• 30 June 2017, Friday 19:46
FeridunHayati ÜNÜVAR...

Feridun Hayati ÜNÜVAR...

‘Adalet Yürüyüşü’nü eleştirmek ve yorumlamak

Feridun Hayati ÜNÜVAR

Hakların hiçe ya da yok sayılması ve hak aramanın kısıtlanması ve siyasetçilerin keyfiyetine bırakılması nasıl ki, geciken adalet gibi ADALET değilse, mücadelesini yapmayıp seyirci kalınması da, insani bir davranış değildir.

Hak ve hukukun uygulanmadığı bir Türkiye’nin felakete yürüdüğü veya yürüyeceği, çok açık ortadadır.

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Yürüyüş’ün ucunun ise, çok daha açık olduğu, süreç içerisinde bariz bir şekilde görülmüştür.

Zira; başlatılan Yürüyüş’ün CHP örgütünün tabanından gelmediği, esaslı bir ön çalışma veya planının yapılmadığı, kapsamı ve amacının tam olarak önceden açık seçik tespit edilmediği  ve Yürüyüş’ün süreç içinde güncellenerek geliştiği, değiştiği ve genişlediği de bir gerçektir.

Olumlu yönleri kadar, belirsizlikleri ve endişeleri de beraberinde taşıyan Yürüyüş etkinliğini eleştirmek ve Türkiye’de Adalet’in eşit ve adil bir şekilde uygulanması için Yürüyüş’e yön verebilecek her türlü katkıyı sağlamak, elbette Türkiye’de yaşayan her vatandaşın hakkıdır. Sanırım, belki de görevidir.

Ve bu bağlamda herkes, Yürüyüş hakkındaki düşüncelerini; sosyal medya sitelerinde, yazılı veya görsel basında, ya da katıldığı Yürüyüş’te dile getirip açıklayabilmelidir.

Ve görüldüğü gibi, açıklıyorlar da.

Sayın Cumhurbaşkanı ve sayın Başbakan, her alanda olduğu gibi Yürüyüş konusunda da televizyonlardaki sınırsız imkanları kullanarak, açıklamalarda bulundular. Ve böylece; yaptıkları açıklamalardan, Türkiye’yi yöneten Hükümetin Yürüyüş’e karşı nasıl bir anlayış içerisinde olduklarını da öğrenmiş olduk.

Sayın Başbakan Binali Yıldırım’ın televizyonlardan yaptığı son açıklamalarını üzülerek dinledik.

Sayın Başbakan’ın Yürüyüş’e katılan ve Adalet isteyenleri bu denli eleştirmesi ve kendi vatandaşlarını suçlayarak onları terör örgütleriyle ilişkilendirmesi, gerçekten büyük bir haksızlık.

Sayın Başbakan’ın yapmış olduğu bu suçlamaları doğru bulmak mümkün mü..?

Elbette sağduyulu insanlar, sayın Başbakan’ın suçlayıcı açıklamalarını doğru bulmuyor, yadırgıyor ve kınıyor.

Bir Başbakanın, kendi ülkesindeki demokratik haklarını kullanarak Yürüyüş yapmak isteyen kendi halkını, teröristlerle ilişkilendirmiş olması büyük bir sorumsuzluk olarak görülür.

Zira, Yürüyüşçüler ne bölücüdür, ne teröristtir ve ne de ‘fetöcü’dür.

Adalet Yürüyüşçüleriyle aynı fikirde olunsun veya olunmasın, şu bir gerçektir ki, Yürüyüşçüler; Türkiye’nin öz be öz yerleşik halkı olup ülkenin asli unsurlarıdır ve vatanına, milletine, demokrasisine asla ihanet etmeyecek kadar onurlu, sorumlu ve güvenilir insanlardır.

Yürüyüşe katılan insanları sorumsuzca suçlu ilan etmek, marjinalleştirerek kriminallermiş gibi göstermek, itibarsızlaştırarak toplumumuzdan dışlamaya çalışmak Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülük değil midir..?

Bu tür suçlamaların ülke yönetiminden sorumlu bir Başbakan tarafından yapılmasının, ülkemizde olduğu gibi, hiçbir ülkede de hoş karşılanmadığı ortadadır.

Sayın Başbakan’ın açıklamalarını esef verici bulanlar, üzüntülerini değişik ortamlarda dile getirmeye başladılar.

Siyasetçilerin bu tür konuşmalarının ve karşılıklı atışma ve düelloların memleketimize hiç bir fayda sağlamadığı görülmüştür ve bilinmektedir.

Ülke yönetiminden, insanların mal ve can güvenliğinden sorumlu bir Başbakanın yangına su yerine benzin dökmeye çalışırcasına açıklamalarda bulunması, gerçekten çok düşündürücüdür.

Ülkemizin istikrara ve huzura çok ihtiyacı olduğu böyle bir dönemde bu tür olumsuz konuşmalar, sadece halkımızı provoke edip birbirine düşürmekle kalmaz, Türkiye’yi -Allah göstermesin- bir iç kargaşaya ve kaosa da sürükler.

Sayın Başbakanımızın Yürüyüş’e katılanlara sempatiyle yaklaşması ve onların isteklerini dinleyerek çözüm önerilerinde bulunması en mantıklı ve yapılması gereken bir davranış değil midir..?

Siyasetçilerin birbirlerine bu şekilde hasmane olarak davranması, kendilerini seçen millete karşı da bir saygısızlık olarak görülmelidir.

Bu tür konuşmaların; hem millete, hem siyaset kurumlarına, hem devlet itibarına ve hem de demokrasiye zarar verdiği çok açıktır.

‘Adalet Yürüyüşü’ne katılanlar şüphesiz ki siyasi iktidardaki hükümetin muhalefetidir ve bunların  terörle, teröristlerle, bölücülerle, fetöcülerle de hiçbir bir alakası yoktur ve olamaz da.

Sayın Başbakan’a denilecek şey elbette çok nettir.

Sayın Başbakanımız ;

-Lütfen sözlerinizi geri alınız ve düzeltme yapınız.

-Adalet Yürüyüş’üne katılanları yermeyiniz.

-Yürüyüş’e katılanlarla konuşunuz ve seslerini duyunuz.

-Ülkeyi yöneten sizsiniz ama yönetilen de halk olarak onlar.

-Toplumu germeyiniz.

-Bu ülke hepimizindir, onları da dinleyiniz.

-Adalet Yürüyüşüyle istenen ADALET’e bakınız, PAKET’e bakınız.

 

Bu Adalet Paketi’nin içinde neler var..?

-OHAL’in kaldırılması.

-Cezaevlerindeki SİYASİ TUTSAKların serbest bırakılması.

-Gençliğe iş imkanlarının yaratılması.

-Demokrasinin kurumsal olarak uygulanması.

-Göçmenler Politikası oluşturulması.

-Suriyelilerin evlerine gönderilmesi.

-Emekli maaşlarının ve çalışanların ücretlerinin artırılması.

-Cadı avına son verilerek, ülkemizde huzur ve istikrarın sağlanması.

-İnanç Özgürlüğüne saygı gösterilmesi ve LAİKLİĞİN uygulanması.

-Türkiye’nin  Batı’ya sırtını dönmemesi gibi ve bunlara ilave edilecek daha nice toplumun ihtiyacı olan istekler var.

Ama her şeyden önemlisi, bu Adalet Yürüyüşü’ne katılanlarda, İYİ NİYET VAR ve bunun da Hükümet tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Hem de geciktirmeden, bir an önce.

Devlet Yöneticilerinin ve Hükümetin, Adalet Yürüyüşü’ne pozitif yaklaşacaklarını ve halkın demokratik taleplerine duyarsız kalmayacaklarını ümit ediyorum.

(27 Haziran 2017)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık