• 04 August 2023, Friday 13:45
Abdullah GÜRGÜN

Abdullah GÜRGÜN

YAKILAN YIKILAN ÜLKE VE AKBELEN

Düşman ordularının yaptıkları anlatılırken denir ya, "ülkeyi yakıp yıktılar; halkı kılıçtan geçirdiler"... Halimiz bu...

Bugünlerde Akbelen Ormanları güncel. Ormanın altında kömür varmış. Birkaç yıldır patronlar ona göz dikti. Kömür için  güzelim çam ağaçlarını doğrayacaklar/doğruyorlar. Bir avuç insan iki yıldır bu ormanları kestirmemek için nöbet tutuyordu. Birkaç gün önce sabahın köründe jandarma korumasında kesim makineleri geliverdi.

Alışılagelen görüntüler: Bir yanda ağaçları kesen patronun işçileri; öte yanda ağaçlara sarılan, korumaya çalışan insanlar... Onların etrafında devletin jandarmaları, zorla ayırıyorlar ağaçlara sarılan kolları... Ağlayanlar, ağıt yakan köylü kadınlar... Doğaya duyarlı insanlar, köylüler, öğrenciler, öğretmenler, aydınlar, entellektüeller, siyasetçiler, avukatlar, gazeteciler...

Direniş sürdükçe gelenler artıyor. Yakın belediyeler minibüs kaldırmaya başladılar.

Ancak korkarım ki, pek çok yerde olduğu gibi burada da taşıma suyla değirmen dönmeyecek. Örgütlü bir mücadele yok.

Hangi siyasi partiye sorarsanız sorun, çevreye, doğaya saygılı duyarlı olduklarını söyleyeceklerdir. İktidardakiler sanki bu yıkma, yok etme iznini kendileri vermiyormuş gibi, ne kadar çok ağaç diktiklerini anlatacaktır. Muhalefet hep iktidara yüklenecek ama örgütlerini seferber etmeyecektir.

İster iktidar ister muhalefet partisi olsun, ister mecliste temsil edilsin ister edilmesin, doğayı koruma yanlısı tüm partilerin sözde değil; gerçek yaşamda harekete geçmesi gerekir.

Konu Akbelen ile sınırlı değil, aslolan bütün yurdu korumaktır. Bu noktada Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'ün ünlü komutunu anımsıyoruz: " Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.”

Bu ne demektir?

Yurdu, yurdun yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, doğa, tarih ve kültür zenginliklerini korumak tüm yurttaşlara düşer. Bu da birliktelik ve örgütlü olmayı gerektirir.

Bence her kafadan ses çıkan yapılanmalar saman alev gibi sönmeye mahkumdur.

Kendi aralarında bir yönetim kurulu bile oluşturamayan, görev taksimi bile yap(a)mayan gruplar içinde sivrilen ve tüm ipleri elinde tutmak isteyen bireylerin yürüttüğü eylemler geçici başarılar kazanabilse de kalıcı olamaz.

Mücadele sömürü ile sömürüye karşı olanlar arasındadır. Bir yanda arkası güçlü para sahipleri; öte yanda yüzyıllardır topraklarında geçimini sağlayan sıradan yurttaşlar vardır.

Kızılderililerin, topraklarını beyaz adamlar talan ettiğinde ettiğinde söylediği gibi,

"Son ağaç kesildiğinde,
Son nehir kuruduğunda,
Son balık öldüğünde,
Beyaz adam paranın yenecek
bir şey olmadığını öğrenecek..."

O zaman iş işten geçmiş olacak. Olmasın!

Yurdun her yeri için bu geçerlidir. Güçlü ile güçsüz, sömüren ile sömürülen, haklı ile haksız, zalim ile mazlum...

Bugün konu Muğla Milas'ın Akbelen Ormanları. Dün Milas Bafa Ilbıra Ormanlarıydı. Bafa Beşparmak Dağlarıydı. Bafa Gölü'dü. Güllük Limanı'ydı. Dün bir kardeşimiz telefon etti. Milas Çandır bölgesi'nde gene dağlar ormanlar bir maden şirketinin iştah alanındaymış. Toplanalım konuşalım diyor... Labranda tehdit altında... Latmos'ta 12.000 yıllık kaya resimleri dinamitlerin tehdidi altında...

Muğla’nın tarih, doğa, tarım, turizm alanlarında maden arama ve işletme çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Yalnız Milas’ta değil Yatağan, Köyceğiz ve Fethiye’de de maden arama ve işletme çalışmaları tüm hızıyla sürüyor.

Muğla’da orman alanlarının yüzde altmıştan fazlası, kültür varlığı alanlarının yüzde yetmişe yakını,  koruma altına alınmış doğal alanların yüzde 55’i maden alanı olarak ruhsatlandırılmış durumda. TEMA Vakfı’nın hazırladığı ve 15.10.2020 tarihinde açıkladığı rapora göre ise Muğla’nın yüzde 59’u madenlere ruhsatlandırılmış durumda.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, o tarihten bu yana yüzlerce noktada daha maden arama ve işletme çalışmaları için ihaleye çıktı. Bu yerler arasında tarım, turizm ve kültür varlığı alanları yoğun. Milas’ta demir, kömür, dolomit, feldispat, zultanit, grafit, kalsit, kireçtaşı, kükürt, mermer, zımpara vb madenler aranıyor, işletiliyor. Taş ocakları, kum ocakları cabası.

Bafa Gölü kıyısındaki kaçak yapıları ve Muğla Belediyesi tarafından zenginler kulübüne verilen Gölyakalı köylülerin tapulu "Koca Mezarlık" "Meşetlik" isimli araziyi de unutmadık...

Ya nasıl ve kimler tarafından çıkarıldığı bilinmeyen orman yangınları ve kül olan yerlere dikilen oteller???

Sonuç: Milas, Muğla, Türkiye yakılıp yıkılıyor...

Sınırlı da olsa itiraz sesleri yükseliyor.

Yetmez. Tüm Milas'ın, Muğla'nın, Türkiye'nin bu gidişata DUR demesi gerekiyor.

Akbelen haykırıyor: SUSMA! SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık