Image Slider
Fevzi Topuz
Mehmet Cayirli
Durmus Ozdemir
Ahmet Aras

“MADENCİLİK NASIL OLMALIDIR?”

​​​​​​​Son yıllarda, AKP iktidarının madencilik anlayışının ülkemiz madenciliğini getirdiği nokta konusunda, CHP Muğla Milletvekili, meslekten maden işçisi ve sendikacı Süleyman Girgin, hem bu konuyla ilgili TBMM bakanlık görüşmelerinde partisi adına konuşarak, hem de sık sık torba yasalarla meclisten geçirilmeye çalışılan zeytinlik alanların madenciliğe açılması girişimleri sırasında TBMM’nde yaptığı açıklamalarla, bu konudaki doğru tavrı, çok güzel bir şekilde anlattı.

“MADENCİLİK NASIL OLMALIDIR?”
  • 21 December 2022, Wednesday 10:47

Aşağıda, bu konuşmalarından bir demetle, madenciliğin kamu madenciliği olarak yapılmasıyla, bu konudaki özelleştirmelerle madencilikte açılan yaraları Süleyman Girgin’in bazı açıklamalarına yer veriyoruz.

Başta sektörde çalışan tüm mühendisler, işçiler ve sendikacılar olmak üzere, bu konudan büyük sıkıntı çeken tüm Muğlalı siyasi parti ve meslek örgütü temsilcilerinin, bu konuyu, bu perspektifle incelemesi ve tavır alması gerektiğini düşünüyoruz.

Süleyman Girgin: TBMM Basın Açıklaması (14.12.2022)

Yağma ve talan temelli yapılan madencilik faaliyetleri,maalesef madenciliğe karşı büyük bir güvensizlik oluşmasına neden olmuştur. Bunun tek faili AKP iktidarıdır!

Ülkemizi madenciliğinin ihtiyacı, zeytin ağaçlarının sökülüp, sınırlı rezerv alındıktan sonra, cürufun bölgeye kalacağı, ekosistemin alt üst olacağı, şirketin karını alıp gideceği, piyasacı günü kurtarma anlayışı değildir.

Ülkemiz madenciliğinin ihtiyacı, kamu eliyle yürütülen, planlı-programlı, işçi sağlığını temel alan, çevreyi koruyan bir madenciliktir. Böyle bir madencilik anlayışı, hukuksuz düzenlemelere dayanarak halk ile karşı karşıya gelmez.

Tek cümleyle, bu ülkede madencilik kamu eliyle yapılmalı, doğayı ve kültürel varlıkları korumayı öncelemeli, işçi sağlını temel almalıdır!

Yöre insanı ve tüm canlıların yaşamından ekolojiye, tarımdan su kaynaklarına, Zeytincilikten hayvancılığa, hava kalitesinden çevre kirliliğine, diğer sektörlerle etkileşimden ekonomikliğe kadar bütün parametreler dikkate alınmalıdır.

Bunlar dikkate alınmadan ne olursa olsun madencilik yapılır anlayışı olmaz…

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (14.12.2022)

“Değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1986 yılında Muğla Milas'ta TKİ'ye bağlı Yeniköy Linyit İşletmelerinde ekskavatör yağcısı olarak işe girmiş, sonra ekskavatörün montajında çalışmış, on beş sene ekskavatör tamircisi olarak çalışmış, sonra on beş yıl da sendikal mücadeleden gelmiş bir kardeşiniz olarak şunu belirtmek istiyorum: Yıl 2006, Trakya'yı ve Ege’yi karanlıkta bırakan bir eylem yapıldı. Özel sektör, Bakanlıktan zam istedi, -verilinceye kadar- şalteri indirdi ve Trakya tamamen karanlıkta kaldı. Sendika şube başkanıyım, Hilmi Güler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, Yatağan'a geldi, kendisini karşıladık, sendikamızda ağırladık ve aynen dediği şuydu: "İyi ki bu kamu santralleri var." Hemen onları devreye soktuk ve bu krizi önledik. Bizler Muğla Yatağan'da, Milas'ta, Türkiye ölçeğinde hep özelleştirmelerin cumhuriyet ekonomisinin bağrına saplanan bir hançer olduğunu, millî ekonomiye bir katkısı olmadığını, doğayla, çevreyle barışık, işçi sağlığına önem veren bir madenciliğin ancak kamu eliyle yapılabileceğini hep savunduk, bunun mücadelesini verdik. Sonuçta, 2014 yılında dönemin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la Marmaris'te TES-İŞ sendikamızla beraber, işçi arkadaşlarımızın şahitliğinde, görüşme yaptık ve yılda 300 milyon dolar devlete gelir sağlayan bu santrallerin özelleştirilmemesi için bir çağrıda bulunduk; sonuçta, özelleştirildi arkadaşlar. Özelleştirildikten sonra enerji mi ucuzladı? Hayır ucuzlamadı. Enerji ucuzlamadığı gibi çevreye ve doğaya saygılı bir üretim mi yapılıyor? Hayır, bu da yapılmıyor. O dönemlerde -bugün açıklamamızda da söyledik- yerel yönetimlerle, sendikalarla, odalarla, çevrecilerle, basın mensuplarıyla, işçilerle hep beraber bir araya gelindi, ortak mücadelenin sonunda baca gazı arıtma tesisleri takıldı ve halk ölçüm cihazları yoluyla da sürekli takip ediyordu. 13 tane köy kalktı arkadaşlar bizim Muğla ve Milas'ta, 13 tane köy; kimisi Çanakkale'ye kadar gitti ama insanlar... Amiyane bir tabirle, büyüklerimiz şöyle derdi: "Ya, bu termik santraller bizim gelinlik kızımız, kötülemeyelim ama varsa eksikleri giderelim." Muhtar başı ağrıdı mı bizim Müessese Müdürünün yanına giderdi, köylüler oraya giderdi, çocukları işe alınırdı ama kamuda bir yatırım yapacağı zaman, bir planlama, bir proje yapacağı zaman istişareye önem verilirdi ve vatandaş ile kurum aidiyet bağı olarak güçlenmişti. Sonuçta ne oldu? Özelleştirmeler sonrasında bu güven ortamı kayboldu. Ben şuna üzülüyorum: Bir maden işçisi olarak, madende çalışan bir işçi olarak rant ve talana dayalı yapılan madenciliğin sonunda planlı, programlı, projeli, çevreye ve insana en az şekilde zarar verebilecek bir projeyi dahi şu anda insanlar "Sütten ağzımız yandı." diyerekten yoğurdu üfleyerek yemeye başladı. Niye? Bunun sebebi AKP'nin madenciliği tamamen havza madenciliğinden uzaklaştırıp taşeron sistemini yaygınlaştırıp tamamen ranta ve talana dayalı hâle getirmesinden dolayı, buna da üzülüyorum. Bugün bu köylüler geldi buraya. O köydeki gelenlerin hepsi benim mesai arkadaşım, köylülerin tamamı; ya santralde çalışan insanlar ya kömürde çalışan insanlar veyahut da şu anda çocukları orada çalışan insanlar. "Kamuda olsaydı bu güvensizlik ortamı olmazdı. Biz inanmıyoruz, güvenmiyoruz. Özel sektör para kazanacak üç sene, beş sene sonra çekip gidecek, cürufu, kiri, tozu, pasafı bize kalacak." diye isyan ediyor insanlar. Dolayısıyla bu konuda gelinen nokta önemlidir bunun da hep beraber takipçisi olacağız.”

Süleyman Girgin: Enerji bakanlığı komisyon konuşma.

“Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Enerji-ekonomi-çevre bizim işimiz bu üçlüyü dengede tutabilmek Sayın Bakan. Çevreyi katlederek enerji üreteceksek yaşam imkânlarımız elimizden gittiğinde enerjiyi ne yapacağız? Enerjiyi üretemezsek yaşayamayacağız. Ekonomiyi enerjiyle beslemediğimiz takdirde insanların karnını nasıl doyuracağız? Ustalık bunları bir potada eritebilmekten geçer. İktidarınız döneminde yatırım yapanın maliyetini ilk düşüreceği ve kârını en fazla seviyeye çıkaracağı kalem ne yazık ki insan hayatı olmuştur. Örnek redevans sistemi. Bu sistemle, ileri teknolojinin tercihi yerine en ucuz teklifi veren ya da en yüksek tarifeyi teklif eden yatırımcı işi almaktadır. Ne yazık ki hâlâ bu sistemde ısrar ediyorsunuz. Değerli milletvekilleri, Anayasa'ya göre madenler devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için gerçek veya tüzel kişilere devredebilir. Ancak AKP döneminde bu istisnai durum genelleşmiş olup, neredeyse tüm madenler devredilmiştir. Özelleştirmelerle halkın ortak malı olan madenler yandaş firmalara peşkeş çekilmiştir. Havza madenciliğinden vazgeçilmiş, rezervler paramparça edilmiş, bunun sonucunda kaynak kaybı, büyük çapta üretim yapılamaması, verimsizlik ve iş kazalarında artış gibi pek çok konuda olumsuzluk ortaya çıkmıştır. Özelleştirmelerle kamu kurumları kapatılmış, kalanlar ise iyice işlevsiz hâle getirilmiş ve madencilik kültürü kaybolmuştur. TKİ'nin bugün kendi ekipmanı ve işçisiyle üretim yapacağı doğru dürüst bir kömür sahası neredeyse kalmamıştır.”

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

Site en altı
yukarı çık
siteacilis