Çamköy Çölköy olmasın!!! İstimlak bölgesinde zeytinler kesilipduru...

Adını, çevresini kaplayan çam ormanlarından almış olan Çamköy, Milas’a 14 km uzaklıkta, Ören karayolu üzerindeki bir mahallemiz. İlkokulu, sağlık ocağı, eczanesi, yağhaneleri ile çevre köyler için önemli bir merkez olmuş. Yeraltı sularının zenginliği sayesinde arazilerinde zeytincilik başta olmak üzere her türlü tarım yapılıyor. Yeraltı suları Bodrum’a, Güllük’e, Havalimanına içme suyu olarak pompalanıyor. 2013 yılında Bodrum’a 5.3 milyon m3, Güllük’e 3milyon m3, Havalimanına 2milyon m3 su veriliyordu. Günümüzde...

Çamköy Çölköy olmasın!!!  İstimlak bölgesinde zeytinler kesilipduru...

Haluk AKBATUR
Karaağaç ile Kayadere arasına ilerleyen kömür sahası 1046 rakımlı Sandal dağının yamaçlarını, tepelerini büyük bir çukura çevirdi. Ortaya çıkan yeraltı suları bu derin çukurun daha da derin yerlerinde yer yer göletler oluşturdu. Yüksek tonajlı kamyonlar vızır vızır çalışıyor. Üçer beşer konvoy oluşturan kamyonlar çıkan kömürü Ören karayolundan Milas istikametine taşıyorlar. Belli alanlarda karayoluna çok yaklaşan çukur yolun çökme tehlikesini doğurur mu bilemem.

Birkaç ailenin son ana kadar terketmeyeceklerini belirttikleri ikizköy bir hayalet köye dönüşmüş durumda, patlatılan dinamitler köydeki taşevleri sarsıyor. İstimlak edilmiş olan arazilerde zeytin ağacı varsa birkaç gün önceden eski sahiplerine haber verilip, isterlerse köylü ağacını söksün diyorlarmış. Amaç “biz kesmedik, köylü söktü götürdü” demek mi, yoksa kesme zahmetinden kurtulmak mı bilinmez! Ama çapları 40-50 santimetreye ulaşmış ölmez zeytin ağaçlarının, çamların, pinarların kesilmiş üst üste yığılmış görüntüsü bana, soykırım yapılan ülkelerde cesetlerin üstü üste yığılmış toplu mezarlarını hatırlattı. İkizköyden, Karacahisar sapağına kadar, Milas-Ören karayolunun soltarafınızda gördüğünüz büyük çam ormanınında toplu kıyıma uğrayacak olması, her geçişimde benim yüreğimi kanatıyor. Siz de Ören’e gidecek olursanız Karacahisar sapağına geldiğinizde başınızı sol tarafa çevirip çöl olacak bu ormana bir göz atıp duygularınızı bir tartın, vicdanınız kömür uğruna bu yeşil ormanın yok edilmesini kabullenebilir mi? Eğer “enerji önemli, orman tekrar yetişir” diyorsanız; Ören istikametinde biraz daha ilerlediğinizde çekin arabanızı kömür şantiye kapısının önüne doya doya seyredin daha önce yeşil ormanlarla kaplı olan hektarlarca alanın ne hale getirildiğini, sonra elinizi yüreğinizin üzerine koyup tekrar bir düşünün, vicdanınıza tekrar sorun enerji mi önemli, yeşil orman mı? Düşünürken unutmayın, biraz önce gördüğünüz ormanın yetişmesi için 61 yıl geçmiş.

 

4.7.2013 tarihli dilekçemize TKİ S.S. Güney Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi Yeniköy Linyitleri İşletme Müdürlüğü’nün 9.7.2013 tarihli cevabında: “Karacahisar sahasında 89.000.000 ton kömür revervi olduğu, damarın yapısına göre açık ve yer altı işletme metodu ile üretilmesi düşünüldüğü; Maden sahası ile ilgili çevre ve yeraltı su problemleri Kurumumuz ve Üniversite işbirliği ile incelendiği” belirtilmişti.

Anlaşılan yapılan incelemeler santralin ve kömür sahasının çevreye hiçbir zarar vermediği, yeraltı sularında ise bir problemle karşılaşılmayacağı yönünde olmuş ki; 6 yıl sonra, 2019 yılı Haziran ayında köylülerimiz ellerine tutuşturulan istimlak tebligatları ile şaşkına döndüler. Bu köylüler arasında kömür alanındaki köyleri boşaltıldığında, yerinden yurdundan edilmişliğin acısını azaltmak için, mümkün olan eski köylerine en yakın ve istimlak edilmeyeceği sözel olarak kendilerine bildirilmiş toprakları satın alıp, aldıkları cüzi istimlak parası yetmeyince üstüne, ellerinde ne varsa koyarak, gerek borç, gerek kredi alarak ev yapanlar da var. ikinci kez mağdur edilmeyi kabul etmeyecekleri çok bariz. Hepsi yakınlarından akrabalarından koparılmış, evlerinden çıktıklarında tanıdık bir yüz göremiyorlar, konuşamıyorlar, komşuları yok onların. “Köyümüzden uzaklaşmayalım, atalarımızın mezarını ziyarete gideriz diye düşündük ama bayramlar dışında mezar  ziyareti yapamıyoruz” diye yakınıyorlar. En çokta düğün dernek olmadıkça, Milas’a veya başka yerlere giden akrabaları ile görüşemiyor olmaları onları üzüyor. Yeni doğan bebelerimiz amcalarını halalarını tanımıyor, görünce yabancılık çekiyor, şevkat ve sevgiden yoksun büyüyorlar diye yakınsalar da, çocuklarını kendi büyüdükleri gibi ineklerinin sütü, tarlalarının doğal domates, biber ve patlacanı ile besleyerek büyüttükleri için kendilerini şanslı görüp avutuyorlar. Hepsinin yüreğine buradan da koparılıp atılacakları korkusu düşmüş. İstimlak edilmeyecek olan Karadam mahallesi köylüleri ise kara kara düşünüyorlar. “Tarlalarımız, zeytinliklerimiz gittikten sonra bize geride kalan bir damı biz ne yapalım, kapısına çıkıp kömür tozunu mu soluyalım” diyorlar.

 

Yeraltı su rezervinin öneminden bahsetmeye gerek yok. Ancak kömür çıkarımında işi zorlaştırdığı, maliyeti arttırdığı da malum. Dolayısıyla kömür çıkaran şirket tarafından istenmeyen bir durum. Üstelik atıkların toplandığı kül barajlarından yeraltı sularına karışan ağır metal ve toksik maddeler suları kullanan çevre halkı yanısıra Bodrum ve Güllük halkının da sağlığı açısından tehlike arzediyor.

 

2 nisan 2019 tarihli Sözcü gazetisinde yayınlanan Taylan Büyükşahin’in haberinde Avrupa’da kömür kaynaklı erken ölüm sayısının 2013 yılında 22.900 kişi olduğunu ve Polonya’nın 5.800 kömür kaynaklı erken ölüm ile zirvede olduğu belirtiliyor. Sağlık üzerindeki etkileri 32,4-62,3 milyar euro arasında bir maliyet yarattığı da belirtilmiş. Polonya’nın eski teknolojisi ile 30 yıl önce kurulmuş bu santralleri, 25 yıllık ömürleri dolduğu halde halen kullanmakta olan bizlerin vay haline!!

Şimdiye kadar bu santrallerin ilçemizde ve ilimizde kaç erken ölüme neden olduğuna dair bir çalışma yapılmış mıdır acaba? Bunun sağlık faturası ne boyuttadır acaba? Enerji üretiminde ucuz bir yöntem olarak görülüyor olsa gerek, Türkiye elektriğinin yüzde 35’i kömürden sağlanıyormuş!! acaba sağlık faturası bu üretim maliyetlerine hiç eklenmiş midir?

Şu ana kadar Muğla ilinde işlenmiş, kömürü çıkarılmış alanın boyutu nedir, kaç hektar alan açık işletme ile çıkarılan kömür yüzünden tahrip edilmiş ve kaç tane ağaç kesilmiştir? Kesilen ağaçların cinsleri nedir, içlerinde kaç tane zeytin ve meyve ağacı vardır. Yerlerine ağaçlandırma çalışması yapılmış mıdır?

Açık işletme ile çıkarıldığı için toprağın kaymak tabakası yok edildiğine göre eğer yapılıyorsa buraya dikilen ağaçlar büyüyebiliyor mu? Zeytinler meyve veriyor mu?

Kaç köy ve ne kadar insan yerinden yurdundan edilmiş, bu insanların psikolojik, sosyolojik durumları hiç araştırılmış mıdır?

Devletin özelleştirerek kurtulduğu bu santrallerin sahipleri ne kadar kar etmektedir, yoksa devlet destekleri ve İtalyan Bankası’ndan aldıkları 500 milyon dolar kredi, doğayı ve insan sağlığını hiçe sayarak filtre dahi kullanmadan yaptıkları üretimde kar etmesek de olur, nasılsa bu kredi bitince devletten de yeni bir destek alırız zihniyeti ile mi çalışıyorlar?

Ülkesinde termik santraller yasaklanan İtalyan Bankası neden 500 milyon dolar gibi yüksek bir meblağı kredi olarak Yeniköy-Kemerköy Termik santrallerine vermiştir?

Cevap alınamayacak soruları artırmak kolay, zor olan bu kömür belasından nasıl kurtulacağımız. Cennetin içindeki cehennem her gün büyümeye devam ediyor. Sıra Karadam, Karacahisar ve Çamköy’e gelmiş gözüküyor. Yaratılan uçuruma ilk bu mahallelerimiz düşecek; eğer Kömürsüz Muğla için mücadele verilmezse , kömür çıkarımı durdurulmazsa sırada cehenneme gidecek 40 köy  daha var. İçmeye su bulamayacak olan Bodrum da artık suyunu Çölköy’ün zehirli sularından temin eder herhalde???

Beğendim 1 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 1

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık