Milas Kadın Dayanışması’ndan bildiri..

“KADINLAR KAZANACAK, EMEK KAZANACAK! EŞİT VE ÖZGÜR BİR HAYAT İSTİYORUZ!”

Milas Kadın Dayanışması’ndan bildiri..

Çeşitli sendika ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturdukları “Milas Kadın Dayanışması” platformu, 8 Mart Pazartesi günü saat 18:30’da, Atapark’ta toplanarak, hem 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı, hem de 8 Mart’ın anlam ve önemi üzerine bir bildiri okudu.

Milas Kadın Dayanışması’nın bildirisi şöyle:

“New York’ta bir tekstil fabrikasında yanarak hayatını kaybeden işçi kadınların ardından bugün, 164 yıl sonra da dünyanın her yerinde, ayrımcılığa, şiddete, eşitsizliğe, sömürüye, baskılara karşı verdiğimiz; eşitlik, özgürlük, emek, hak, adalet, barış, laiklik mücadelesi ve dayanışma için sesimizi, isyanımızı birleştirme ve büyütme devam ediyoruz. Bugün benzer taleplerle tekstil fabrikasında hakları için direnen kadınların izinden gidenler olarak; onları saygı ve şükranla anıyoruz.

8 Mart, dünyanın neresinde olursa olsun kadınlara uygulanan sömürüye, ayrımcılığa,  baskıya karşı mücadele günü ve kadın direnişinin sembolüdür. Eşitsizliğin, yozlaşmanın, sömürünün, yoksulluğun sistemleştiği patriyarkal kapitalizmin, kadın ile kurduğu  "cinsel obje-ucuz emek - kutsanmış annelik" ilişkisinin neoliberal politikalarla tüm dünyada yeni kölelik koşullarını dayattığı bu dönemde, kadının varoluş mücadelesi yaşam ve çevre için çok daha anlamlı bir hale gelmiştir.

Yaşasın 8 Mart, yaşasın mücadelemiz…

Kadınlar, kamusal alanda toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile karşı karşıya kalmaktadır. Herhangi bir sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı olarak çalıştırılan kadınlar "ucuz emek gücü" olarak görülmekte, "eşit değerde işe, eşit ücret"den yoksun bırakılmaktadırlar. Kadına yönelik şiddet yaşamın tüm alanlarında yaygın olarak sürmektedir. Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından daha çok evlerin içinde fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete uğramakta, intihar denilerek son derece şüpheli ölümlerle yaşamları çalınmaktadır. Covid 19 pandemisiyle birlikte patriyarkal kapitalizmin yarattığı sorunlar derinleşmiş, pandemi kadın bedeni, emeği üzerindeki sömürü ve baskıyı arttıran politik bir fırsata dönmüştür. Hayat eve sığar denerek kadın aile içine daha da hapsedilmiş; hastalıkla mücadelenin yanında aile içi şiddetle de mücade etmek zorunda kalmıştır. Salgın dolayısı ile eve kapanmalarda neredeyse kadınlar ve çocuklar faillere teslim edilmiş; yaşadıkları istismar ve şiddet karşısında yalnız bırakılmışlardır. Sadece ülkemizde 2020 yılının mart ayından bu yılın şubat ayına kadar 274 kadın cinayeti işlendi erkekler tarafından, 167 şüpheli kadın ölümü oldu.  Şubat 2021 ayında ise 27 kadın cinayeti, 16 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bu sayılar bize kadın cinayetlerinin salgın sürecinde daha da arttığını, devam etmesi durumunda bir cins kırımına dönüşeceğini göstermektedir.

Kadın cinayetleri politiktir…

Çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımının sadece kadına özgü bir sorumluluk gibi görülüp kadının sırtına yüklenerek, bakımın kamusal bir hizmet olarak sunulmaması, sosyal destek politikalarının geliştirilmemesi, gerekli ekonomik düzenlemeler yapılmaması nedeniyle kadınlar istihdamdan koparılmakta ya da hiç istihdam alanına girememektedir. Ayrıca kadının hane içi emeğini görünmez ve değersiz kılmaktadır. Bunun sonucunda kadınlar kamusal alandan, sosyal yaşamdan, üretimden uzaklaşmak zorunda kalmaktadır.

Nüfus politikaları ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun biçimde kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve doğurganlığı denetlenerek sürdürülmektedir. Ülkemizde özellikle son yıllarda kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal görünürlüğü siyasi iktidarın bilinçli politikaları ile sürekli azalmaktadır.

Görünmeyen emek, sesini yükselt.

Kadınlar, muhafazakar–feodal kültürün baskısı ile evlere kapanmaya zorlanmaktadır. Kadınların istihdam ve sosyal yaşama katılım oranlarında son yıllarda görülen düşüş bunun en açık göstergesidir.  Özellikle salgın döneminde esnek ve güvencesiz çalışma dayatılarak kadınlar daha çok evlere sıkıştırılmış; ülkenin işsizlik sorunu nedeniyle işten ilk önce kadınlar çıkarılmış; çalışan kadınların da iş yoğunluklarının yanında özellikle uzaktan eğitim nedeniyle evde sorumlulukları kat be kat artmıştır. Şunu biliyoruz ki kadının şiddetle mücadele edebilmesinde ve daha özgür kararlar alabilmesinde ekonomik güce sahip olması önemlidir. Biz kadınların birçoğu pandemi koşulları bahane edilerek ekonomik bağımsızlığını yitirdiği gibi; yıllarca mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlarımızın neredeyse bir yılda 20 yıllık kaybını yaşadık.

Şiddet; eril zihniyet-baskıcı politikalar-medya-yargı gibi dört bir koldan başta biz kadınlara olmak üzere; çocuklara, LGBTİ+ bireylere, haklarına ve geleceklerine sahip çıkan Boğaziçi’li öğrenciler gibi tüm gençlere, mültecilere ve ötekileştirilen, sindirilmeye çalışılan her kesime sistematik olarak uygulanmaktadır.

Başını eğme, yalnız değilsin…

Cezasızlık, korumasızlık ve hukuksuzluk nedeniyle kadına yönelen şiddet konusundaki istatistikler, dünya genelinde bir insan hakları felaketini ortaya koymaktadır. Buna karşın yaşamlarını korumak için öz savunmasını kullanan kadınlara ağırlaştırılmış cezalar verilmektedir. Kadınlar insanlık dışı yöntemlerle çocukların, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmekte, katiller erkek adalet tarafından “tahrik”, “iyi hal” adı altında indirimlerle serbest bırakılmakta, adeta şiddet teşvik etmekte, kışkırtılmaktadır.

Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun.

Biliyoruz ki eşitlikçi-çoğulcu-şeffaf demokratik yönetimler olmadan; ne kadın, ne de toplum kurtulacaktır. Bu nedenle ülkemizde kadını eşit ve özgür birey olarak gören yasal düzenlemeler ve uygulamaların bir an önce başlatılması, eşitlikçi, demokratik, laik, yönetim biçimlerinin hayata geçmesi, kadın bedeni üzerindeki tüm söz ve karar haklarının kadına ait olduğunun kabul edilmesi ve siyasi iktidarların kadının bedeninden ve emeğinden elini çekmesi gerekmektedir.

Devlet elini bedenimden çek.

TALEPLERİMİZ AÇIK VE NET:

  • Kadınlar ve LGBTİ+ lara yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önleyen yasal düzenlemeler acilen yapılmalı, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına son verilmeli,  6284 sayılı yasa etkin bir şekilde uygulanmalı,
  • Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılık terk edilmeli, esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli güvenceli ve düzenli istihdam yaratılmalı,
  • Yetki ve karar mekanizmalarında eşit temsiliyet sağlanmalı,
  • İnsan hakları ve kadın haklarının ülkede bu denli gerilemesinin en büyük sorumlusu 18 yıldır iktidarda olan siyasi yönetimdir.  En temel yaşam hakkı ve anayasal haklar için sözde eylem planları yayınlamak yerine, hakların kullanımına engel olunmamalı,

Kadınlar artık susmayacaklar… susmayacaklar… susmayacaklar…

  • Toplumu ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı şiddet politikalarından ve şiddet dilinden bir an önce vazgeçilmeli,
  • Bir sağlık ve sosyal hak olarak kürtaj hakkının kullanımını engelleyen fiili uygulamalardan vazgeçilmeli,  güvenli ve parasız kürtaj olanakları sağlanmalı,
  • Kadınlar regl döneminde en az iki gün ücretli izinli olmalı,
  • Kadın istihdamın önündeki engellerden olan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kamusal hizmet olarak sunulmalı, ev işlerini kadının üstünden alacak sosyal politikalar uygulanmalı,
  • Kapatılan kamu kreşlerinin yanı sıra tam zamanlı, ücretsiz, nitelikli ve anadilde hizmet veren kamu ve mahalle kreşleri açılmalı,
  • ILO 190 sayılı sözleşme ile Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) uygulanmalı,
  • Kadını eğitimden, istihdamdan, yaşamdan koparan, çocuk yaşta evliliklerin hızla artmasına yol açan 4+4+4 eğitim sistemi iptal edilmeli,
  • Sığınaklar, kadın danışma merkezleri arttırılmalı; 183 şiddet hattı ve ŞÖNİM’ler işlevsel hale getirilmeli, şiddetten arındırılmalı. Salgın sürecinde evlerde artan şiddete yönelik acil müdahale ve mücadele edilmeli, kapsamlı önlemler alınmalı.
  • 8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.

Kadınların eşit ve özgür olduğu, sömürünün baskının ortadan kaldırıldığı bir gelecek için,

  • Hayatlarımıza sahip çıkmak için,
  • Savaş ve işgal politikalarına geçit vermemek için,
  • Demokrasi ve barış için,
  • Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz bizimdir demek için,
  • Doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için,
  • Emeğimizi ve hayatı örgütlemek için,

Tüm kadınları, gökkuşağı gibi tüm renklerimizle bir arada olmaya, haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Kadınlar biirlikte, birlikte güçlü

Evde, işte, okulda, tarlada, fabrikada, atölyelerde, emeği ve hakları için mücadele eden tüm kadınların 8 Mart Mücadele Gününü kutluyoruz.

SÖYLECEK SÖZÜMÜZ, DEĞİŞTİRECEK GÜCÜMÜZ VAR!

YAŞASIN 8 MART, YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!”

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık