• 29 December 2023, Friday 12:01
Abdullah GÜRGÜN

Abdullah GÜRGÜN

NOEL’DE YALNIZLIK

Yıllardır karlar içinde bembeyaz bir Noel yaşamıyordu Stockholm. Sonunda gelinliğini giydi güzel kent. İnsanlar sevinçli. Akşam ailece yenecek, içilecek, gülünüp eğlenilecek. Armağanlar verilecek.

Herkes mutlu olacak.

İskandinav ülkeleri, hele İsveç pek pahalılaştı.

Noel, dükkan sahiplerini de sevindirdi.

Sevin(e)meyenler yoksullar, evsizler, yalnızlar...

Elli küsur yıldır üzülürüm. Avrupa’ya çıktığımdan bu yana...

En sevdiklerimle olduğum Noel’lerde bile Türkiye’mi, ailemi özlerim.

Hüzünlenirim.

Benim gibi olanları düşünürüm.

Bu kez Stockholm’de kızımda kutlayacaktık Noel’i. Küçük oğlu birden ateşler içinde kalmasın mı? Yeni bir Covid salgınına dikkat çekiyorlar. Kızımda Noel buluşması iptal!

Diğer çocuklar da programlarını yapmışlar. İsveç cennetinde her şey planlı programlı. Değiştirmek zor.

Biz de katıldık yalnızlar ordusuna...

Ne yapmalı? Yalnızlar ordusu nasıl kutluyorsa öyle kutlamaya karar verdim...

İnternette ufak bir arama yaptım, Klara ve İmmunuel Kiliselerinde yemekli, müzikli, tiyatrolu program var.

İmmunuel’e gittim.

Yaşlı, genç, kadın, erkek, tekerlekli sandalyede gelenler bile var. Üstü başı yoksulluğunu yansıtanlar, pırıl pırıl genç, güzel, yakışıklılar da... Kafasına Noel baba kukuletası takanlar, geleneksel giysileriyle gelen Finlandiya Çingeneleri, üşümemek için kat kat giyinmiş Balkan Romanları... Evleri sırtlarındaki çanta, yorgan yoksul göçmenler...

Benim oturduğum masaya bir yanıma Gambiyalı orta yaşlı bir çikolata renkli kadın ile yaşlı safkan İsveçli bir sarışın, diğer yanıma babası İranlı annesi İsveçli bir kumral kız ve Tayvanlı çekik gözlü genç kız oturdu. Karşıma da çiğ sarı çilli bir İngiliz oğlan. Herkes konuşmaya susamış. Noktasız virgülsüz konuşuyoruz. Birbirimize sorular sorup yorum yapıyoruz.

Aşçısından garsonuna dek gönüllüler çalışıyor.

Yemek olarak güzel bir Noel tabağı hazırlamış ev sahiplerimiz. Başrollerde Demirbaş Şarl’ın Türkiye’den getirdiği köfte. Hani şimdi Türkiye’de IKEA mağazalarının lokantalarında yiyip “aman bu İsveç köftesi ne kadar güzelmiş” diyoruz ya... Noellerin olmazsa olmazı patates ve hamsiye benzer ançüez balığı karışımı hoş kokulu bir yemek. “Jansson’un Tutkusu”, İsa peygamber ile Magdalena’nın aşkını anımsatıyor bana nedense. Noel jambonu: Domuz budundan yapılıyor. Yılda bir milyon domuz üretilip yarısı Noelde yeniyormuş. “Prens sosisi” diye onurlandırılan parmak sosis, kaburga, ciğer ezmesi, salamura ringa balığı, salamura somon, kırmızı lahana, ve Noel kaşarı tabağa güzelce dizilmiş. İçecek olarak da Noellerde satılan özel bir meşrubat Julmust... Tadı azıcık kola benzeri. Bardak boşaldıkça dolduruyorlar. (Aklımdan, keşke şarap verselerdi, diye geçiyor. Ama bu kadar adam o zaman kilisede Noel Savaşı çıkartırdı)

Bakıyorum da insanların  o güzelim yemekleri çok da umursadıkları yok. Çatallarını tabağa daldırıp çıkarıyorlar ama yemiyorlar da sanki yalnızca tadına bakıyorlar. Yemekten çok dertleşmeye çalışıyorlar. Çilli İngiliz oğlan baktı baktı tabağa, yemek dağıtan gençlerden birini çağırıp, “hiç dokunmadım, hiç dokunmadım. Al başkasına ver, gitmem gerek” deyip kalktı gitti. Babası İranlı kız, şaşkın bakan bana doğru eğilip, “bunalım içinde” dedi bir uzman tavrıyla.

İsveç’te İntiharlar en çok bu gece oluyormuş.

Tayvanlı iltica isteği kabul edilmeyip geri gönderilmekten korkuyor. “Beni hapse atıp işkence edecekler” diyor. Arada gözyaşlarını siliyor. İsveçli anaç kadın sarılıyor ona...
Ne yapabilirim?

Herkesin derdi benim derdim de... Bunca yıldır daha güzelleştiremedik dünyamızı... Her yıl en güzel yeni yıl dileklerinde bulunma yarışındayız.

Gambiyalı, kimsenin karaderililere iş vermek istemediğini, hasta eşi ve çocuklarına bakmakta zorluk çektiğinden yakınıyor. Siyahilere özgü mutlu gülüşü, cilveli kahkahaları gözlerindeki üzüntüsünü gizleyemiyor.

Babası İranlı olan dünyalar güzeli genç kız babasından, annesini ve kendisini terkedişinden şikayetçi. İran’a hiç gitmemiş. Akrabalarını merak ediyor. Kilisenin ve Ny Gemenskap (Yeni Birlik) Derneği’nin kendisine ne denli yardım ettiğinden bahsediyor.

İsveçli yaşlı hanım kilisede çalışıyormuş. Pek muhterem bir şekilde benim kilise tiyatrosunun yeni oyununda İsa peygamberin havarilerinden biri rolünü alabileceğimi garanti ediyor. Niyetinin beni gerçekten İsa’nın havarisi yapmak olduğunu düşünüyorum.

“Ben almayayım, gençlerin önünü açın” diyorum.

Tiyatro güzel bir oyun sahneye koydu, koro Noel şarkıları söyledi. En çok aslı Almanca “Stille Nacht! Heilige Nacht” olan “Sakin Gece Kutsal Gece” şarkısını severim. İsveççesi “Stilla natt  heliga natt”. Her ülkede sevilen bir Noel şarkısı. Joseph Mohr tarafından 1816’da yazılmış, 1818’de Franz Gruber tarafından bestelenmiş. 2011 yılında UNESCO’nuh Somut Olmayan Kültürel Miraslar listesine girmiş.  

Ayrılırken bir kutu da çikolata armağan ettiler. Her şey için kendilerine teşekkür ettim. Noellerini kutladım. Bu yazı da benim onlara armağanım olsun.

Bu insanları sokakta gördüğünde tiksinir, çekinir hatta korkarız. Oysa hepsi bizden birileri ama şu ya da bu nedenle çok daha zor koşullarda yaşıyorlar.

Seneye Stockholm’de olursam gene buraya geleceğim. Onlarla Noel kutlayacağım.

Başta yalnızlar, yoksullar ve evsizler olmak üzere herkese güzel bir yeni yıl diliyorum.

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık