ESKİ BODRUM YOLU

Hüseyin Avni Kunduracıoğlu'nun kaleminden

ESKİ BODRUM YOLU

Halikarnas Balıkçısı, 1925 yılında kalebentlik cezasını çekmek için Bodrum’a doğru yola çıktığında, kendisini çok uzun bir yolculuğun beklediğinin farkında değildir. Günler sonra nihayet Milas’a ulaşır ve o gece Jandarma Dairesi’nde konaklar.

Artık Milas’tan Bodrum’a sevk edilmeyi beklemektedir.

Ertesi gün şafakla yola çıkılacağını öğrendiğinde,  gece uyuyamaz. Şafağın alacakaranlığında, Jandarma dairesinin sokağında beklemeye koyulurlar.

Milas’ın gece ayazı keskindir.

Kaldırımlarda at nallarının şakırtısının duyulmasıyla birlikte, yola çıkma zamanı gelmiştir. Gelen sekiz atın üçünde jandarma erleri, birinde de Postacı Mustafa -ki Bodrum postası haftada iki gün at sırtında gidermiş -  bulunmaktadır. Diğer atlarda da Bodrum yolcuları vardır.

‘Dah’ sesiyle birlikte, süvariler, Beçin Kalesi’ni solda bırakarak Milas Ovası’ndan geçerler.

 ‘Bodrum’a niye atla geldiğimiz merak edilecek’ diyen Halikarnas Balıkçısı ardından ekler ‘ Çünkü yol yoktu. Bodrum yollarında Büyük İskender’in savaş arabalarından –yani iki bin 300 küsur yıldan- beri tekerlek dönmemişti.’ (1)

Bodrum yolcuları, düz ovadan dik dağlara, girintilerden çıkıntılara kâh inerek kâh çıkarak ama yine de patikayı takip ederek yol alırlar. Ardlarında Sodra Dağı ‘büsbütün ovaya batmış’ şekilde kalacaktır.

‘Toprak yerlerde atların nalları patırdıyarak, taşlıklarda çatırdayarak’ dağları aşarlar. Köyler, köylüler, düzlükler, inişler, çıkışlar, harabeler yol boyunca yoldaşları olur.

Tekfunanbarı Köyü’nü (Ekinanbarı), sazlık ve bataklık olan Varvil ovasını (günümüzde Yaşyer Ovası) aştıklarında, denizi Güvercinlik’te göreceklerinin heyecanı sarar. Güvercinlik’te ‘yalı’ boyunca denizin kenarından yol aldıktan sonra, çam ağaçlarının ‘okşaması’ ile kendilerine gelirler. ,Sali (Salih) Adasını gördükten sonra,  körfezin güney kıyısını kovalayarak Torba Köyü’ne ulaşırlar. Burdan sonra aldıkları yol, ‘yokuşun başına’ ulaştıracak, tepedeki dönemeci dönünce de Bodrum’u göreceklerdir.

Akşam olmuştur.

At sırtında – bazen de Balıkçı’nın yürümesiyle- Milas’tan beri süren yolculuk sonlanmış olur. Balıkçı anılarında ‘ Ne yazık ki, o yolu işte ilk defa Bodrum’a giderken aldım.  Çünkü sonra Bodrum-Milas şoşesi  başka yerlerden geçirildi’ (2)şeklinde yazar.

1875 yılında Milas’ın denizle olan bağlantısını  Bodrum sağlamaktadır. Her ne kadar, bu durum uzun sürmeyip bu görevi Güllük üstlenecek olsa da Milas-Bodrum arası bir yol söz konusudur. Tabi yol kavramı pek yanıltmasın.  Söz konusu olan güzergâh, kervan yollarıdır. Develerin oluşturduğu kervanların geçtiği bu yollar, pek de güvenli değildir. Seyyahların özellikle gece gerek Güvercinlik’e gerekse de Tekfuranbarı Köyüne giderken korktukları kayıtlara geçmiştir. Bu yüzden de bir ara güvenliğin sağlanması amacıyla Milas – Bodrum yolunda yolculuk özel izne bağlanmış. Yani bu güzergâhta yolculuk yapacakların mutlaka ‘mürur tezkeresi’ alması zorunlu olmuştur.(3)

Söz konusu yol, Halikarnas Balıkçısı’nın da geçtiği Bodrum – Güvercinlik –Milas  güzergâhından başkası değildir.

Milas’ın deniz bağlantısı Güllük üzerinden sağlanmaya başlayınca, Milas – Bodrum yolu önemini kaybeder. Buna rağmen Ali Rıza Bey’in, XX. yüzyılın başlarındaki raporunda Milas – Bodrum arası şose yolun ‘elzem’ olduğunu vurguladığını da not düşeyim. (4)

Güllük’ün Milas’ın ötesinde Muğla’nın da yani Menteşe Sancağı’nın ithalat – ihracaat açısından oluşan önemi, Milas-Güllük arası yolu zorunlu kılmış. Her ne kadar bu şose yolun açılış tarihi bilinmese de 1915 yılında tamir ve bakım gördüğü bilinmektedir. Her Salı İzmir’den çıkan İdare-yi Mahsusa vapuru ve onbeş günde bir İngiliz vapur şirketinin Rodos’dan İzmir’e seferlerlnde Güllük’e de uğramış olması, Milas-Güllük şosesinin gündemde olmasını sağlar.(5) Yani Milas için, birinci derecede önemli olan yolu Güllük şosesi oluşturur.

Öncelikle dilimize Fransızcadan gecen ‘şose’ sözcüğünü TDK  ‘taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol’ şeklinde açıklar.

İlerleyen yıllarda, bu şose Güllük yol ayrımından sonra Bodrum’a doğru devam ettirilir. Milas – Karaova- Bodrum güzergâhını oluşturacak olan bu yol, Halikarnas Balıkçısı’nın sözünü ettiği yeni açılan şose yoldur.

Bölgenin ulaşım sorununu önemli ölçüde çözen bu güzergâh, yıllar sonra günümüzdeki yolun yapımıyla birlikte yöre kültürüne ‘eski Bodrum yolu’ olarak girecektir.

Limandan dolayı önemli olan Güllük, şose ile Milas’a bağlanınca bu yola ‘Güllük yolu’ denmiş. Akyol Köyünden sonraki sarnıç, Güllük-Bodrum yol ayrımının habercisi olur. Güllüklü Rumlardan bazıları mübadele sırasında altın gibi değerli eşyalarını bu sarnıçın içine saklarlar ve yıllar sonra Yunanistan’dan gelip sarnıcın yanına çadır kurarlar. Yörede anlatılan bu öyküyü sarnıcın yanında bırakıp, şosenin en başına gidelim.

Ellili yıllar Milas’ın imar olarak şekillendiği, kasabanın yollarının çizildiği yıllardır. Bu çizime göre de şimdiki Sanayi Sitesi’nin önündeki yol Güllük’e doğru gider. Bu yüzden de yolun ismi –ki hâlâ- Güllük Caddesi olur.

Milas’tan çıkınca, ilk önce sol tarafta dik bir kayanın üstüne oturtulmuş bir Ortaçağ şehri gibi duran Beçin uğurlar.

Zeytin ağaçlarının arasından akıp giden şose, Karakaya Yokuşu’nu ardında bırakıp, ovaya doğru iner. Tepede kalan Baharlı Köyü’nün altından  Ağaçlıhöyük Köyü’ne doğru yol alır. Görkemli melengiç ağacı bu doğrultunun  içindedir.  Şose, bugünkü Koru mezarlığının yanından önce Koru Köyü’ne oradan da Ekinanbarı Köyü’ne gider. En son olarak Akyol’a uğrayan Güllük yolu sarnıça ulaşmış olur.

Ovanın içindeki köylere ulaşmaya öncelik veren şosenin bu güzergâhı ellili yıllara denk gelir.

1956 yılında Milas’tan Bodrum’a yaptığı yolculuğu notlara döken Fikret Adil, ‘’ Yol berbat. Tamir edilmek üzere yarısına, boylu boyunca taş yığılmış....Bir ovaya iniyoruz. Galiba Varvil Ovası. Ortasından bir su akıyor. Ufukta bir dağ, yamaçlarında köylerle pek şirin gözüküyor. Tekfun Ambarı adını taşıyan köyden geçiyoruz. Güzel bir yer. Burada da eski eser kalıntıları varmış. Durmuyoruz.  Evvelce batak,sazlık olan bu ovada da şimdi pamuk ekiliyor.  Akyol Köyünden geçerken traktörler görüyoruz.’(6) şeklinde yazar.

Varvil yani Yaşyer Ovası o yıllarda bir yandan pamukla tanışırken, diğer yandan da kasabaları birbirine bağlar.

Yetmişli yıllara yaklaştığımızda bu güzergâhın değiştiğini görüyoruz. Daha çok köye uğramak yerine, ulaşım zamanını kısaltmayı hedefleyen yeni güzergâh, Karakaya Yokuşu’ndan Melengiç ağacına oradan da ovanın içinden geçip Akyol’a gider. Akyol Köprüsü’nden geçen şose sarnıça ulaşır. Günümüzde kullanılan asfalt yol, bu güzergâhı tıraşlayıp ulaşım süresini daha da azaltmayı hedefler.

Şose, yaklaşık dört-beş metre genişliğinde, iki aracın hoşgörüyle yanyana geçebildiği bir yoldur. Fazla aracın olmaması, şosenin ulaşım gereksinimini karşılamasını sağlar. Öyle ki 1928 yılında Milas’ta 4 adet otomobil bulunmakta. Fuat Toksarı, Tüccar M.Zeki Terzioğlu ve Bekir Sami Buldanlı’ya ait otomobillerin yanı sıra yine Buldanlı’ya ait bir kamyon vardır. (7)

Sarnıcı nirengi noktası olarak belirleme nedenim, yolun buralarda ikiye ayrılıp bir yolun Güllük’e diğerinin de Bodrum’a doğru uzanıp gitmesidir.

Bodrum’a doğru yola çıktığımıza göre Kemikler Köyünün altından Sığırtmaç’a doğru yol alalım. Dörttepe’ye yakın olan Sığırtmaç, bizi Karaova’ya (Mumcular’a) götürecektir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi. Zira Dörttepe Köyü’nün önünden geçen şose önce bir yatır olan Acar Dede’ye ulaşacak oradan da Karaova’ya.

 Bugün de kullanılan Dörttepe-Mumcular karayolu Eski Bodrum yoludur.

Yol boyunca, kimi köylere yakın bölgelerde kahvehane-bakkal karışımı mekanlar yer alır.Bakkal dediğim sigara, kibrit ve helvanın olduğu küçük bir ahşap raftır elbet. Önündeki çardaklara kuru dallar yerleştirerek oluşturulan bu gölgelikli mekanlar, yoldan geçen araçların uğrak yeri olur. Her ne kadar yolcu için bir dinlenme anı olsa da, asıl amaç araç motorlarının soğuması içindir. Yoksa o yıllarının araçları için su kaynatması içten bile değildir.

Karaova’ya ulaşan eski Bodrum yolu bugün Mumcular Barajı’nın altında kalmıştır. Bazı mevsimler, göletten sular çekildiğinde eski yol gün yüzüne çıkar. Tıpkı yine barajın suları altında kalan yol kenarındaki tuğla fabrikası gibi.

Karaova’nın bir nahiye olması, yolcuları rahatlatır. Ne de olsa yol yarılanmış sayılır.

Karaova’dan sonra, şose dağlara doğru yükselecektir. ‘’Damları düz köyler gelip geçiyor. Çoğu Tahtacı köyleri.’’ (8)diye yazan Fikret Adil’in bu yollarda en çok dikkatini çeken yılkı atları oluyor.

Dağlar köyleri birbirini bağlıyor. Yol aktıkça Sazköy, Pınarlıbelen, Kumköy, İrmene, Zıpzıp ve Çamlık köyleri birbiri ardına geride kalıyor.Sadece köyler değil çam ağacı kaplı yamaçlar, baş döndürücü uçurumlar, keskin virajlar, bitmek bilmeyen yokuşlar.

Hele Avram Yokuşu.

Dakikalarca tırmanımanın sonucunda ulaşılan bu yokuş, muhteşem bir manzaraya açılırken diğer yandan da keskin bir uçuruma sahip. Bodrumlu avukat-yazar Avram Galanti’nin bir yakını bu uçurumdan düşüp öldüğü için, Avram Yokuşu diye biline gelmiş.

Kızılağaç Köyü’ne ulaşmış olmak Bodrum’a yakınlaşıldığının habercisi oluyor. Artık Yokuşbaşı’na ne kaldı ki.

Sonrası Bodrum.

Aşağıdaki siyah beyaz fotoğraf, Eski Milas- Bodrum yolunda çekilmiş. 1950’li yıllar olmalı. Fotoğrafın kadrajına Magirus marka burunlu otobüs girmiş. O yılların gözde otobüslerinden.

Otobüsün üst bagajında biri fotör şapkalı üç erkek görülüyor. Tabi ahşaptan yapılmış asker bavulu da. Çamurluğa oturan iki kadının elbiselerinden anlaşılıyor ki, mevsim bahardan yaza evrilmekte.

Burunlu otobüsün üstünde ‘TC Bodrum Milas Postası’ yazıyor. Anlaşılan bir posta arabası bu. Üstelik numarası da 24.

Bir dönem posta arabaları, yerleşimler arası mektupları taşırken, bir yandan da yolcu alırmış. Her kasabanın posta arabalarının kalkış saati bilinir, yolcular da ona göre hazırlık yaparmış.

Bu posta arabası da, iki kasaba arası giderken bir yerde mola vermiş olmalı. Bu yolculukların çok yorucu ve yıpratıcı olduğu kulaktan kulağa günümüze değin gelmiştir. Nasıl olmasın ki. Tozlu yollar, sanki sırtınızda taşıyormuşçasına gürültülü ve değil oturacak kıpırdayacak yerin olmadığı tıklım tıklım otobüsler.  Daha çok kamyondan otobüse çevrilen bu burunlu otobüsler, bir süre sonra Milas’ın sokaklarında da epeyce boy göstereceklerdir.

Günümüzde kullanılan Milas – Bodrum karayolunun geçmişinde ‘eski Bodrum yolu’ olduğunu anımsamak için bir fırsat oluyor bu fotoğraf.

 

NOTLAR

(1) Mavi Sürgün, Halikarnas Balıkçısı, Bilgi Yayınevi, 1983, Ankara, Syf 135

(2) a.g.e Syf 139

(3) XIX. Yüzyılda Milas Kazası, Nuri Adıyeke, 2017, Milas Belediyesi Kültür Yayınları, Syf 85

(4) a.g.e. Syf 85

(5) a.g.e. Syf 84

(6) Beyaz Yollar Mavi Deniz, Fikret Adil, Yeditepe Yayınları, 1959, İstanbul, Syf 49

(7) Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Yönüyle Milas, Bilgi Taşkıran, Milas Belediyesi Kültür Yay, 2004, Syf 47

(8) Fikret Adil  a.g.e , Syf 50

 

Beğendim 1 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık