• 15 April 2016, Friday 3:34
HamdiTopçuoğlu

Hamdi Topçuoğlu

Vandallık ve Barbarlık Çağı

Hamdi TOPÇUOĞLU

Orhan Veli,

“Her şey birdenbire oldu;

Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;

Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.

Yemiş birdenbire oldu” dese de ne yazık ki hiçbir şey birdenbire olmuyor. Her şeyin bir oluş süreci var. Biz sonuçları önemsediğimiz için bu süreci önemsemiyoruz.

Oysa sorgulama alışkanlığı gelişmiş bireyler her şeyin bir nedeni olduğunu bilirler ve hemen sorarlar:

“Neden?”

Bu soru, yaşadıklarımızdan ders almak ve benzer sorunları yeniden yaşamamak için eşsiz bir anahtardır.

Bir haftadır ölü şehirlerde dolaşıyorum. Kimse bu şehir neden ölmüş diye sormuyor.

Ölü tapınaklarda dolaşıyorum; kimse bu inanç sistemi neden çökmüş demiyor.

Gazetelerde kurşuna dizilen onlarca ölü görüyorum; herkes kendi penceresinden hikâye anlatıyor.

Şehirler de ölür, ülkeler de.

Dağlar erir, ırmaklar kurur, göller, denizler ölür.

Ölümlü bir dünyada, onun hayat verdiği her şeyin ölümü tatması da doğal değil midir?

Öyleyse bizler neden bir yandan ölümlere yas tutarken durmadan yok eden, öldüren bir varlığız?

….

Adamın elinde makineli tüfek. Ayaklarının ucunda onlarca can. Bir an o insanlardan biri oluveriyorum.

Daha bu sabah çocuklarımla, eşimle birlikte uyandım. Havada kaç zamandır kan kokusu vardı. Korkuyordum; ama çaresizdim.

Yeryüzü büyüktü; ama çocuklarımla, eşimle sığınabileceğim yerim yurdum yoktu.

Ah bir mucize olsaydı da sokaklarda çocuklar, analar, babalar:

“Savaş bitti” naralarıyla dolaşabilselerdi.

Dilekler sol böğrümüzde, gerçekler ise hayatımızdaydı.

Geldiler ve evlerimizden sorgusuz sualsiz aldılar, bir meydanda topladılar bizi.

Muhammet oradaydı.

Ebubekir, Ömer, Osman, Ali oradaydılar.

Hasan, Hüseyin ve diğerleri…

Bir çukura ittiler korku dağı bedenlerimizi.

Ah be hayat, yemin ederim halâ bir mucize bekliyordum.

Tanrı acır kundaktaki Salah’a.

Peygamber yardım eder Fatıma’ya...

Allah-u ekber…

Kulaklarımda çınlıyor beni evimden alan militanın sesi.

Tak! Tak tak trak!..

Ah benim yüreğim.

İşte son dem.

Sesim, katilimin sesine karışıyor.

Allah-u ekber!… Allah, u ekber!…

Dağların, göllerin; şehirlerin öldüğü bir varoluş zincirinde insan da ölür elbet…

Bizim derdimiz, Yunus derdi.

Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm;

Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.

Ölüm hak.

Ya öldürmek?

Üstelik niçin, neden ve hangi hakla?

Tanrı adına, öldürmeyi en yüce hak bellemişiz.

İktidar için komşuyu komşuya düşman eden biziz.

Kendi ideolojimizi hayatın her alanına hakim kılmak için öldürmeyi, yok etmeyi en doğal hak görebiliyoruz.

Kendimizden güçsüz kim ve ne varsa emrimize hazır olmalı.

Doğa bizim malımız, hizmetkârımız, kölemiz.

Üç günlük ömrümüz için toprağı, suyu, havayı cehenneme çevirmekten hiç çekinmiyoruz.

Tanrı adına, devlet için, iktidarlar uğruna dualarla insanları katlederken, refah diye diye doğayı talan ederken bencilliğimizin zirvesine vardığımızın farkında bile değiliz.

Kimse kızmasın!

Bu çağ vandallık ve barbarlık çağı.

Sanmam ki hiçbir dinin cennetinde Vandallara ve Barbarlara yer olsun.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık