Abdullah GÜRGÜN

ABDULLAH GÜRGÜN
( gurguna@hotmail.com )

30 Kasım Pazar günü DEM milletvekili Sırrı Sakık Milas’ta bir toplantıda konuştu.

Toplantıyı İzleyen Milaslı Gazeteci Yazar Nevzat Çağlar Tüfekçi, olayı kendisine ait Haber İnsan internet gazetesinde haber yaptı. Tüfekçi gelen tehditler üzerine yazısını neden kaldırdığını “BİR GAZETECİ KİME GÖRE VE NASIL HABER YAPMALI?” başlığıyla Facebook hesabı üzerinden açıkladı.

Tüfekçi’nin açıklamasında şu satırlar dikkat çekti:

“Yorumlar öyle ileri götürüldü ki hakaret ve saygısızlığın dozu ileri boyutlara vardırıldı. O paylaşımı kaldırıp kaldırmama konusunda çok tereddüt yaşadım ve bu durum benim için katlanılmaz hale gelince kaldırmak zorunda kaldım!  Tehdit ve kötü yorumlar, bizim, gerçek gazetecilik yapmamıza engel olamayacaktır, hiçbir zaman. Biz demirden korksaydık, yanımızda metal aksamları olan dolmakalem, tükenmez kalem veya cep telefonu taşımazdık!”

Gazeteciye şu ya da bu haber / yazı nedeniyle sözlü, yazılı, ya da güç ve silah kullanarak tehdit, hakaret etmek, saldırmak yçok yanlıştır. Ama ne yazık ki, ülkemizde ve dünyanın her yerinde ne yazık ki düşünce ve anlatım özgürlüğüne saldırı neredeyse doğallaşmıştır.

Gerçekten gazeteci olmak isteyen, kamuyu olup bitenden doğru haberdar etmek isteyen kişi  bunları göze almak zorunda. Suya sabuna dokunmadan artist peşinde koşup magazin haber yapmaya kalksanız bile başınız belaya girebilir. Korumalardan dayak yiyebilirsiniz.

O bakımdan doğru bildiğiniz gibi yazmanız ve yazdığınızın ardında durmanız gerekir. Tehdit, hakaret geldi diye yazdığınızı çıkarmak olmaz. Tüfekçinin yazısı kendi internet gazetesindeymiş ama ya basılı bir gazetede çıksaydı?!. Tüm gazeteleri toplatabilir miydi? Yazdığınız yazıda, yaptığınız radyo/TV programında hakaret, kişisel haklara tecavüz vb yanlışlar varsa, o ayrı konu; yanlışlar düzeltilir ve özür dilenir kuşkusuz.

Ama tehditler, saldırılar korkuttu diye kaldırılırsa o mesleği bırakmak gerekir. Herkes korkar. Ama korkuya rağmen doğru bildiğiniz şekilde haberinizi, yazınızı yazmanız gerekir.

Sırrı Sakık toplantısı kamuyu ilgilendiren bir olaydır ve basının izlemesi gerekir. Sırrı Sakık sıradan bir vekil değildir. Türkiye Cumhuriyeti kurucularına en şiddetli sözlü saldırılarda bulunan bir kişidir. İzlediğimiz kadarıyla, Emperyalizmin işbirlikçisi etnik ayrılıkçı silahlı suç örgütü PKK’ya yakındır. Ağabeyi de PKK kanalıyla işlediği suçlardan ötürü hapistedir. Yakın zamandaki kumpas davalarındaki gizli tanıklardandır. Ayrıca Yenileyin Sırrı Sakık hakkında 15 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği gerekçesiyle Veryansın TV ‘den Erdem Atay çok ciddi sorular sorulmuştur. (https://www.veryansintv.com/veryansin-tvden-sirri-sakika-tecavuz-sorulari-14-yildir-neden-susuyorsun ) Sırrı Sakık’tan hala yanıt gelmemiştir.

Sırrı Sakık’ın toplantısını basının izlemesi gerekir. Ama sadece onun pek çok kez dile getirdiği mağduriyet ifadelerini olduğu gibi yayınlamak olmaz. Eleştirel yaklaşmalı, sorular sormalısınız. En azından Sırrı Sakık’a tecavüz olayının doğru olup olmadığı, kızın ailesinin ne tepki verdiği, çevresinin partisinin nasıl tepki gösterdiği, bugün bu konuda ne diyeceği , pişman olup olmadığı vb sorulur. Belki adam “evet yanlış yaptım, cezamı çektim” diyecek. Belki bir kereyle bir şey olmaz” diyecek. Ya da inkar edecek ve mahkeme kararı diye sunulan belgenin sahte olduğunu öne sürecektir. Bir milletvekilinin ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti’ni en keskin suçlayan milletvekillerinden birinin ne diyeceğini başta kendi seçmenleri olmak üzere yurttaşlar merak ediyor. Bu memlekette ve özellikle en feodal olan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde namus davasına kan dökülür.

Ne yanıt veriyor Sakık bu halka bu olay hakkında? Bir gazeteci ayağına gelmişken sormaz mı ona?

İkinci soru onu Milas’a davet eden DEM Partisi’nedir. Doğrusu ben de merak ediyorum, başka milletvekili kalmamış gibi Milas’a neden Sırrı Sakık tercih edilmiştir?

Kuşkusuz bugün en güncel durumdaki TBMM’nin İmralı’da hapis yatan bir mahkum’un ayağına gitmesini doğru bulup bulmadığı, PKK’nın gerçekten silah bırakıp bırakmadığı, Suriye’ye geçip ordu kuran YPG / SDG’nin ne olacağı ve gencecik Türkiye’ye karşı İngiliz’in Fransızın kışkırtmalarıyla çıkarılan isyanları doğru bulup bulmadığı gibi sorular da sorulmalıydı.

Bana kalırsa Nevzat Çağlar Tüfekçi Milas’a kadar gelmiş DEM milletvekilinden bir söyleşi rica etse kabul ederdi. Çünkü Tüfekçi açıklamasında, “Milas 78'liler yönetimi ve bir gazeteci olarak ben de davet edildim o toplantıya” diyor. Özel olarak çağrılmasa da Milas’ın tanınmış gazetecisi, yazarı ve tanınmış simalarındandır. Bence DEM’liler seve seve o söyleşiyi ayarlarlardı.

Ama Sakık bu tür soruların sorulmaması koşulunu öne sürer miydi? Bilmiyoruz.

Bana kalırsa Nevzat Bey kamuoyunu aydınlatmak açısından çok önemli bir gazetecilik fırsatı kaçırmıştır. Belki bilerek... Bilmiyoruz...

Kaldırılan yazıyı görmediğim için o konuda yorum yap(a)mam ama Sırrı Sakık’a hiçbir soru sormadan olduğu gibi konuşmasını vermişse çok yanlış yapmış derim. Çünkü olaylara eleştirel yaklaşmak diye bir kural da vardır. Yoksa gazetecilik değil, mikrofonluk yapmış, propagandaya alet olmuş oluruz.

SONUÇ:

NE OLURSA OLSUN BİR GAZETECİYE HAKARETİ; TEHDİT KABUL EDİLEMEZ. HELE BU TEHDİT VE SALDIRILAR HABERİ KALDIRTACAK KERTE KORKUTUCU BOYUTLARDAYSA...

ÖTE YANDAN GAZETECİ KORKUYA RAĞMEN GÖREVİNİ YAPMAK, YAZISINI YAZMAK VE KALDIRMAMAK ZORUNDADIR.