• 06 July 2024, Saturday 12:03
Abdullah GÜRGÜN

Abdullah GÜRGÜN

“HALK ADINA PARALARA EL KOYUYORUZ” VE ANILAR -3-

     Sinan Onuş’un “Halk Adına Paralara El Koyuyoruz” kitabını okurken sanki bir macera filmi gibi geçiyor anılar gözümün önünde.

     Aklım gene eskilere gidiyor.

DEVRİMCİ ARKADAŞLIK

     Viyana’daki arkadaşlarımdan Erol Sever, Avusturya’da yabancılar için çıkarılmış olumsuz bir yasayı protesto gösterisinde yaptığı bir konuşma nedeniyle sınır dışı edildi. Bir süre İstanbul’da çalıştı. Sonra Frankfurt Bürosu’na geldi. Daha sonra benim de Viyana’dan gelip yerleştiğim Stockholm’e gelmek istedi. Ancak o sıra Aydınlık hareketinin yurtdışı temsilcisi olan Yıldırım Dağyeli kabul etmedi. Erol, Dağyeli’nin Frankfurt’ta kalması yolundaki “devrimci” emrini “çelik disiplinli” davranıp dinlemedi. Stockholm’e geldi. Stockholm’de 30-40 kişilik bir üye/sempatizan grubumuz oluşmuştu. Dağyeli bu kez bize emir verdi: Parti disiplinine (yani Yıldırım’ın emrini) uymayan Erol Sever’e kesinlikle hiç kimse, zinhar, hiçbir yardımda bulunmayacak.

     Ben Viyana’ya geldiğimde evini, ekmeğini benimle paylaşmış arkadaşıma sırtımı dönecekmişim. Emir demiri kesmedi. Bu kez benim tek odalı evimde Stockholm macerası başladı. Sonra Erol’u Viyana’dan arkadaşımız Hilal Altan’ın çok odalı evine taşıdık. Hilal’e devrettiğimiz Ortadoğu kitapçı dükkanında da çalışmaya başladı.

HALKIN PARASINA EL KOYMAK

     Yıldırım Dağyeli’nin Erol’u hareketten uzaklaştırma çabalarına karşın Erol kopmuyordu. 1987 yılında kurulan 2000’e Doğru dergisi Genel Yayın Yönetmeni Doğu Perinçek benim İsveç muhabiri olmamı istemişti. Ben Erol’u önerdim. O oldu. Dağyeli ise artık yoktu. Böylece Erol hareketteki gazetecilik görevine yeniden dönmüştü. On altı kitap yazdı. Hep Aydınlıkçı kaldı. Ne yazık ki, en verimli zamanında aramızdan ayrıldı.

     Erol öleceği sıra tüm varını yoğunu Aydınlık hareketine bağışladı. Eşyalar kitaplar, fotoğraf makineleri, teyp vb tamamdı ama parası yoktu. Tersine, banka borcu vardı. Durumu sonra Viyana’daki Aydınlıkçı arkadaşımız Yusuf (Josef) Haddaoğlu’na anlattım. Mardin Midyatlı Süryani bir devrimciydi Josef. “Ogglum onda para olur mu? Ne varsa Aydınlık’a yediriyor, kendisine bir şey kalmıyor” demişti.

     Josef, 1978 yılında Çekoslovakya’nın Sovyetler Birliği tarafından işgalinin 10. Yılı nedeniyle Aydınlık tarafından Prag’a gönderilmişti. Ama hemen yakalanıp mahpus damına atılmıştı. Erol o sıra Frankfurt’ta Aydınlık yurtdışı bürosunda çalışıyordu. Öyle bir yaygara kopardık ki, tüm dünya basınında “Aydınlık muhabiri Yusuf Haddadoglu Hapse Atıldı” diye haber üstüne haber oldu ve serbest bırakıldı.

     Bir anı da Josef’ten:

     Josef ile de pencere camları kırık bir evde kalmıştık. Bir gece gürültüyle uyandım.  Baktım Josef yatağına su döküyor. Meğerse çok üşüdüğü için küçük elektrik sobasını kucağına alıp yatmış. Yorgan tutuşmuş. Bu akıllım da söndürüyor. O da öyle bir alemdi. Alt katta “Mutti (anne)” dediğimiz ev sahibi oturuyordu. Josef gece yarısı kadını kaldırır, şarap isterdi. Kafa iyiyken kucağına elektrikli sobayı alıp uyumuştu.

     Erol son zamanlarında iyice parasız kalmış, bankadan da alamamış, ben zaten hep parasızım, Josef’e başvurmuş... Josef altın kalpli bir arkadaşımızdı. Onu da ani bir kalp krizi sonucu yitirdik.

     Erol’un cenaze işlerini belediye halletti. Küllerini de ben götürüp İstanbul Boğazına serptim.

     Erol var olanı da yok olanı da Aydınlık’a vermişti. Sözde çelik disiplinli yurtdışı sorumlumuz Yıldırım Dağyeli hakkında ise iyi şeyler duymuyorum. Hareketin paralarını ne yaptığı sorgulanan biri. Şimdi sağlık sorunları yaşıyormuş. Geçmiş olsun.

     Erol “varlığını halkına harcamış” diye anılacak. Ne mutlu... Yıldırım Dağyeli ise... Ne yazık...

STOCKHOLM’ÜN İLK KİTAPÇI DÜKKANI

     Stockholm’ün ilk Kitapçı dükkanını aslında önce Kutay Doğan açmıştı. Kutay 9 Mart 1972 günü Ankara’da vurulan Koray Doğan’ın Veteriner Üsteğmen ağabeyidir.  O da daha sonra İsveç’e sığındı. İlk geldiğim sıralarda Stockholm’de onu evinde de kalmıştım. Hiç unutmam, benim Bafalı olduğumu duyunca, “Şimdi anladım ben senin neden Aydınlıkçı olduğunu” demişti. Doğu Perinçek ve arkadaşları Bafa Gölü kıyılarından yükselen Beşparmak Dağları’na çıkıp saklanmışlardı ya.

     Kutay Doğan kitapçı dükkanını yürütemedi. Bir lokal aramakta olan derneğimize devretti. Özer, bakır hediyelik eşyalar da getirdi satmak için ama ticareti bilmiyorduk. Başaramadık.

     Derneğimiz Cem Karaca’yı, Timur Selçuk’u, Selda’yı davet ederek Stockholm Konser Sarayı’nda güzel bir konserler düzenledi. Kültür akşamları, konferanslar, toplantılar yaptık. Hilal bizim sempatizanımızdı. Bu etkinliklerde çok yardımcı oldu. Lokali yürütemeyince Hilal’e devrettik. Bir süre sonra buranın kirası çok yükselince başka bir yere geçti. Ortadoğu Kitabevi Hilal ölünceye dek yazar çizer takımının ve devrimcilerin buluşma yeri oldu. Öldükten sonra kapandı. Tarihten bir yaprak daha düştü.

İSVEÇ’TE DERNEK GAZETE

     Siyasi mülteci arkadaşlar 1967 yılında kurulan İsveç Türk Birliği isimli derneğin yönetimini almışlar, adını İsveç Türkiyeliler Birliği yapmışlar. Ben de üye oldum. 1974’ün Nisan ayında genel kurul yapıldı. Yönetimde o zaman Sarp Kuray’ın arkadaşları sığınmacı deniz subayları var. Başkan Alkım Altuğ. Ancak arkadaşlar sıkılmışlar devredecek adam arıyorlar. Ben başkan oldum. Yönetimde Cavit Kibar, Hüseyin Bakırçakmak ve Özer Yavuz vardı. Özer TKPML kurucularından. Daha sonra Aydınlıkçı oldu, birlikte çalıştık. Beşinci arkadaşımız da İsveç’in ilk komünistlerinden Erol Çurmak idi. Erol Çurmak’ı son gördüğümde fırıldak gibi dönmüştü. Feci Amerikancıydı. “Amerika ile başa çıkamazsınız” diyordu. Amerika Birleşik Devletleri’ne göçmüş. Benzin istasyonu açmış. Ölmüş.

     Hemen Viyana deneyimiyle bir dergi çıkarma işine girdim. İsveçli komünistlerin yardımıyla 1 Mayıs 1974 tarihinde Birlik dergisinin ilk sayısını çıkardık. Bu dergiyi daha sonra Türk Derneklerinin oluşturduğu İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu’na devrettik.

     Dergi Yeni Birlik adıyla uzun zaman yayınını sürdürdü. Bir ara genel yayın yönetmenliğini de yaptığım bu yeni dergide Erol Sever ve İsveç’te yaşayan pek çok siyasi sığınmacı yazdı, çalıştı. Bunlardan biri de Kadir Kaymaz’ın Niğde Cezaevi’nde birlikte kaldığı, THKP-C kurucu önderlerinden, Mahir Çayan’ın kayınbiraderi Havacı Pilot Yüzbaşı Orhan Savaşçı’ydı.  Ama kendi adını kullanmazdı. Tayfun Tunçelli, Hasan Erol Aydın, İsmet Sekmen, Aykut Ülker ve daha kimbilir kaç siyasi sığınmacı geçti o dergiden...

     Yanılmıyorsam, 2016 ya da 2017 yılında hem federasyon hem de dergi kapandı.

     Bizim Dernek daha sonra Aydınlıkçıların kurduğu Halk Birlikleri Federasyonu’na üye oldu ve İsveç Türkiye Halk Birliği adını aldı. Sılaya Doğru isimli bir radyo kurduk. Kadir teknik işlerde çok başarılıydı. Radyoya ses geçirmez, mükemmel bir stüdyo kurdu. Erol Sever ve Özer Yavuz’un eşi Fatma Yavuz da haber okuyorlardı. Bir süre sonra Kadir, Fatma’nın kızkardeşi Şengül ile evlendi. Özer ile Kadir bacanak oldu. Bizler de bir bakıma akrabaları gibiydik.

     O dönem gerçekten koskoca bir aileydik...

(Devam edecek)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık