Zararın neresinden dönülse kârdır!

Gülçin ERŞEN Bu sabah, 6 gün aradan sonra denize girip yüzdüm

Zararın neresinden dönülse kârdır!
Gülçin ERŞEN Bu sabah, 6 gün aradan sonra denize girip yüzdüm. Zaten 2 gündür belediye, hoparlörden 16 Temmuz günü denizden alınan örneklerin analiz sonuçlarının temiz çıktığını, denize girilebileceğini duyurup duruyordu. Yine de tahlil sonuçları belli oluncaya dek olaydan habersiz denize giren, girmeye niyetlenen halkın, arızanın ilk yaşandığı 12 Temmuz Cuma günü, olmadı arıza nedeniyle gerçekleşen taşmanın vatandaşlarca izlenip fotoğraflandığı 14 Temmuz Pazar günü uyarılması gerekirdi. Bugün plajda tanıştığım Biyolog hanımın, yeraltındaki tektonik hareketlerin artığı dönemlerde "yosun patlaması"nın yaşanmasının normal olduğunu söylemesine karşın bu, deniz suyuna lağım karıştığı gerçeğini değiştirmiyor. Ben, yüzen dışkıları gözlerimle gördüm. Sahil güvenliğin teknesiyle denize açılıp fotoğraf çeken zabıtanın bana ilettiği karelerde de yüzen dışkı görünüyordu. Tabii daha önce yazdığım gibi, Akfen'in bulduğu geçici çözümle denize 6 gündür lağım karışmıyor olması, tahlil sonuçlarının Güllük denizinin temiz (yüzülebilir kalitede) olduğunu göstermesi hepimizi sevindirdi. İster istemez Turan Dursun'un "Kulleteyn" adlı kitabı aklıma geldi. Kitabın arka kapağındaki yazıda şöyle diyordu: "'Kulleteyn', 'iki kulle' (yaklaşık 13 ton) su demek. Durağan bir suyun temiz ('tâhir') sayılabilmesi için Şafii mezhebine göre bu kadar olması yeterliydi. Daha az olamazdı. Bu kadar oldu mu, içinde ne bulunursa bulunsun 'temiz'di artık. 'Pislik'lerle dolu bile olsa... Doluydu zaten, İlk görüşte bataklık bile sayılabilirdi. Ama, madem ki Şeriat temiz demişti, temizdi. Şeriat neye pis diyorsa, pis olan da oydu."   Tolga Çandar'ın basın toplantısı.. Öte yandan, CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar'ın 19 Temmuz Cuma günü TBMM'de "Muğla'daki çevre katliamları" konusunda düzenlediği basın toplantısına ilişkin yerel basındaki haberleri, basın açıklamasının tam metnini okudum, sosyal medyada paylaştım. Ancak, bazı kişilerin "İş işten geçtikten sonra mı aklınız başınıza geldi?" "Şu olduğunda, bu olduğunda nerdeydiniz?" şeklindeki yorum ve eleştrilerine katılmıyorum. Zararın neresinden dönülse kârdır. Şimdiye dek yaşanan olumsuzluklara "keşke" diyerek bakan ve yenileri gündeme geldiğinde "Olan oldu, boşuna uğraşmayalım!" düşüncesiyle yaklaşanlara en hafifiyle "üşengeç", en ağırıyla "korkak" ya da "satılmış" yakıştırmasını yaparım.. Bu aralar (Ramazan ayındayız diye midir bilmem) her konuyu dine bağlayıveriyorum: "Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmişsin gibi ibadet et" sözünden hareketle; yeryüzünde sonsuza kadar yaşacakmışcasına, (nasıl evimizin, bahçemizin, temiz, güzel, sağlıklı olmasına uğraşıyorsak) dünyamızın da temiz, güzel, sağlıklı, barış, huzur dolu ve gönençli bir yer olmasına uğraşmalıyız. Biz belki göremeyiz. Ama, ben çocuğumun ve torunlarımın (insanlığın) daha kötüsünü yaşamamasını ve düşlediğimden de güzel "cennet gibi" bir dünyada yaşamasını diliyorum ve buna uğraşıyorum. Çünkü bir Kızılderili sözündeki gibi; "Dünya bize büyüklerimizin mirası değil, çocuklarımızın emaneti"... (21 Temmuz 2013 / Güllük)
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık