). İşte bu ağaçlardan Orman idaresinden temin etmişler. Hafta sonu köy mezarlıklarının yanı başındaki, Osmanlı’dan miras kalmış Sarnıçlarının yanındaki stadlarının etrafına bu ağaçlardan bir çift ağızlı balta simgesi oluşturmaya başlayacaklarmış. Bu balta havaalanına inişe geçmeye başlayan her uçaktan, daha sekiz-dokuz bin metreden hissedilmeye ve beş bin metreden seçilmeye başlayacakmış. Üç bin metre yüksekliğe düşüldüğünde, şu anda yapmış oldukları yıldız ile birlikte bariz olarak görülebilecekmiş. Peki ya Zeus Labranda’nın koruyucu gözleri. Hani şu Milas’ın simgesi Baltalı Kapı’da mihenk taşına işlenmiş olan Labris’in tam iki kanadının, tam da iki ortasında olup da yolcuları gözleyen, koruyan gözler. Ee! Orda durun garin! Stadın ortasında zaten santra noktası var. Kalelere doğru birer göz formu oluşturulabilir mi?. Olmaz tabii… Hemen sarnıç ve yanındaki gölet akıllarına gelmiş. Zeus’un koruyucu gözleri olarak bunların etrafını ağaçlandıracaklarmış. Göletin etrafını mavi serviler ile kuşatıp sarnıçın kubbesini de maviye boyadılar mı, iş tamam. Elemtere fiş kem gözlere şiş! Ancak köylülerin sıkıntısı bitmiyor. "Baltaların uçları tamam, gözler de  tamam. Lakin ana gövdeyi ağaçlandırıcak ağaçta sıkıntıdayız" diyorlar. Baltanın sapında bir miktar pinar dediğimiz meşe türü varmış, bunu biraz uzatmak gerekiyor, üst kenarı ise yine pinar ve meşe  çalılıkları ile kaplıymış, bunları kesmeye gönülleri el vermiyor. "Budar tek dala indiririz, bir de aralarına farklı meşe türleri dikebilsek görüntü daha güzel olmaz mı?" diyorlar. Ancak hep gördükleri boz pırnal meşesi dikmek istemiyorlar. Çünkü bu azgın meşe türü hızla yayıldığından, oluşturacakları balta formunu bozar diye korkuyorlar. Ne diyelim akıl akıldan üstündür, buna cevabı verecek olan meşelerin babası Orman Dede, yani Hayrettin Karaca’dır veya Üniversitelerin ilgili bölümlerinden Karacahisar Doğasına uygun türler önerilebilir. Hazır hevesli bu kadar gönüllü varken bu ağaçlandırma fırsatı kaçırılmamalı. Karacahisar Gönüllüleri, "Biz göremeyiz ama çocuklarımız, torunlarımız hem bu yıldızı hem bu baltayı keyifle seyreder, maç yaptıktan sonra ağaçların gölgesinde, incirlerinin arasına ceviz katıp yerlerken, bizi de, ‘bu ağaçları diken atalarımız nur için de yatsın’ diyerek anarlarsa ne mutlu bize" diyerek son sözlerini söylediler.
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık