Abdullah Gürgün

( gurguna@hotmail.com )
1- Avrupa Parlamentosunda 22 Ekim tarihinde 1974 yılında hayatlarını kaybeden ve günümüze kadar da kayıp gözüken Kıbrıslı Rumların anısına bir anıt yapılması  q evet oyla kabul edildi.

KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman Avrupa Parlamentosu'nun kararına karşı çıktı. Türkiye’nin Barış Harekatı’na "işgal" denmesine tepki gösterdi ve Türkiye'nin 1974'teki müdahalesini 1960 Garanti Antlaşması çerçevesinde gerçekleştiğini ve Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak için gerçekleştirdiği Samson darbesini etkisiz hale getirdiğini anımsattı.

Erhürman, Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Roberta Metsola’ya gönderdiği mektupta, kararın tek taraflı, siyasi ve Kıbrıs’ın tarihsel gerçeklerinden kopuk olduğunu vurguladı. Erhürman mektubunda, "Türkiye’nin meşru müdahalesini 'işgal' olarak tanımlamak, yalnızca Rum tarafının söylemini esas almaktır" dedi.

KKTC Cumhurbaşkanı, kararda sadece Kıbrıslı Rum kayıpların anılmasının, Kıbrıslı Türk kayıplarının yok sayılması anlamına geldiğini vurgulayarak, "Eğer ortada samimi bir niyet olsaydı, 1963–1974 dönemindeki Kıbrıslı Türklere yönelik insanlık dışı eylemler ve kayıplar da anılırdı." İfadelerini kullanarak anıt yapma kararının geri çekilmesini istedi.

Öneri sahibi Rumlar, “Avrupa’nın Türk işgali kurbanlarını hatırlamasını ve yanlarında durmasını ve anıtın tüm Avrupalılar için bir hafıza, tarihsel hakikat sembolü olmasını” istiyor.

Türk ve Türkiye düşmanlarının tarihi ters yüz etme taktiği yeni değil. Emperyalizmin Ermeni, Süryani, Asuri, Pontus Rum soykırım yalanları ve kararları sonrası şimdi bir de Kıbrıs Rum soykırımı yalan ve kararı çıktı başımıza.

Tarih sahtekarlığı yaptılar, yapıyorlar ve yapacaklar. Tarihi, yaşanan gerçekleri, cinayetleri, katliamları, Türklere uygulanan soykırımı gizlemeye çalışıyorlar.

2- İkinci önemli olay, anıt kararından hemen sonra Trump’ın milyarder arkadaşı John Wreslow'u 23 Ekim tarihinde Güney Kıbrıs'a büyükelçi olarak atamısıdır.

Wrestlow ABD’nin Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Thomas Barak ve İsrail özel temsilcisi Steve Wkoff gibi diplomatik deneyime değil bol dolara sahip biri. 

Servetini nereden kazanmış?

Doğal gazdan...

Geçenlerde Lübnan hükümeti Kıbrıs Rum hükümeti ile 18 yıllık bekleme sonunda deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşma yaptı. Şimdi ABD, gazcı büyükelçisiyle barış veya huzurdan çok bölgedeki gaza, doğal kaynaklara göz diktiğini açık ediyor.

Taşlar yerine oturuyor.

ABD, Avrupa Birliği, İsrail, İngiltere, Güney Kıbrıs, Yunanistan Türkiye'yi adadan çıkarmak için planlı programlı adımlar atıyorlar.

Bunları bizler bilmiyor muyuz? Bilmiyorlar mı?

KKTC, Türkiye Cumhuriyeti, yurtseverlerimiz, gerçek aydınlarımız, ulusal yetkili ve etkililerimiz neden gerekenleri yapmıyorlar?

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. Yıldönümü nedeniyle “Bir Daha Asla – Yavruvatan’da Türk Soykırımı” kitabım yayınlandı. Kanıt ve tanıkları dava dosyası gibi topladık. Altını kalın kalemle çize çize Kıbrıs’ta Türklere uygulanan soykırımın ulusal ve uluslararası mahkemelerde ele alınmasının sağlanmasını ve hala hayatta olan suçluların cezalandırılmalarını istedik.

Tarihi gerçeklerin tüm dünyanın gözleri önüne serilmesini amaçladık.

Nafile.

Meydanı gene Türkiye ve KKTC düşmanlarına bırakıyoruz.

Aymazlarımız, ayılmazlarımız, uyanmazlarımız ya da bilerek umursamayanlarımız boşverdiler.

Hatta bazıları “Yavruvatan yok ki, komşu ülke var” havasında.

Durum ciddi.

3- Atina’ya Trump’ın kampanya danışmanlarından Kimberly Guilfoyle ABD büyükelçisi olarak atandı. Bayan Guilfoyle, Atina’yı “NATO’nun güvenilir müttefiki” olarak tanımlıyor. 1 Kasım’da Atina’ya gelen büyükelçi, ilk etkinlik olarak 6–7 Kasım’da Atina’da, ABD, Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin katılacağı,  “Transatlantik Enerji İşbirliği Zirvesi” düzenleyecek.  Bayan büyükelçi, “Yunanistan, Avrupa enerji güvenliğinin istikrar kapısıdır” diyor.

Görüldüğü gibi toplantıya ne Kıbrıslı Türklerin ne de Türkiye’nin temsilcileri davetli. Oysa Kıbrıs’ı ilgilendiren kararlar Kıbrıslı Türkler olmaksızın alınamaz, Doğu Akdeniz’de Türkiye mavi vatanı görmezden gelinemez.

Geliniyor. Göz göre göre KKTC ve TC dışlanıyor.

Dahası, KKTC ve Türkiye abluka altına alınıyor.

4- Avrupa Birliği Konsey Başkanlığı 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren 6 aylığına Kıbrıs Rum tarafı Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides tarafından yönetilecek.

 Bu süreçte Kıbrıs konusu gündemden düşmeyecek, yalanlar, iftiralar, sahtekarlıklar, yoğun bir şekilde kullanılacak.

KKTC ve Türkiye karşıtı plan tıkır tıkır işliyor.

24 Ekim'de göreve başlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yeni Cumhurbaşkanı Sayın Tufan Erhürman’ın tepki göstermesi bize güven ve umut verdi.

Yeni KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Tufan Erhürman’ın teslimiyetçi bir tutum göstereceği endişesini taşıyorduk. Göreve gelir gelmez Türkiye ile birlikte hareket etme, KKTC  çıkarlarını koruma yönündeki tavırları yüreklerimize su serpti.

5- Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan henüz bir, “Eeey Avrupa!” uyarısı gelmedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan da bir açıklama yok.

İktidar sessiz; muhalefet daha sessiz.

Vatan - Millet – Sakarya...

Lafla peynir gemisi yürümüyor ama.

6- Ne yapmalı?

Bana kalırsa hemen Ankara ve Lefkoşa’ya 1974 yılına dek Kıbrıs’ta öldürülen Türklerin anısına bir “Soykırım Anıtı” dikilmeli ve Türklere karşı işlenen soykırım suçu hem KKTC, hem T.C. ve hem de Avrupa mahkemelerinde dava açılmalıdır.

Kesinlikle sessiz kalınmamalıdır.

Sayın Erhürman  ve KKTC yalnız bırakılmamalıdır.

Şimdiye dek KKTC’nin tanıtılması sözde kalmıştır. Şimdi iş yapma zamanıdır.

Yoksa 2026 yılının ilk altı ayında KKTC çok zor günler yaşar.

Sonra?

Sonrasını şimdiden düşünelim.