• 12 February 2024, Monday 15:06
Feridun HayatiÜnüvar

Feridun Hayati Ünüvar

GARDROP ATATÜRKÇÜLÜĞÜ..!

Bu kavram ilk defa 9 Eylül 1966'da edebiyat-kültür, sanat ve siyasete unutulmaz katkılar sağlamış olan  İlhan Selçuk tarafından dile getirilmiştir. Kendisini saygıyla anıyorum.

Günümüzdeki; etnik kimlikleri ve inançları kullananlarla, özellikle Atatürk'ü dillerinden düşürmeyip istismar edenlerin amaçları aşağı-yukarı aynıdır. Niyetleri kendilerine ticari kazanç, prestij veya mevki sağlamak olan bu 2 yüzlü çıkarcıları, İlhan Selçuk, tam bundan 48 yıl önce yazmıştı…
Ne acıdır ki günümüzün kimi siyasetçileri,  pratikteki uygulama ve söylemleriyle, Selçuk'un fikirlerini doğrular nitelikte…

Ayrıca;
Siyasetçi gibi görüntü veren kimilerinin de; Atatürk'ün imza ve resmini araba camlarına yapıştırması, kollarına dövme yaptırması ve Facebook sayfalarında bu resimleri paylaşarak topluma bir mesaj vermeye çalışmaları da,  günümüzdeki görüntülerden…

Sevgi, saygı gösterimlerinin yanı sıra, siyasi bir duruşu da yansıtan bu tutum ve davranışların, toplum bilimciler (sosyologlar) ve siyasi bilimciler tarafından incelenip araştırılması ve bu yapılanların neye hizmet ettiği ve ne fayda sağladığının sorgulanmasında elbette yarar var.

Bu türden, samimi ve gerçek olmayan aldatıcı davranışlara, duyarlı insanlar elbette vakıf.
Benim bu konuda ilginç bulduğum 2 alanda, 2 ilginç konu var ki, bunlara değineceğim.
Bunlardan ilki;
Kimi parti binalarında hiç Atatürk resmi bulunmazken, kimilerinin yalnız bir odasında; resim, heykel ve posterlerden oluşan toplam tam 9 adet Atatürk objesinin yerleştirilmiş olması!
Kimi insanların kendilerini, bu resim ve objelerle kanıtlamaya ve var etmeye çalıştıkları ortada.
Bunlar da Atatürkçülüğü böyle biliyor, böyle tanıyor ve kendilerini bu şekilde ifade etmeye çalışıyorlar…
İkincisi ise;
Kendilerini inançlı, dürüst ve dindar gibi göstermeye çalışan, Atatürkçülerin karşıtı gibi görünen kişiler.  Ki bunlar, kurdukları cümleleriyle hemen tanınıyorlar. 4 kelimelik cümlenin yarısı, inançsal ve ahiretlik öbür dünyadan…
Dillerinden Allah kelamı ve 'Allah razı olsun'.. sözleri eksik olmazken, fır-fır dönen  gözlerinin de haramda olduğu aşikar. Yüreklerinde; kin, nefret, fitne ve fesat barındıran sevgili Özgecan'ın katili olan bu tipler de,  toplumumuzun yüz karası.
Bu katagorinin bir farklı versiyonu da  genellikle, ev ve iş yerlerine astıkları Arapça levhalarla kendilerini  kanıtlamaya çalışan çoğu istismarcı kişilerdir. Okuyun deseniz okuyamadıkları yazıyı asanlar ya da vücutlarında tişört olarak taşıyanlar da bir başka alem. Ülke genelindeki bir çok cami ve mescitlerdeki  Arapça yazılı levhalar gibi, garabetler almış başını gidiyor. Güya, Yazı Devrimi yapmış bir ülkeyiz.

Birbirlerine ZIT gibi görünen bahsettiğim bu 2 farklı uygulama ve görüntüler, aslında aynı amaca hizmet eden ve aynı yolda buluşan tutum, davranış ve zihniyet olarak karşımızda durmakta.
Yapılanların yanlış olduğu,  AYRIMCILIK ve AYRIŞTIRICILIK  yaratıldığı bilindiği  halde, suçu birbirlerinin üstüne atılıyor ve toplum,  gerildikçe geriliyor. Tüm bu  gelişmeler, gerçekten çok manidar, üzücü  ve düşündürücü..!

Toplumdaki bu uygulamaların ve gidişatın hışmına uğrayan ve bu 2 tarafa da mesafeli duran bir kesim daha var ki, mağdur olan ve ezilenler de hep bunlar. Bunlar da incelemeye ve anlatmaya değer.
Toplumda bugün en çok saldırıya maruz kalanlar bu insanlar, siyasi duruş ve etkinlikleriyle, çok açık ve netler.
Zihinlerindeki teorik bilinç ve pratikteki uygulamalarıyla Laikliği, devrimciliği, eşitliği, insan haklarını, ileri demokrasiyi, bilimsel ilke yol ve yöntemleri açıkça savunuyorlar. Baskılara, yasa dışı uygulamalara,  zulme, emperyalizme ve sömürüye karşı boyun eğmeden, direniyorlar ve insanca yaşamak ve yaşatmak için yaşamsal mücadele veriyorlar..
Gerek dinci, gerici, mezhepçi, millici sağ kanatın ve gerekse Atatürkçü sol kanadın bunlara saldırmaları da, yaşadığımız görebildiğimiz acı gerçekler...

Sağcıların 'sen ateistsin..' solcuların ise ' 'sen Atatürkçü' değilsin ..diye insanların  özgür düşünce ve tercihlerine saldırması, yermesi, dışlaması, şiddet ve baskı uygulaması  bir çok insanı 2 yüzlü, yalancı, riyakar ve sahte duruşlu-görünüşlü yaptığı da  işin bir başka boyutu.
Günümüzde bukalemuna dönen bir çok insan, ne göründüğü  gibi ve ne de düşündüğü gibi ..

Fikir özgürlüğünü sınırlayan ve illa 'şu şekilde düşüneceksin' veya şuna inanacaksın diye, dayatmada bulunan bir düşünce, nasıl ilerici aydın çağdaş laik ve demokratik bir düşünce veya dini-milli, ilmi gidilecek bir yol olabilir?
Tüm bunlar elbette ele alınıp sorgulanabilmelidir.

Adı ne olursa olsun, Gardrop'tan çıkartılıp çıkarılıp halka giydirilmeye çalışılan gömlek, daha vücuda giydirilemeden yırtılıyor, patlıyor,  çatlıyor ve dökülüyor.
Kısacası bu gömlek, bu millete dar geliyor.
Ayrımcılık, ayrıştırıcılık kol geziyor !
Yeni bir Anayasa yapıp, babayasalardan kurtulmak gerekiyor. Ama nasıl ve kimlerle..?

Gardroplardaki; dinci teokratik totaliter düşünceler de, Gardrop Atatürkçülüğü de heveslilerin olsun.
İsteyen başucuna, isteyen müzelere koysun..!
Ama birilerinin gardrobundan çıkarılan gömlekler, Millet iradesi dışında zorbalıkla Millet'e giydirilmeye çalışılmasın.. Hepsi bu.

Ben burada kısaca, sadece gardroplardaki  gömlekler  ve toplumumuzdaki görüntülerine dokunmaya  çalıştım.
Daha detaylı ve keskin tutum ve fikirleri;
 ''Türkiye’de hiç kimse gardrop Atatürkçüsü kadar Atatürkçülüğe zarar vermedi''
 diyen, üstat İlhan Selçuk'un Gardoptaki Atatürkçülük yazısını okuyabilirler.

Kalın sağlıcakla, özgürlük karşıtı despotlukları sorgulayarak, sevgi ve dostlukla..

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık