- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 05 May 2020, Tuesday 9:59
- 2163 kez okundu
3 Mayıs 1991'de Namibia'nın Windhoek kentinde UNESCO tarafından düzenlenen "Bağımsız ve Çoğulcu Afrika Basınının Geliştirilmesi" konulu konferansta Windhoek Deklarasyonu yayımlanır. 20 Aralık 1993'te, Birleşmiş Milletler, her yıl 3 Mayıs'ı, "Dünya Basın Özgürlüğü Günü" olarak kutlamayı kararlaştırır.
Windhoek Deklarasyonu, bir ülkede demokrasinin yerleşmesi ve ekonomik gelişmenin sağlanması için basının bağımsız, çoğulcu ve özgür olması gerekliliğine vurgu yapar. Buna göre basının, üretimden dağıtıma her aşamada siyasal ve ekonomik baskıdan bağımsız olması zorunludur.
O halde "Türkiye’de basın özgürlüğü Batı’daki pek çok ülkeden fazladır” dediği ülkemizde bugün gerçek durum ne?
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, 180 ülke arasında 157' inci sırada. Son 10 yılda yaklaşık 11 bin basın mensubu işsiz kaldı. 85 gazeteci hâlâ tutuklu.
Türkiye'nin "kara liste" olarak isimlendirilen en kötü durumdaki ülkelerin arasına girmesini için 2 sıra daha düşmesi yeterli. 2005 yılında 98. sırada yer alan Türkiye geçen zaman içinde tam 59 basamak gerilemiş.
Türkiye’de ilk özel gazete 1860 tarihinde yayımlanmıştır. Şinasi Efendi, gazetenin ilk sayısında makalesine “Mademki bir sosyal toplulukta yaşayan halk bunca yasal görevlerle yükümlüdür, elbette sözle ve kalemle kendi vatanının çıkarlarına uygun fikir belirtmeyi kazanılmış haklar bütününden sayar.” cümleleriyle başlar. Ancak daha birkaç yıl geçmeden Namık Kemal'in Magosa'ya sürülmesiyle baskı dönemi başlar.
Basın üzerindeki baskılar özellikle Abdülhamit döneminde doruk noktasına çıkar. Gazetecilerin arkasına hafiyeler takılır, hatta padişahı çağrıştırıyor diye “yıldız”(Padişah yıldız sarayında oturmaktadır.), “burun” (Padişah kemer burunludur.) gibi sözcüklerin kullanımı bile yasaklanır. Bugün bu ülkenin yönetimi işte o Abdülhamit'in sevdalılarının ellerindedir.
Ne yazık ki, bugün de tıpkı o yıllardaki gibi iktidar sahipleri ve yandaşları ile ilgili yapılan her haber ya “milli güvenlik sorunu” ya “özel hayatın dokunulmazlığı” gerekçesiyle cezalandırılırken yandaş basının, muhalifler ile ilgili uydurma haberleri, küfürleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir.
TRT iktidarın tescilli borazanıdır. Sözümü ağır bulanlara TRT’nin, son seçimlerde Cumhur İttifakına aleyhte tek sözcük etmeden, lehte 53 saat 30 dakika 38 saniye yayın yaparken Millet İttifakı için 6 saat 52 dakika lehte, 7 saat 8 dakika aleyhte yayın yaptığını bir anımsatmak yeterlidir sanırım.
Hele hele Atatürk’ün kurduğu AA’sının yine son seçimlerde düştüğü içler acısı durumu hangi yurtsever unutabilir?
Son günlerde ceza yağdırılan medya kuruluşlarını sayın desem inanıyorum ki eksiksiz Cumhuriyet, Halk TV, TELE1, FOX, Korkusuz adlarını siz de hemen sayacaksınız. Çünkü muhalif medyaya baskının doruklarını yaşadığımızı dünya biliyor.
Ya daha geçenlerde birçok suç makinasının affedildiği yasa çıkarılırken gece yarısı operasyonuyla muhalif gazetecileri zindanda bırakan iktidar tasarrufunu neyle açıklayacağız?
Peki bu devran, hep böyle devam edecek mi?
Özgür basını kendilerine ayak bağı olarak gören iktidarlarla yönetildiğimiz ve Namık Kemal’in işaret ettiği; “Kalemini dilenci değneği, hokkasını dilenci çanağı” yapanlar, meydanda gazeteci olarak dolaştıkları sürece devam edecektir elbette.
***
Karyalılar çok savaşçı bir halktır. Gözü peklikte o denli ünlüdürler ki savaşçı olarak Mısır’a dek gitmişlerdir. Labris, yani çift ağızlı balta Karyalıların sembolüydü.
Karyalılar labris üzerine bazen bir çift göz, bazen bir çift kulak resmi çizerlerdi. Bu, tanrı her şeyi görür, duyar demektir. Kimileri de çift ağızlı baltayı Karyalıların “ne denli güçlü olursan ol, saldırdığın silahın diğer yüzünün sana dönük olduğunu asla unutma” anlayışının bir göstergesi olduğunu söylerler.
Gün gelir, zalimler kendi silahlarıyla vurulur. Bunu, biz değil 2.500 yıl önce bu topraklarda yaşayanlar söylemiş. Bunu örneklemek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Ergenekon’un, Balyoz’un yaratıcılarının bugünkü durumuna bakın yeter.
“Bu dünya etme bulma dünyasıdır.” Yazık! Olan Türkiye’ye oluyor.
-
04.08.2020 EĞER YUNAN GALİP GELSEYDİ!
-
19.05.2020 İŞGAL GÜNLERİNDE DARBE SÖYLENTİLERİ
-
24.04.2020 TOPRAK KOKUSU
-
13.04.2020 ERGUVANLAR HEP ÇİÇEK AÇAR
-
07.04.2020 BÜLBÜLLERİ DİNLERKEN
-
30.03.2020 HAYAT DÜNYAYA SIĞAR
-
29.02.2020 UZLAŞI OLMADAN ASLA
-
08.02.2020 ŞAPA DÜŞMEK Mİ, ŞAPA OTURMAK MI?
-
09.08.2019 ÇEVİR KAZI YANMASIN
-
26.03.2019 İZMİR'DE BİR SABAH
-
21.03.2019 SORMADAN EDEMİYORUM
-
14.03.2019 AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN
-
13.02.2019 ÖYLE ÇEKİP GİTMEK YOK; AMA...
-
05.02.2019 SEFERİHİSAR’DAN İZMİR’E: TUNÇ SOYER
-
11.01.2019 HACIYATMAZLAR
-
08.01.2019 CEREN
-
03.01.2019 MÜSVEDDE
-
14.12.2018 GOMONİST KANAL NE DEYO?
-
13.12.2018 DOĞA HAKLARI
-
26.11.2018 YEREL BASIN VE DEMOKRASİ
-
20.11.2018 BİR YAĞDI, PİR YAĞDI
-
19.11.2018 DR. OSMAN GÜRÜN BAŞARISIZ MI?
-
07.11.2018 MİLAS, MİLAS
-
30.09.2016 Düğün ve ölüm
-
16.08.2016 Bodrum Karaova Bağbozumu Günleri
-
12.08.2016 İlkeli olmak
-
05.08.2016 Hangi darbe?
-
23.07.2016 Darbe Yazıları
-
15.07.2016 Yeni bir güne başlarken
-
01.07.2016 Türkiye Kent Konseyleri Platformu’nun 19. Genel Kurulu yapıldı
-
18.06.2016 ‘Zeytin Adam’ı anarken …
-
17.06.2016 Eskişehir İzlenimleri / 2 - Bir Kent ve Bir İnsan
-
16.06.2016 Eskişehir İzlenimleri / 1 - Eskişehir bir Turizm Kenti midir?
-
03.06.2016 Yargı: Saygınlık ve Güvenilirlik?
-
26.05.2016 Binbaşı Kıvanç
-
20.05.2016 İşgal günlerinden geçerken
-
06.05.2016 Dünya Basın Özgürlüğü Günü 2016
-
01.05.2016 İsmail Kahraman ne demek istiyor?
-
15.04.2016 Vandallık ve Barbarlık Çağı
-
08.04.2016 Asla umutsuz olmam
-
01.04.2016 Bodrum’a yazık oluyor!
-
26.03.2016 Ayrık Out
-
18.03.2016 Taziye
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.