• 11 July 2025, Friday 10:36
VediaMaral

Vedia Maral

İÇİNDE “MİLAS” GEÇEN KİTAPLAR (24). DERSİM 1938 ve HACI HIDIR ATAÇ’IN DEFTERİ

                          Hüseyin AYGÜN

‘Sesini duyuyorum anıların içinde

 Sesini duyuyorum tekrar, gecelerimde gündüzlerimde

 Ama artık anlayamıyorum

 Ne diyorsun bana, yılların gerisinde

                                                           …’

1959

       Nursen Karas

Yazımızın başında peşinen söyleyelim, yazacaklarımızı, bir sansürden geçirip öyle yazacağız. Üzerinden 74 yıl (kitap 2012 basımıdır) geçmesine rağmen hala sakıncalı sayılan konular arasında görünmesi; Dersim meselesi, bizi istemesek de böylesi bir yaklaşıma zorunlu kıldı.

Kitap başlığında adı geçen Hacı Hıdır Ataç, 1938’de Dersim olayları olduğunda 12 yaşında. Gördüklerini ve yaşayanlardan duyduklarını defterine yazmış. İlk el tanıklığa dayanması bakımından fevkalade önemlidir.

‘Gözler

       Daha şaşmaz tanıklardır

                                       Kulaklardan’

                                              Herakleitos (*)

 

Yazdıklarını ancak ölümünden sonra yayınlanmak üzere, kitabın yazarı Hüseyin Aygün’e vermiş. Yazar da onun isteğine uyarak ölümünden sonra yayınlamıştır. Hacı Hıdır Ataç’ın vasiyeti anlamlı ve mevcut hal için ipucu vericidir. Ataç’ın defterlerinin yanısıra ilk kez yayınlanan devlet arşivinden raporlar, belgeler, haritalar mevcuttur. Yayınlanan belgelerin gizliliği 2012’de kalkmıştır. (Hala gizliliğini koruyan, kamuoyuna açıklanmayan belgeler vardır).

Kitap’ta Milas’ı ilgilendiren şey, kitabın arka sayfalarında yayınlanan bir belge. T.B.M.M. Arzuhal Encümeni Haftalık Karar Cetveli’nde kayıtlı. Dersim olayları sonrasında pek çok Dersimli, başka yerlere gönderilmiş. Bu gönderilenler arasında, “Pülümür göçmenlerinden Memilioğlu, Pülümür göçmenlerinden İbrahimoğlu, Pülümür Yerbaşı köyünden Mevalioğlu, Pülümür Şeşeli köyünden Memedoğlu Milas’a göçetmişler.

Açıklanmıyanların varlığı, ‘gizlenmesi gereken’ gerçeklerin olduğunu gösterir. Yayınlanan arşiv belgelerinin tüm olup bitenin tamamını yansıtmadığı, eksik olması söz konusudur.

Yeni yayınlananlarda bile daha önceki resmiyet taşıyan açıklamaları ‘yalanlamakta’dır! Yıllarca Seyit Rıza askeri hareketle yakalandı söylemi bırakılmıştır. Seyit Rıza’nın yeni açıklanan devlet arşivindeki belgelerde, kendisinin teslim olduğunu gösteren telgraf yayınlanır. (Sayfa 150) Yıllarca isyana karşı devletin müdahalesinin gerekçesi gösterilen silahlı hareketin gerçek olmadığı, bizatihi devlet tarafından, devletin önceki söylemi yalanlanıyor. 1937-1938 ‘isyanı’, müdahalenin gerekçesi olmaktan çıkıyor. Önceki ‘söylem’ bırakılıyor.  Yeni belgelerde ‘Vilayetin her tarafında sükunet vardır’, ‘Her tarafta hükümet nüfusu hakimdir’ ibaresine rastlanmakta. Yani isyan yok, sükunet var. Kalkışma yok, devlet nüfusu hakim. Zaten  (yaklaşık) 1935 yıllarında aşiretler tüm silahlarını teslim etmişlerdir.

Kitap mevcut haliyle Dersim trajedisini açıklamaya yetmiyeceği açıktır.  yetmiyeceği açıktır. Yalnız trajediye kapı araladığı sorunun öneminin kavranmasına ön ayak olduğu aşikardır.

Dersin şunun bunun zamanında oldu türünden açıklamalarla bir tür bağışıklık çabası içinde olunmamalı. Devlet politikası olarak 1938’den çok önceden beri ‘hazırlık’ pozisyonunudadır. Devlet içinde bir fraksiyon veya bir hükümetle ilişkilendirmek son derece yanlış ve olayın bakıldığı yerin de yanlışlığıdır.

O tarihte Tunceli Valisi ve komutanı Abdullah Alpdoğan’ın telgrafı (S.155) su götürmeyecek biçimde operasyonun yerel idarece değil, merkezi devlet politikası olarak ortaya çıktığını göstermektedir.

Abdullah Alpdoğan’ın ‘tarama (operasyon) müddeti yedi gün olduğu için temizliğe kafi değildir’ itirazına karşılık ‘en az yirmi güne çıkarılması’ önerisi aynı telgrafla, her şeyin merkezin haber ve emirleriyle yapıldığını belgeler.

Dersim olaylarını, bu yazımızda suya sabuna dokunmadan anlatmaya çalıştık.

Dersim kıyımla kalmamış, arkasından sürgün dalgasını da yaşamış. Sürgün yerleri, Türkiye’nin her yeri olmuş.

(*) Herakleitos ‘her şeyin sürekli bir akış halinde olduğu’ açıklaması ile bilinir. Hele yöneticilerle hiç anlaşamadığını da biliyoruz. Ve ‘dünyayı insanla açıklamaya çalışıyordu, insanı dünyayla değil’.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık