Image Slider
Fevzi Topuz
Mehmet Cayirli
Durmus Ozdemir
Ahmet Aras

CHP’Lİ GİRGİN’DEN AKP’YE 613 YILLIK UYARI 

CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada AKP iktidarını İbn-i Haldun’un sözleriyle uyardı.

CHP’Lİ GİRGİN’DEN AKP’YE 613 YILLIK UYARI 

Meclis Genel Kurulunda ‘Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun’un ikinci bölümü üzerine söz alan CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin; “Genel Kurulda bütçe görüşmeleri öncesi aceleyle Komisyona getirilen 71 maddelik torba yasa teklifi görüşülürken arkasından 17 maddelik başka bir torba yasa teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonuna usule aykırı olarak alınması, bu yasama döneminde garabetin olağan hâle dönüşmesidir. Bir milletvekilinin bakanlıkları veya kamu kurumlarını dolaşarak "Torbacı geldi, torbacı, Torba kanunlar alırım. Var mı torba kanun maddeleri vermek isteyen?" diye sorması ve kamudan topladığı bu maddeleri torbalaştırması mümkün olmadığına göre, bu, alelacele ve yangından mal kaçırır gibi getirilen torba kanunların sarayın mutfağında hazırlandığı ortadadır. Yani Anayasa'ya aykırı olarak, yasama görevi milletvekillerince değil, tamamen yürütme erkince yerine getirilmiştir. Bu durum, Anayasa'nın hile yoluyla ihlal edilmesi demektir.

Yasama dönemindeki tüm torba kanun tekliflerine bir bütün olarak bakıldığında amacın, ekonomik krizdeki sorunlu alanları çözmek, reform yapmak veya toplum kesimlerinin gerçek taleplerine cevap aramak olmadığı; sadece 31 Marttaki yerel seçimlerin düşünülerek krizin seçmen üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi olduğu görülebilir. 

31 Marttan sonra ne olacak? 

O zaman "biz istediğimizi yaparız" mantığı ortaya çıkmaktadır” diye konuştu.

 

UEFA ORGANİZASYONUNDA VERGİ İNDİRİMİ KİME YARAYACAK?

 

CHP’li Girgin; “Kanun teklifinin 6'ncı ve 12'nci maddelerine baktığımızda, vergi muafiyetleri getirilmektedir. Bu maddelerle İstanbul'da oynanacak 2019 UEFA Süper Kupa Finali ve 2020 Şampiyonlar Ligi finali etkinlikleri kapsamında hem UEFA'ya, hem takım işletmelerine, hem sponsorlarına, hatta güvenlik birimlerine kadar, gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti sağlamıştır. Bu durum, Türkiye açısından gereksiz bir vergi kaybından başka bir şey de değildir. Türkiye acaba aynı amaçla bir başka ülkeye gittiğinde böyle bir vergi muafiyeti hakkı tanınıyor mu, o da sorulur. Türkiye bir sömürge ülkesi değildir. Maalesef bu düzenleme Türkiye açısından hiçbir yarar sağlamadığı gibi egemenliğin gereksiz devri suretiyle itibar kaybı da meydana getirmektedir. 

Kendi vatandaşını vergiye boğan anlayış, UEFA organizasyonu için vergi muafiyetinde bulunmuştur. 

TÜRKİYE’DE DEVLETİN GEÇİM KAYNAĞI VATANDAŞ 

Türkiye'de ise devletin geçim kaynağı hâline gelmiştir vatandaşın cebi. 

Vergi oranlarına bir bakalım; 1 litre benzinin yüzde 60'ı vergi, kombiyi açtın, doğal gazda üç çeşit vergi; düğmeye bastın, elektrikte dört çeşit vergi; musluğu açtın, beş çeşit vergi; bir paket sigaradaki 20 dal sigaranın 17 dalı vergi. Otomobilden alınan vergiye gelince dünya birinciliği bizde. Bir araba aldığınızda bir araba da devlete alıyorsunuz. 

Dolaylı vergilerin oranına baktığımızda, 2000'li yıllarda yüzde 50-54 düzeyindeyken 2018 yılı itibarıyla yüzde 67'ye ulaşştır. Oturdun vergi, kalktın vergi. Bu kadar yük yetmemiş gibi şimdi bir de çıkarttınız poşet vergisi. "Vergi" diyorum çünkü üç kuruşluk poşetten alınacak 25 kuruşun 15 kuruşu devlete gidecek; devlet kazanacak, market kazanacak. Kim kaybedecek? Elbette vatandaş kaybedecek. 

Ormanlar yakılıp yıkılıp her yer beton ormanlarına çevrilirken göz yuman, HES'le dereleri satıp çevresindeki ekolojiyi yok eden zihniyet, poşeti paralı yapıp doğayı koruyacakmış, buna inanan var mı? Doğa talancıları ile poşet satarak doğayı koruyanlar aynı kişiler” diye tepkisini dile getirdi.

BİR TARAFTA TURİZM BAKAN’ININ OTELİ, BİR TARAFTA CUMHURBAŞKANI’NIN SARAYI

CHP Muğla Milletvekili Girgin;

“Yasa teklifinin 7'nci maddesi Kıyı Kanunu'na bir madde ekliyor, diyor ki: "Teklife ekli listede bulunan alanlarda kıyılar, sahil şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere yapı ve yapılaşmaya dair sınırlayıcı hüküm uygulanmaz." 

İzmir Çandarlı'da 7.240 dönüm, Rize'de 2.300 dönüm, Bitlis Ahlat'taki saray yapımı için oluşturulacak arazinin ise 25 dönüm olduğunu öğreniyoruz. Nedir bu göz doymazlık? Makam yetmiyor. 

Emekliye yüzde 10 zam yapılırken saraya yüzde 26 zam yapılıyor, yetmiyor. Saray bütçesi 2019'da 3 kat artırılıyor, yetmiyor. Yazlık, kışlık, uçan saraylar yetmiyor. 2014 yılından bu yana sarayın harcamaları yüzde 550 artmış, yetmiyor. 2 milyara yakın örtülü ödenek yetmiyor. Şimdi de Ahlat'ta yeni bir saray için torba kanun getiriliyor. Nedir bu lüks ve israf? ‘Komple memleketin tapusunu verelim bari, yoksa kurtuluş yok demek ki’ diyor vatandaş.

Değerli milletvekilleri, AKP'li Cumhurbaşkanının ve iktidarın yaptığı en iyi şeylerden biri iktidardayken bile muhalefet gibi davranabilmeyi becermek. "Denizlerimizin kenarlarını, ormanlarını betona çevirme gayretinde olanlar var. Şu para var ya şu para, nelere muktedir. Şu kapitalizm, doğa şöyle olmuş böyle olmuş umurunda değil." Bu sözler kimin? Sayın Erdoğan'ın. Bu ülkeyi beton ormanlarına çeviren kim? Erdoğan. "İstanbul'a ihanet ettik." diyen kim? Erdoğan. Okluk Koyu'nu yazlık saray için kapatan kim? Erdoğan.

Ben buradan şunu vurgulamak istiyorum: Belki danışmanları söyleyemiyorlardır, bari AKP milletvekili olarak sevgili arkadaşlar sizler söyleyin kendisine. "On altı yıldır İstanbul'u biz yönetiyoruz. On altı yıldır ülkeyi biz yönetiyoruz." diye lütfen Sayın Erdoğan'a bir hatırlatın. 

Okluk Koyu'ndaki köylülere "kamu yararı" gerekçesiyle bir yazı gitti sevgili milletvekilleri. Ailesi ve etrafının keyfî için köylüyü yerinden yurdundan etmenin neresinde bir kamu yararı var?

Bodrum Kissebükü'nü kendi oteli için imara açan kim? Erdoğan'ın Turizm Bakanı, daha doğrusu sadece kendi çıkarına bakanı. Sayın Erdoğan, halkın imara açtırmamak için yıllardır direndiği Bodrum Kissebükü Koyu senin Turizm Bakanın tarafından imara açıldı. Mavi yolculuğun başlangıç ve bitiş noktasıdır Kissebükü. Mavi yolculuğun olmazsa olmazı, temiz ve yapılaşmaya açılmamış bakir koylardır. Buraya verilen yapılaşma izni, dünya markası gulet turizminin ölüm fermanıdır, bölge ekonomisinin ölüm fermanıdır. Gökova'nın bir yakasında Cumhurbaşkanının sarayı, bir yakasında Turizm Bakanının oteli” diye konuştu.

Hazırladığı Kissebükü fotoğrafını meclis genel kurulunda milletvekillerine gösteren Girgin; “Burası Bodrum'un Kissebükü. Bodrum Kissebükü mavi yolculuğun başlangıç noktasıdır ve bitiş noktasıdır. Burası da Marmaris Okluk Koyu, Kaptan Cousteau'nun Gökova için "yeryüzü cenneti" diye tabir ettiği yer. Turizm destinasyonu bakımından hedefe ulaşılacak yer buralar ama bu koyların neredeyse tamamı kimisi imara açılıyor kimisi yazlık saray nedeniyle askeri üs hâline getiriliyor. Lütfen, bu makamlar gelip geçicidir, bu lüks ve israftan ve bu doğayı mahvetmekten kendinizi kurtarın.Turizm Bakanının görevi otellerine yeni oteller katmak değildir, Turizm Bakanının görevi, yılda dört ay süren turizm mevsimini sekiz aya çıkarmaktır ve o bölgeyi geliştirmektir, ülkenin turizmine katkı sağlamaktır. Eğer ille de böyle düşünülüyorsa ben AK PARTİ'li milletvekillerine şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, siz bu partinin üvey evlatları mısınız? Siz de gidin bir saray yapın kendinize, bir koy kapatın, villa yapın ve neticede Gökova bitsin, sizler muradınıza erin. Böyle mi düşünülüyor acaba? 

Yetti mi? Yetmedi. Değerli milletvekilleri, yeni bir torba yasa daha hazırlanmış sarayın mutfağında, o da gelecek yakında Meclise. O da Komisyondan geçti, maden yasası. Çevreyi korumak için naylon poşetleri paralı yapan iktidar 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu kapsamında özelleştirilen ve özelleştirilecek olan termik santrallere iki yıl daha çevreyi kirletme hakkı tanıdı. Yani bu şu demek: "Ben gözlerimi kapıyorum, hak aramak isteyenlerin de önünü kesiyorum, iki yıl daha çevreyi zehirleyebilirsiniz." Buna asla müsaade etmeyeceğiz.”dedi.

Sözlerine devam eden CHP’li Girgin; 

“Değerli milletvekilleri, yine teklifin 10'uncu maddesindeki düzenlemeyle işverenler üzerine destek verilmektedir. "Sigortalı ve işveren hisselerine ait sigorta primlerinin Devlet tarafından karşılandığı durumlarda işverenin ödeyeceği sigorta priminin İşsizlik Sigortası Fonunca karşılanacak tutardan az olması hâlinde sadece sigorta prim borcu kadar mahsup işlemi yapılır." denmektedir. Bu maddeyle işverenlerin sigorta primlerine yönelik borçlarının affı düşünülmüştür. 

Bir kez daha söyleyelim: İşsizlik Sigortası Fonu sigortalılara işsiz kalmaları hâlinde destek sağlamak amacıyla kuruldu ama AKP iktidarı, 2008 yılında getirdiği yasayla yaptığı değişiklikle "sigortalılara işsiz kalmaları hâlinde" ibaresini çıkardı ve İşsizlik Fonu'nu işsizlere değil sermayeye can simidi hâline getirdi. Bu madde kapsamında Plan ve Bütçe Komisyonuna verdiğimiz önergemiz AKP ve MHP milletvekilleri oylarıyla reddedildi, tıpkı EYT'de olduğu gibi. 

Biliyorsunuz değerli milletvekilleri, işsizlik ödeneğinden yararlanabilmek için işçinin son üç yılda altı yüz gün prim ödemesi gerekiyor ve kendi isteğiyle iş yerinden ayrılmaması gerekiyor. Bu konuda önerimizi yaptık, reddedildi. Mevsimlik orman işçilerinin, turizm işçilerinin yararlanabilmesi için bu koşulları hafifletici önergeler verdik, reddedildi. 

"Elektrikte yüzde 10 indirim yaptık" diyerek yandaş medya aracıyla "müjde" diye başlık attı ve bir hafta önce Sayın Cumhurbaşkanı düzenli sosyal yardım alan ailelere yönelik 150 kilovatsaate kadar elektrik desteği verileceğini söyledi. Biz bundan iki ay önce Enerji Bakanlığı bütçe görüşmelerinde şöyle bir öneride bulunmuştuk: 230 kilovatsaate kadar sadece düzenli yardım alanlara değil, brüt asgari ücret kadar geliri olan 8,5 milyon aileye bu yardım verilmeli dedik. Son Plan ve Bütçe Komisyonuna bu önerimizi getirdik, bu da reddedildi. Yetti mi? Hayır. 3600 ek gösterge isteyen öğretmenler, sağlık emekçileri, din görevlileri ve Emniyet görevlileri için verdiğimiz önerge, o da reddedildi. 

Değerli arkadaşlar, size İbni Haldun'dan bir şey okumak istiyorum. İbni Haldun'a göre, bir toplumun çöküşü, dayanışmanın yok olması, üretimin zayıflaması, fiyat ve vergilerin artması, liyakatin kaybolması, adaletsizlik ve kayırmacılığın artması, karamsarlığın hâkim olması ve israftır. İbni Haldun altı yüz on üç yıl önce öldü. Sizlere bir yeri anımsatıyor mu bilmem ama bana o, AKP'nin on altı yıl iktidarı sonrası mahvettiği güzel ülkemizin içine düşğü durumu hatırlatmaktadır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum” diyerek konuşmasını bitirdi.

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık
siteacilis