• 04 August 2023, Friday 13:46
Abdullah GÜRGÜN

Abdullah GÜRGÜN

DÜNYAYI SAVUNMAK VE AKBELEN GERÇEKLERİ (3)

Akbelen tek değil. Vahşi kapitalizmin vahşi madenciliği vatanın her yanına dayamış hançerini.

Soru tek: Ne yapmalı?

Yanıt besbelli: O vahşete “DUR!” demek. Madenciliği, sanayileşmeyi uygarlaştırmak.

Yapılan iş insan, kamu ve doğa yararına olacak.

Madencilik yapılacak. Maden bölgesinin üstündeki ağacı, ormanı, hayvanı öldürmeden.

Sanayi kurulacak, insanı zehirlemeden, kanser etmeden...

Nasıl? Onu madeni çıkarmak isteyen düşünecek. Ne gerekiyorsa, nasıl gerekiyorsa yapacak.

Zor... Pahalı...

Olsun. Üstündeki doğaya, tek bir ağaca, yuvasız kalan tek bir kuşa, kurda, tilkiye paha biçebilir misiniz?

Ağaca sordunuz mu, kesilmek istiyor mu?

Hayvanlara sordunuz mu, yurtsuz, yuvasız kalmak istiyorlar mı?

Gök Tengri’ye, Tanrı’ya, Allah’a sordunuz mu “reva mı” ?

Sermaye bunu düşünür mü?

Tek düşündüğü, en az masrafla en fazla kar etmek...

Diyorlar ki, “efendim biz kestiğimiz her ağacın yerine iki, üç beş altı ağaç dikmeyi TAAHHÜT EDİYORUZ!”

Yalandan kim ölmüş.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok Milas’tan çıkın.

İster Muğla, ister Bodrum yönüne azıcık gidin.

Parçalanmış dağları göreceksiniz.

O parçalanmış dağlara yıllardır tek bir ağaç dikilmedi. Biliyor musunuz?

Yok edilen Akbelen’in yanında daha önce çöle döndürülmüş yerler var.

Neden önce oraları eski haline getirilmemiş?

Ben iddia ediyorum, yurttaş gıkını çıkarmadıkça yeni ağaç dikilmeyecek de...Varsayalım ki dikildi; bu fidanlar kaç yılda büyüyüp ekosistemdeki yerini dolduracak?

Diyorlar ki: madenimizi çıkarmamızı, enerji üretmemizi, sanayileşmemizi emperyalistler istemiyorlar. Akbelen’de de onların işbirlikçileri ortalığı karıştırıyor.

Samimi olan yüzlerce, insanın içinde işbirlikçiler de var elbette, olmaz olur mu?

Kendilerine desteğe gelen herkesi bağırlarına basacaklarına Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Muharrem İnce’yi bile protesto ediyorlar.

Halkı, işçileri, sendikaları, muhtarları yanlarına çekemiyorlar. Doğru örgütlenemiyorlar.

Hepsi tamam...

Zaten biz 1960’lı yıllardan beri neden şu sloganı haykırıyoruz?

Kahrolsun Emperyalizm! Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!

Ey emperyalizme karşı mücadele eden, devrimci, yurtsever!

İyi de sen meydanı onlara boş bırakmışsın.

Türkiye yılda 55 milyar dolarlık enerji ithal ediyormuş. Bağımlılığa bakın!

Türkiye’nin tüm siyasi partilerinin ciddi bir çevre, doğa, yeraltı, yerüstü zenginliklerini koruma, değerlendirme, madencilik, sanayileşme konularında çalışacak birimleri olması gerekmez mi?

Bu konularda hükümetlere göre değişen siyasetlerle değil, devlet siyasetlerine, devletin plan ve programlarına göre çalışılması yaşamsal önem taşıyor.

Doğanın ve halkın çıkarlarıyla uyum içinde enerji üretmek mümkün.

Rüzgar, güneş, su, nükleer santralleri en etkin şekilde ülkemiz ve milletimiz yararına nasıl kurulur ve kullanılır?

Hepsinin kendisine göre olumlu, olumsuz yanları var.

İncelenecek, en doğru yollarla hepsinden yararlanılacak.

Ucuz enerjiyle tarım ve hayvancılık da yapacağız. Doğamızı koruyup daha da güzelleştirerek turizmden de yararlanacağız.

Hepimiz Akbelen’deki mücadeleye bu açılardan bakalım.

Ona buna saldırmak yerine yapıcı, kazanıcı olalım.

Amacımız bağcı dövmek değil, üzüm yemek olsun.

Akbelen Milas’ta tek değil. Milas Muğla’da; Muğla Ege’de; Ege Türkiye’de; Türkiye Dünya’da tek değil.

Yaşanacak bir dünya için Akbelen’e ve dünyaya sahip çıkalım!


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık