- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 01 May 2016, Sunday 0:24
- 4191 kez okundu
Hamdi TOPÇUOĞLU
TBMM Başkanı Sayın Kahraman, dün, eniştem beni niye öptü misali “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” deyiverdi.
Birçoklarımız şaşırdı.
Sabah sabah yolda “merhaba”sının ardından “Bu ne?” sorusunu yapıştıran dostlara sadece gülümsedim...
Anımsayalım:
“5 Şubat 1937 genç cumhuriyetimizin yapılanmasında oldukça önemli tarihlerden biridir. Çünkü bu tarihte, devletin temel ilkelerinden birinin laiklik olacağı anayasaya konulmuştur.
Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, din ve vicdan hürriyetinin devlet tarafından güvence altına alınmasıdır.
Amaç adli düzenden eğitim sistemine toplumu din adamlarının etkisinden kurtarmaktır.
Her toplumsal değişim gibi laiklik de bu toplumun gündemine akşamdan sabaha gelmemiştir. Daha Padişah Abdülmecit döneminde gerçekleştirilen kimi yasal düzenlemelerin din dışılığa dönük olduğunu söyleyebiliriz. Mısır Prensi Mustafa Fazıl’ın o dönemde ileri sürdüğü; “Din (…) ruhun üzerinde egemendir ve bizlere öbür dünyanın sağlayacağı yararları sunmayı vaat eder. Fakat ulusun yasalarını belirleyen ve sınırlayan din değildir. Eğer din ebedi doğrular aleminden çıkarsa, başka bir deyişle, dünyevi işlere de karışırsa herkesi olduğu gibi kendisini de mahveder” görüşü oldukça anlamlıdır.
Osmanlı’da laikleşme savaşının öncüsü Abdullah Cevdet’tir. İçtihat dergisinde açıkça din adamlarının siyasete karışmamasını yazıyordu. Mustafa Kemal’i oldukça etkileyen bu dergide önerilen bir kısım yeniliği ifade etmekte yarar vardır:
Tekke ve zaviyelere baskı yapılması, medreselerin kapatılması, alfabenin Latin harflerine dönüştürülmesi, kadınların özgürleştirilmesi, çarşafın yasaklanması, takke ve başlıklar yerine batı tipi şapka getirilmesi. Kur’an ve geleneksel din kitaplarının Türkçeleştirilmesi…
Ziya Gökalp, şeyhülislamın yetkilerinin yalnızca dini konularla sınırlı kalmasını önerir.
Bir ülke ki Camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar mânâsını namazdaki duanın.
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!
1916’da şeyhülislam bakanlar kurulundan çıkarılır ve bakanlığı küçük bir bölüme dönüştürülür. Daha sonra, dini mahkemelerdeki yetkisini kaybeder.
Vakıfların yönetimi maliye bakanlığının denetimine geçer. Dini okullar da Mili Eğitim Bakanlığının emrine verilir.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet’ten önce de laikleşme konusunda bir kısım adımlar atılmıştı. Cumhuriyet devrimi bunları hızlandırdı. Ancak bunda tam olarak başarıya ulaşılabildiğini söylemek zordur.
“Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir... Hamdolsun hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin icaplarını, dinin yasaklarını öğrenmek için şundan bundan derse ihtiyacımız yoktur...”
“İrtica fikirleri güdenler, muayyen bir sınıfa dayanacaklarını sanıyorlar. Bu katiyen bir vehimdir, zandır. Gelişme yolumuzun üstüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz.”
“Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
“Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler memleketi olamaz. Ölülerden yardım ummak medeni bir topluluk için lekedir.”
“Hangi şey akla, mantığa, milletin menfaatine, İslamiyet’in menfaatine uygunsa hiç kimseye sormayın, o şey dindir. Eğer bizim dinimiz akla mantığa uygun olmasaydı mükemmel olmazdı, dinlerin sonuncusu olmazdı.”
Tüm bu sözlerden de anlaşılacağı gibi laiklik, ne dinsizlik, ne de dine karşı olmaktır.
Laiklik, dinin devlet işlerine karışması bir yana toplumsal yapıya müdahalesini, yön vermesini dahi istememektir.
Oysa bugün, bu ülkede din ve siyaset sarmaş dolaştır. Siyasetçilerimizin her zamankinden daha çok, daha kolay ve fütursuzca nemalandığı en değerli hazine dindir. Kimi siyasilerimiz, gerçekten bir din devleti istedikleri için laikliğe aykırı her girişimde bayraktarlık yaparken, kimileri de üç beş oy alırım hayaliyle dinin devleti kuşatma girişimleri karşısında üç maymunu oynamayı yeğlemektedirler. Bütün bunların doğal sonucu olarak, laiklik bugün ülkemizdeki toplumsal kavganın ve ayrışmanın ana nedeni haline gelmiştir. Bize göre, sorumluların şapkalarını önlerine koyup bu kavganın ve ayrışmanın hem din, hem devlet için doğuracağı sonuçları bir kez daha düşünmesinde yarar vardır.”
Bu yazıyı daha birkaç ay önce bu sayfada yayımlamıştım.
***
Bugün, AK Parti yöneticileri her zaman olduğu gibi “iki ileri, bir geri” mantığıyla ardı ardına demeç veriyorlar:
“Laikliğin Anayasadan çıkarılmasını tartışmadık bile.”
“Tüzüğümüzde Laiklik maddesi var. Sorun laiklikte değil, uygulamada.”
Biliyoruz ki bu partide kimse, hele hele meclis başkanı birilerinin izni olmadan nefes bile alamaz.
Bu yüzden TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın sözleri, AK Parti’nin kafasındaki, malumun ilanından başka bir şey değildir.
Yıllardır “Başkanlık kesmez, kafadaki kızıl elma halifeliktir” dememiz bundandır.
-
04.08.2020 EĞER YUNAN GALİP GELSEYDİ!
-
19.05.2020 İŞGAL GÜNLERİNDE DARBE SÖYLENTİLERİ
-
05.05.2020 HANGİ ÖZGÜRLÜK?
-
24.04.2020 TOPRAK KOKUSU
-
13.04.2020 ERGUVANLAR HEP ÇİÇEK AÇAR
-
07.04.2020 BÜLBÜLLERİ DİNLERKEN
-
30.03.2020 HAYAT DÜNYAYA SIĞAR
-
29.02.2020 UZLAŞI OLMADAN ASLA
-
08.02.2020 ŞAPA DÜŞMEK Mİ, ŞAPA OTURMAK MI?
-
09.08.2019 ÇEVİR KAZI YANMASIN
-
26.03.2019 İZMİR'DE BİR SABAH
-
21.03.2019 SORMADAN EDEMİYORUM
-
14.03.2019 AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN
-
13.02.2019 ÖYLE ÇEKİP GİTMEK YOK; AMA...
-
05.02.2019 SEFERİHİSAR’DAN İZMİR’E: TUNÇ SOYER
-
11.01.2019 HACIYATMAZLAR
-
08.01.2019 CEREN
-
03.01.2019 MÜSVEDDE
-
14.12.2018 GOMONİST KANAL NE DEYO?
-
13.12.2018 DOĞA HAKLARI
-
26.11.2018 YEREL BASIN VE DEMOKRASİ
-
20.11.2018 BİR YAĞDI, PİR YAĞDI
-
19.11.2018 DR. OSMAN GÜRÜN BAŞARISIZ MI?
-
07.11.2018 MİLAS, MİLAS
-
30.09.2016 Düğün ve ölüm
-
16.08.2016 Bodrum Karaova Bağbozumu Günleri
-
12.08.2016 İlkeli olmak
-
05.08.2016 Hangi darbe?
-
23.07.2016 Darbe Yazıları
-
15.07.2016 Yeni bir güne başlarken
-
01.07.2016 Türkiye Kent Konseyleri Platformu’nun 19. Genel Kurulu yapıldı
-
18.06.2016 ‘Zeytin Adam’ı anarken …
-
17.06.2016 Eskişehir İzlenimleri / 2 - Bir Kent ve Bir İnsan
-
16.06.2016 Eskişehir İzlenimleri / 1 - Eskişehir bir Turizm Kenti midir?
-
03.06.2016 Yargı: Saygınlık ve Güvenilirlik?
-
26.05.2016 Binbaşı Kıvanç
-
20.05.2016 İşgal günlerinden geçerken
-
06.05.2016 Dünya Basın Özgürlüğü Günü 2016
-
15.04.2016 Vandallık ve Barbarlık Çağı
-
08.04.2016 Asla umutsuz olmam
-
01.04.2016 Bodrum’a yazık oluyor!
-
26.03.2016 Ayrık Out
-
18.03.2016 Taziye
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.