Bu PUSULA Milas’ı gösteriyor

Bu PUSULA Milas’ı gösteriyor

Onlar birer yıldız değil belki, ama beş köşeli bir yıldızın birer uzantısı gibiler.

Sizleri ilk dinlediğimde; “Vay! Milas’ta böyle müzik yapan bir topluluk da var mıymış?” dedirten Pusula’yı ve tek tek üyelerini tanıtmak istiyorum. Pusula 9 Mayıs 2019’da da 10’uncu yılını kutlamış. 1 Haziran’da Rüya adlı müzik parçaları ve klibi yayımlanacak.

Pusula’nın vokali ve menajeri Mehmet Ali Akın, aynı zamanda mali müşavir, gayrimenkul ve emlak danışmanlığı işi yapıyor. Aslında su ürünleri mühendisi olan baterist Özgür Şirin de onunla birlikte çalışıyor. Dolayısıyla, görüşmemizi onların iş yerinde gerçekleştirdik. Bas gitarist Mustafa Ülke, grafik tasarım ve matbaacılık ile uğraşıyor ve dalgıç. Harita Mühendisi Yunus Emre Tokmak ise gitarist ve geri vokal olmanın yanı sıra grubun halkla ilişkiler ve basın işlerini de yürütüyor. Görüşmeye katılamayan Turizmci Selim Korkmaz, elektro gitarda gruba katkı sunuyor.

Başta su ürünleri sektörü olmak üzere, değişik sektörlerde çalışan Pusula üyeleri, müziğe nasıl başladı, nasıl bir araya geldiler?..

Mehmet Ali Akın, Mustafa Ülke ve Özgür Şirin ile su ürünleri sektöründe çalıştıkları için gruba Pusula adını koyduklarını belirttikten sonra, Mustafa Ülke, süreci söyle özetledi:

“Babam zaten müzisyen... Ortaokul yıllarında başladım müziğe. Lise ve üniversite yıllarımda da uğraştım. Müzik tek başına icra edilmiyor. Uzun süre ara verdim. Özgür’le aynı iş yerinde çalışıyorduk. Başta arkadaşlarla hobi amaçlı müzik yapmaya başladık. Mehmet Ali, şimdi Zakkum’un menajeri olan Poyraz Özkan ve Serkan Özörücü ile müzik yapıyordu. Onların bir bas gitariste ve bateriste ihtiyaçları vardı. Onların müzik yaptığı yerde, tabiri caizse, sahnede kurulduk. (Burada Özgür söze giriyor;) Tam 10 yıl önce mayıs ayıydı… Aslında benim davul geçmişim yoktu. 2007 – 2008’lerde mühendis arkadaşlarla grup kurduk. Daha önce darbuka, bendir çalıyordum. Otomatikman Pusula’nın bateristi oldum. 2010’da Yunus ve Selim katıldı. O zamandan beri böyle devam ediyoruz.”

İlkokul ve ortaokul mezuniyet törenlerinde sahneye çıkıp türkü söylediğini anlatan M. Ali, “biz dahil, Türkiye’de ve dünyada profesyonel müzik yapan birçok kişinin müzik eğitimi yok. Ama, tabii hepimizde temel nota bilgisi, gam, usul bilgisi var. Lise ve üniversiteden itibaren özel dersler de aldık…”

Üretim tarafında daha faal olan Yunus Emre ise, çocukken kardeşine alınan gitarı sahiplenip, gitar çalmayı öğrenerek başlamış müziğe… Lise, üniversite yıllarında da davul ve gitar çalmış.

“GEL”, “RÜYA” ve albüm…

Görüşmemizin sonunda; Emre Özsoy’un yönettiği klibinin tamamını seyretme şansını elde ettiğim Rüya’dan ve 3 yıl önce yayımladıkları Gel albümcüğünden de söz ettik.

M. Ali: “Bunlar belli süreçleri simgeliyor. Gel’i çıkardığımızda grup 8 yaşındaydı. Üretimlerimiz vardı; bu mini albüm geldi. Ama, genelde ilk yapılan çalışmalar pek hedefine ulaşmaz. Bize deneyim kazandırdı… Müzik sektörü de çok değişti. Albüm yapan yok artık. Son model arabaların teypleri bile USB üzerinden çalışıyorlar. Gruplar ve sanatçılar singleçıkarmaya ve 2-3 yılda bir albüme yöneliyorlar. Biz de bundan sonra öyle ilerleyelim dedik. Şu anda bir yayım şirketi (Kırk Sekiz Müzik Yapım) ile sözleşmemiz var. Onların önerilerini de dinliyoruz. Arkada üretim devam ediyor; yeni şarkılar çalışılıyor. Rüya tamamlanmış bir ürün ve hep beraber – başka tanıdık müzisyenlerden de görüş alıp – son şeklini vererek piyasaya sürdük. Tabii şarkıya bizim de inanmamız ve içimize sinmesi lazımdı… Emre Özsoy da (Klibin yönetmeni) iyi bir iş çıkardı. Aklımızdaki senaryo tam olarak bu değildi. Emre şarkıyı dinleyip, farklı bir senaryo ortaya koydu. Bunu biz de beğendik.” (Radyo ve televizyon dalında eğitim almış bir iletişimci olarak, şarkıyı ve klibi baştan sonra dinleyip, seyrettikten sonra çok başarılı bulduğumu, beğendiğimi belirteyim. G.E.)

Pusula’ya yaptıklarını müziği ve türlerini nasıl nitelendirdiklerini sorduğumda; ilk söz alan Mustafa Ülke oldu: “Hepimiz farklı müzikler dinliyoruz. Aslında alternatif müzik, dönemin müziğini yapıyoruz. Sağlam bir rocksound’u de yapabiliriz. Amacımız, çalışmalarımızı üzerine koyarak sürdürmek…

Yunus Emre: “Canlı performanslarımızda ve bar ortamında bizi dinleyenler, rock geçmişimizden izler görüyor. Yaptığımız müziği, güncel müziğin rock çerçevesinde dönmesi gibi tanımlayabiliriz. Yeni şeyleri de müziğe ekliyoruz. Rüya, pop rock aslında, elektronik müziğe göz kırpan bir yanı da var.”

Sanat, sanat için mi, toplum içinmi?

Kendileriyle yapılan bir söyleşide “Toplum için sanat” görüşünü dile getirdiklerini anımsatarak, sanat felsefesinin çok tartışılan sorusunu yönelttim Pusula’ya… Yunus Emre, öncelikle kişisel görüşü olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Sanat, öncelikle sanatçının kendisi için…Yeri gelir, resim, fotoğraf, heykel ve müziği bir şeyler tetikler.  İsterseniz dünyanın en güzel işini yapıp, üretin; onu değerlendirecek olan başka insanlardır. Tek tek bireyler de toplumu oluşturuyor; dolayısıyla, sanat toplum için de…”

“Müzikten yeterince ya da çok kazansanız, yine de başka işlerle uğraşır mıydınız soruma” grup üyeleri genelde birbiriyle örtüşen yanıtlar verdiler:

“Gündelik yaşam, yaptığımız işi besleyen bir şey. Çok zengin olsanız da, yaşamın içinde olmayınca, sanatsal üretimde bulunamazsınız. Bir şeyler sizi tetiklemeli; bazı şeylerden rahatsızlık duymalı, duygusal yoğunluk yaşamalısınız ki üretebilelim. Diyelim ki; aşk acısı çekiyorsunuzdur; aşk şarkısı yapar, şiir yazarsınız…

“Üniversiteye giderken, bir meslek ve unvan sahibi olup, ondan para kazanmanız amaçlanıyor. Liseden mezunken, henüz deneyim sahibi değilken; ‘Ben şu olacağım’ diyorsunuz. Sonra yanlış iş seçtiğinizi anlıyorsunuz. Mutluluğun tanımını bize hep başkaları yapıyor. Anne ve babalarımızın, yakınlarımızın bize yakıştırdığı, bizi yönlendirdiği mesleği seçiyoruz. Aslında kendi istediği mesleği seçen çok az insan var. Sanatla uğraşmanın verdiği tatmin bizi mutlu ediyor. Yani müzik ve sanat ‘kendimizi gerçekleştirme’nin yolu bizler için.”

“Biz hafta içi yaptığımız işlerle karnımızı, hafta sonu ruhumuzu doyuruyoruz. Hafta sonu bir yerde sahne alıyoruz. Diğer teklifleri reddetme lüksünü bize öbür işlerden kazandığımız para sağlıyor.”

Tiryakisi olduğumuz şeyler

Pusula üyeleri, Türkiye’de müzik sektörünün geçmişe göre, aşağı inen bir grafik sergilediğini söylemekle birlikte, karamsar da değil. Sektörü olumlu ve olumsuz yanlarıyla şöyle değerlendirdiler:

“Müzik araştırmak, seçmek, kendimizi mutlu hissettiren şeylerden. Günümüzde bunların peşinden koşabilen insan pek yok; insanlara hazır sunulan, dayatılan şeyler var. Ama, bu bizim müzik yapmamıza, üretmemize engel değil. Bir şey yapmak istiyorsanız, en olumsuz koşullarda da yapıp, üretiyorsunuz. Müzik, su gibi akıp, yolunu buluyor. Nitelikli bir şey üretiyorsanız, nitelikli, kaliteli müşteri, dinleyici bunu değerlendiriyor.

“Eskiden stüdyo kaydı aylarca sürerken, artık daha kolay, çabuk ve güzel oluyor. Eskiden yaptığınız işi birilerine ulaştırmak için çok fazla para harcamanız gerekiyordu. Şimdi bir şey üretip YouTube’da paylaşmak saniyeler alıyor. Aslında eski yöntem, bir nevi süzgeç (filtre) görevi görüyordu. Sektörel küçülmeye karşın, çok fazla üretim ve arz var. Bu kez de size sesleneni, onca seçenek arasından zor buluyorsunuz. ‘Üçüncü Yeniler’ gibi gruplar içinde tarzını çok sevdiklerimiz de sevmediklerimiz de var. İyisini bulmak için çok uğraşmanız gerekiyor. Bu da insanları bildiğine yönlendiriyor.

“Teknoloji çok gelişti. Herşey bir cep telefonunun ucundayken, yeniden plağa yöneliş var. İnsanlar sevdikleri şeyin fiziksel dünyada karşılığını bulmak istiyorlar. Evet, albümler pek satılmıyor. Prestij hardcopy olarak sergiletiyorsunuz. Türkiye’de bu konuda koleksiyonculuk yok denecek kadar az. Türkiye’de kaç evde pikap var?”

Grup üyelerinin, hepsinin bakış açısına göre, müzikte farklı hedefleri de var. Örneğin, belli bir mekanda çalayım derken, mesele orada çalabilecek seviyeye gelmek, aslında…

Sahnedeyken, insanları izlemekten çok keyif aldığını belirten Mustafa Ülke, tiryakisi olduğu şeyi de şöyle açıkladı: “Program bittiğinde ya da ara verdiğimizde, ‘İstanbul’da nerede çalıyorsunuz?’ diye soran birilerine ‘Biz Milaslıyız’ deyince, yüzündeki ifadeyi görmeye bayılıyorum. Ben bunun bağımlısıyım. Haftada en az bir kez bunu yaşamalıyım.”

Ben de Pusula’nın bağımlısı oldum. Dinlemekten ve üyeleriyle tanışmaktan mutluluk duyduğum topluluğun daha geniş kitlelere ulaşmasını diliyorum.

Gülçin ERŞEN – 26 Mayıs 2019

 

Editör: Gülçin Erşen
Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık