• 07 October 2023, Saturday 13:14
Abdullah GÜRGÜN

Abdullah GÜRGÜN

NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ JON FOSSE’NİN

Nobel Yazın Ödülü'nün sahibi, İsveç saatiyle 13.00'te, İsveç Akademisi'nde basına açıklandı. Ödül, Norveçli Yazar Jon Fosse’ye verildi.

Nobel Akademisi Daimi Sekreteri Mats Malm, ödülün “Yenilikçi draması ve nesiriyle açıklanamaz olanın sesi olması” nedeniyle Jon Fosse’ye verildiğini bildirdi.

Jon Fosse Norveç’in Bergen kentinde oturan 1959 doğumlu bir yazar. Roman, şiir, deneme, piyes gibi pek çok dalda etkin. İlk eserini 1983 yılında verdi. Şimdiye dek kırk kitap yazdı. Kitapları pek çok dile çevrildi. Türkçede de Melankoli, Sabahtan Akşama ve Üçleme gibi kitapları var. 900’den fazla oyunla Avrupa’da eserleri en fazla sahneye konan yazar olduğu bildirildi.

Jon Fosse’ye haberi, arabasıyla yazlığına giderken, Akademi Sekreteri Mats Malm telefonla haber verdi. Yazarın ilk tepkisi, çok mutlu olduğu ama bu denli dikkat çekmekten de korktuğu şeklinde oldu. Yazar, ödülün gerçekten de edebiyata verilmesi gerektiğini, başka herhangi bir faktörün rol oynamaması gerektiğini belirtip kendisine verilen ödülün de sadece edebi nedenle ve Yeni Norveççeye verilmiş olduğunu düşündüğünü ve o nedenle Yeni Norveççe’ye teşekkür ettiğini vurguladı.

NOBEL YAZIN ÖDÜLÜ

Dinamiti bulan İsveçli bilim adamı Alfred Nobel 1895’te İsveç Akademisi’nin “yazın alanında ideal çizgide en mükemmel eseri yazana” ödül vermesini vasiyet etmişti. İlk ödül 1901’de Fransız Sully Prudhomme’ye verilmişti.

 

Ödüle aday olacak yazarlar, İsveç Akademisi üyeleri, başka akademilerin üyeleri, edebiyat ve dil profesörleri, daha önce ödülü almış olan edebiyatçılar, yazar örgütlerinin başkanları tarafından öneriliyor.  Kendi kendini aday göstermek mümkün değil. Nobel Komitesi’ne aday gösterme süresi 31 Ocak’ta sona eriyor. Yılda 300 kadar aday öneriliyor. Akademi nisan ayına dek adayları eleyerek sayıyı yirmiye indiriyor. Yaz tatiline girmeden de adaylar beşe düşüyor. Ekim ayında dananın kuyruğu kopuyor ve oy çoğunluğuyla ödülün sahibi belirleniyor ve 10 Aralık günü Stockholm’ün ünlü Konser Evi’nde kralın elinden Nobel madalyasını ve on bir milyon kronunu alıyor. İnternete sordum, 27.349.430,80 Türk Lirası ediyormuş.

BAHİSÇİLER YANILMADI SAYILIR

Bir de bu işten para kazanan bahis şirketleri var. Onlar da kendi tahminleri üzerinden bahis açıp, kazanacak isimler üzerinden hatırı sayılır paralar kazanıyorlar.

Bu yılın, bahis şirketlerince tahmin edilen ve üzerinde en çok bahse girilen yazarları şöyle sıralanıyordu:

Can Xue – 4/1

Jon Fosse – 5/1

Gerald Murnane – 7/1

Anne Carson – 9/1

Ludmila Ulitskaja – 11/1

Mircea Cartarescu – 11/1

Ngugi wa Thiong’o – 11/1

Thomas Pynchon – 11/1

César Aira – 14/1

Haruki Murakami – 14/1

2023 Nobel Edebiyat Ödülü için üzerinde en çok bahse girilen üç yazar Can Xue, Jon Fosse ve Gerald Murnane idi.  2. Sırada olan Jon Fosse ödülün sahibi oldu. Doğru bilen bahisçiler bir koydularsa beş alacaklar.

NOBEL ANILARI

2006 yılında Nobel Edebiyat ödülünü Orhan Pamuk almıştı. Açıklanmadan birkaç gün önce İsveç Akademisi’nden aradılar ve Türkçeye bazı çeviriler yaptırmak istediklerini söylediler.

Kabul ettim ama öncesinde bana gizliliğe uymadığım takdirde çok ciddi sonuçları olacak bir belge imzalattılar. Bu belge Nobel Komitesi’nin yapmak istediği Türkçe açıklamalardı. Laf aramızda Orhan Pamuk’un ödül alacağını komiteden sonra ilk bilen kişiydim ve açıklanıncaya dek bunu eşime bile söylemedim.

Bu belgeleri Nobel ödülünü almak üzere geldiğinde Orhan Pamuk’a göstermişler, o da: Benim “Nobel Yazın Ödülü” olarak çevirdiğim ödül adını, “Nobel Edebiyat Ödülü” olarak değiştirmişti. Ama sunucu elindeki metin düzeltilmediği için yine benim yazığım gibi “yazın”ı kullandı ve “Sizlere Nobel Yadsin Ödülü sahibini takdim etmekten onur duyuyorum” dedi. İsveçliler “ı”ları söyleyemedikleri ve “z”yi de “s” ile “d” arası bir sesle söyledikleri için “yazın” oldu “yadsin”...

Nobel ödülü etkinlikleri içinde ödül verme töreninin yansıra ödül alan kişinin verdiği konferans ve meşhur Nobel yemeği var.

Hoş bir anı da 1985’ten. Fransız Yazar Claude Simon, ödülü aldığında ben de görevli gazetecilerden biriydim.  Smokin giymek zorunlu olduğu için İsveç Radyosu parayı bastı, smokin, papyon ve onlara uygun pabuçları kiraladık. Süslenip püslenip radyo programı yapmak için izlemeye gittim.

Stockholm Belediye Sarayının görkemli büyük salonunda muhteşem bir ziyafet veriliyordu. Ama gazeteciler için merdiven altında bir yeri hazırlamışlardı. Yemek yediğimiz yer neyse de başta kral ve ailesi olmak üzere en seçkin konuklara salonda alkollü içkiler ikram edilirken bize alkolsüz su, soda, kola, gazoz gibi içecekler getirdiler. Fransız yazarın yanında bir sürü de Fransız gazeteci gelmiş. Fransızlar ısrarla şarap istiyor; garsonlar olmaz bize gazoz vermemiz söylendi diyorlar. İsveçli “olmaz” dedi mi, olmaz. Yani Türkiye’deki “’olmaz’ olmaz” geçerli değil. Parasını ödeyelim diyorlar. “OLMAAZ”. Olmadı da... Şarapsız, rakısız, birasız yedik o güzelim yemekleri.

Ondan sonra yukarı kata çıktık. Birbirinden güzel salonlar... Müzikler, danslar... Her salona bir bar kurulmuş, burada da ne içersen bedava, iyi mi? İçkiler seller gibi akıyor, şaraplar, biralar, votkalar, cinler, viskiler; bir tek rakı yok... Fransızlar çıldırmıştı... Acaba neler neler yazdılar İsveçliler hakkında?..

TARTIŞMALAR

Özellikle Nobel Edebiyat ödülleri üzerine tartışmalar yaşanır. Türkiye ve Türkler açısından iki kişi üzerinde epeyce tartışıldı. Yaşar Kemal özellikle 1970’li yıllarda Nobel ödülü için adından çok söz ettirdi. Ancak ödülü alamadı Anadolu Ajansı hazırladığı bir yazı da Ömer Zülfü Livaneli’nin Sevdalım Hayat isimli kitabından alıntı yaparak açıklıyor:

" Tam o sırada bazı Türkler ve Türkiyeli Kürtler devreye girerek, Yaşar Kemal aleyhine bir dedikodu çarkı çevirdiler. İsveç akademisine, Türk edebiyatını iyi bilmediklerini, aslında Yaşar Kemal'in Türkiye'de beşinci sınıf bir yazar olduğunu, sadece o çevrilmiş olduğu için ödülü ona vermenin haksızlık olacağını söylemişler. Bu arada bazı Kürtler de Yaşar Kemal'in Kürt olduğu halde Türkçe yazmasının Kürt kimliğini inkar etme anlamına geldiğini öne süren bir kampanya başlattılar. Onlara göre Yaşar Kemal, Kürt halkının masallarını alıp Türklere mal etmekle görevli bir devlet yazarıydı. Lars Gustafson adlı İsveçli romancı Avusturya'da tanıştığı Diana Canetti adlı Türkiyeli bir yazarın Türkiye'de Yaşar Kemal'den daha ünlü olduğunu yazınca dayanamadım ve yazının yayımlandığı Expressen gazetesine bir açıklama gönderdim. Bu tartışmalar, zaten kıl payı dengeler üstünde duran İsveç akademisini ürküttü ve Yaşar Kemal'e verecekleri ödülü ertelemeyi uygun görüp Patrick White'a (1973) verdiler." (1)

Ben 1971 yılı başında öğrenci olarak Avusturya’ya Viyana’ya gelmiştim. Devrimci ilerici öğrenciler daha çok Sevgili Sedat Uyar arkadaşımızın evinde buluşur tanışırlardı. O sıralarda tanıştığım arkadaşların içinde Diana Canetti de vardı. Yani 1971’de Viyana’da öğrenci olan Diana’nın 1973’e kadar Türkiye’nin en tanınmış yazarı olması ve Lars Gustavsson gibi İsveç’in tanınmış aklı başında, uyanık bir şair ve yazarının bunu söylemesi oldukça tuhaf.

İnternet’e baktım, 1972 yılında "Eine Art von Verrücktheit. Tagebuch einer Jugend (Bir Çılgınlık Türü. Bir Gencin Günlüğü)” isimli otobiyografik kitabını Almanca olarak yayınlamış. (2) Daha sonra da daha çok Almanca yazmış ve kendini kabul ettirmiş. Yani 1973’te Yaşar Kemal’den daha ünlü olması mümkün değil. Livaneli burada yılları karıştırmış olmalı.

1974’te İsveç’e taşındım. Aralarında İlhan Koman, Lütfi Özkök, Güneş Karabuda, Zülfü Livaneli, Mehmet Uzun ve Yaşar Kemal gibi aydınlarımızın da olduğu değerli insanlarla tanıştım. Olaylara tanık oldum. 12 Mart 1971 darbesi sonrası İsveç’e çok sayıda mülteci gelmişti. İltica edebilmek için o zaman da bugün olduğu gibi, baskı altında olduğunuzu, ölüm tehdidi aldığınızı vb. anlatmanız gerekir Batılılara. En kolay iltica edebilme yolu Kürt kimliği ya da Hıristiyan kimliğiniz nedeniyle baskı gördüğünüzü söylemektir. Amerikancı faşist rejimi eleştirme adı altında Türkiye ve Türkler tümden faşist ilan ediliyordu. “İstanbul güzel bir kenttir” demek bile “Türkiye’yi öven faşist” damgası yemenize yetebiliyordu. Yaşar Kemal’den de sabah akşam Türkiye’yi karalamasını bekliyorlardı. Bunu yapmadığı için rejimin adamı damgası yedi. Esas olarak Kürt ve Kürdistan demekten başka marifeti olmayan bir papaganlar korosu tarafından koparılan kara propagandanın etkisi olduğu kanısındayım. Oysa Yaşar Kemal Kürt olduğunu saklamıyordu. “Yüreğimin yarısı Kürt yarısı Türk” diyordu. Türkçe yazan, Türk romanına kendine özgü mükemmel bir roman dili kazandıran bir yazardı. İsveç’teki en yakın dostlarından biri de Kürt Yazar Mehmet Uzun’du. Ancak ülkesini dışarda karalamaması ve 12 Eylül 1980 darbesi sonrası Türkiye’ye dönmesi ise tuz biber oldu. Sözde siyasetle ilgilenmeyen Nobel Komitesi’nin de kara kaplı defterine bir daha çıkmamak üzere giriverdi.

İkinci tartışma yaratan edebiyatçımız da Orhan Pamuk’tu. O Yaşar Kemal’in yaptığının tersini yaptı. “Türkiye’de şu kadar Kürt bu kadar Ermeni kestik” dedi. Cumburlop Nobel Yazın Ödülü’nü kapıverdi.

Bugün de İsveç’ten ödül, burs, destek almak için bu yolu kullananlar yok mu? 

Bana kalsa ödülü dün Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya bugün de Hüseyin Haydar’a verirdim. Herkesin şair olduğu Türkiye’de kuşkusuz çok önemli şairler var. Bu ödül Bob Dylan’a veriliyorsa neden bir Aşık Veysel’e ya da Neşet Ertaş’a verilmesin?

EDEBİYATIMIZI ÖNCE KENDİMİZ ÖNEMSEYELİM

Bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü sahibi için de belki biraz konuşulacak kuşkusuz. Konuşulsun. Bana göre de Nobel ödüllerinde epeyce katakulli dönüyor. Türk yazarları ödül alamıyorsa en büyük neden Türkiye ve Tük düşmanlığının taa Atilla’ya dek dayanıyor olmasıdır. Kudüs’ün, Anadolu’nun, İstanbul’un alınıp Viyana’ya dayanılması da cabası...

Bir de şu var kuşkusuz:

Edebiyatımızı Altın Adamın kurganından çıkan ve MÖ. 5. – 4. yüzyıllara tarihlenen gümüş çanaktaki Runik alfabe ile yazılmış, “Khan Uya üç otuzı (da) yok boldı. Utugsi tozıltı (Tigin, 23’ünde öldü. Esik halkının başı sağ olsun)” yazısı ile başlatmadan ve yazın insanlarımızın eserlerinin yabancı dillere çevrilmesi sağlanmadan işimiz zor.

Böyle giderse kendimiz yazarız kendimiz okuruz. Sonra da hayıflanır dururuz.

  1. https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cinari-yasar-kemal/2159036
  2. (2) https://www.mynet.com/askin-pesinde-yasam-40822-mymagazin

MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık