• 26 December 2025, Friday 10:10
VediaMaral

Vedia Maral

​​​​​​​ÇAKIRCALI EFE (İÇİNDE MİLAS GEÇEN KİTAPLAR (35))

‘Oyna yansın cepkenin,

Yansın Güneşten tenin,

Gül senin gülşen senin,

Bayramın kutlu olsun Efem’

 

Dağların Sahipleri

I

‘Dağlara gideceğiz; başı göğe ermiş dağlara… Zulasında kıtlıkları, tufanları, banları saklamış; kimselere boyun eğmemiş dağlara… Bir tek kendine yurt bilmişleri, kendini sevenlerin kadrini bilen dağlara…’

‘Dağların öykülerini dinleyeceğiz, dağ yasalarının… kendine özgü kurallarına dalacağız; o yasalar ki yalnız sahipleri için işler.’ (1)

‘Çok kanlar dökülmüş ve dağlar çok yiğit doğurmuş; kanlar o kadar çoğalmış ki iki taraf da birbirine düşman kesilmiş.’ ‘Çok zaman dağlar hep kırmızıya boyanmış.’ (2)

 

II

Eşkiyalık, kapitalizmin öncesi; toprağa dayalı, dinsel etkinlik taşıyan hükümran gücün haksızlığına, adaletsizliğine, zorbalığına uğrayan kişilerin sessiz kalmayıp en son çaresi isyanıdır. Dağ görüldüğü üzere, hemen hemen bütün toplumlarda ‘sosyal haydut, ezilmiş, yılmış, çaresiz yoksul yığınların’ (3) tercümanı olmuştur. Hükümran güç kimi durumda devlet, kimi durumda ağa, bey, eşraf, yabancı güç olabilir.

Köylüler, kendilerinin yapamadıklarını eşkiyaların yapmasına yakınlık ve sempati duyarlar; fakat bir ölçüde yarattıkları korku atmosferi de kitlelerde adaletli olmalarına yol açar. Eşkiyalar kendi etki alanındaki insanları korur, kollar ve köylü ona yataklık yapar; bilgi sağlar, yiyecek içecek temin eder.

Eşkiya toplum dışına çıkmıştır; bu sivil silahlı güç korkusuz insanlardan oluşur. Çalışmadıkları için köylünün ürününün paycısıdır. Eşkiya dağa aittir ve onun anayurdudur. Dağ, ulaşıma engeldir; engel eşkiya için avantajdır. Hepsi söylene geldiği gibi, dağ eşkıyanın mekânı, ‘meskenidir.’

Bu bölümü bir alıntı ile sonlandıralım: “Devletin tarihi değil, halkın tarihini yazmak gerekir.” (4)

III

Osmanlı ile anlaşma sağlamış, dağdan inen efeler devlet tarafından aynı gün, aynı yerlerde yok edilirler. Efelerin hepsi devlet, Osmanlı vurur, ima eder. Bu öldürülenlerin içinde Çakırcal’nın babası Ahmet Efe de vardır ya.

Çakırcalı Mehmet daha çocuktur. Annesinin yakınmaları, babasına yapılanlarla büyür. Mehmet dağlara çıkmaya çok hevesli değildir. Ama bir tereddütten sonra dağlara çıkar. Dağlar hep kucaktır Efe’ye. Efe ve kızanları töre neyse uyarlarsa, yatağı da sağlamsa, dağda eşkiyalık hayattır; yaşamak, var oluştur.

Yeni çıkmıştır dağlara Mehmet ve kızanları. Para lazımdır ve ilk soygunun da soyulan ağa, “Sen bilmez misin ki oğul, Mustafa Ağa soyulmaz; duymadın mı hiç?” Dinler mi Çakırcalı? Baskı ve tazyikle çıkarttırır parayı. Soyulmazı soymuştur; büyük bir düşman sahibidir şimdi. İyi dost, daha iyi dostları, olmalı artık.

Yaptıkları köylerde duyulur. Herhangi bir köye gelirler, muhtarı bulurlar; muhtardan fukaralıktan evlenemeyenleri çağırmasını ister. Evlenip muratlarına ermeleri için altın verir. Diğer köyler kalır mı? Onlara da altın dağıtılır. Rivayet duyulur her yerde.

Çakırcalı babasını vuran Hasan Çavuş’u öldürür; Zabit Hüsnü Efendi’yi öldürür. Şimdi Osmanlı’nın nezdinde o, Çakıcalı Mehmet Efe’dir. Sahnede Çakırcalı vardır; önemsenir, ciddi bir figürdür artık. Çakırcalı sahnede; o vardır, Osmanlı silinmiş gibidir.

Bir dönem geçer. Osmanlı sükût ister. Çakırcalı bu isteğe taraftır; anlaşma sağlanır. Efe düze, kızanları ile iner. Evinin önündeki tarlayı bahçe yapar; sıradan yaşam ister. Ne mümkün? Çakırcalı’ya şikâyetler dolar taşar. İlkin karışmaz; daha sonra adeta mahkeme yerine geçer, vatandaşın dertlerini çözeyim derken meşküliyetten başını kaldıramaz. Çözümler de eşrafı ve ağayı rahatsız eder: “Hükümet içinde hükümet mi olur?” beyanı ile hal kısaca özetlenebilir.

Halden hoşlanmayan eşraf  ve ağa, eski eşkiyalardan Çamlıcalı Hüseyin’i kışkırtır. Çakırcalı Efe’nin kız kardeşi ile onun oğlunu öldürür ve haber gönderir. Dağlar tekrar yurt tutulur; tutmakla kalmaz, on kişiyi de öldürür. Zenginleri dağa kaldırır, diğer eşrafı çökertir.

Osmanlı tümeniyle paşa gönderir. Çakırcalı ile baş olur mu? Gücü yetmeyen paşa istifayı basar. Osmanlı af teklifinde bulunur. İlk kez şartları kabul eden Osmanlı vardır. Durum kısaca bir kıyafetsizlik, baş edememe ile özetlenir.

Tekrar anlaşma sağlanır. Efe kızanları ile tekrar düze inmiştir. Milas’ta bir çiftlik almayı düşünür; ileride çocuklarını düşünüyordur. Çakırcalı dağdadır, bir cümle eşkiya düzdedir. Çakırcalı Efe düzdedir, bir cümle eşkıya dağdadır.

Çakırcalı düzdedir düzde olmasına ama silahı belindedir; silahı istenir. Efe Mehmet bunun anlamını iyi bilir. Babasının başına gelen misalle artık gidilecek yer bellidir: Dumanlı dağlara yol görünmüştür. Osmanlı’ya babası yar olmamış, Çakırcalı mı olacak? Dost olmuyor Osmanlı’dan.

Ve dağlar tekrar adrestir Efe’ye ve kızanlarına.

Tevfik Ağa diye biri vardır ki Çakırcalı’nın birçok işini halletmiştir. Tevfik Ağa bir işi için çağırır, halledilecek işini anlatır. Efe kabul etmez; ‘uşak olmadığını’ söyler.

Çakırcalı Mehmet Efe bir deri değişimi daha geçirmiştir. Artık ne bey dinler ne Osmanlı. Hepsini silmiştir. Defterinde; kimseye borcu, minneti kalmamıştır. Hesap görülmüş, defter dürülmüştür.

Efe’nin görevlendirdiği has adamlarından Kara Ali jandarmaya yakalanır. Yakalanmıştır ama rahattır; onurlu ve diktir. Çakırcalı onu kurtarır düşüncesi vardır; idama gidene kadar böyle düşünür. Aslında yanlış da değildir. Ama bir çatışmada Çakırcalı vurulmuştur. Kara Ali’nin durumundan haberdar değildir. Ayağa kalktığında Ali’nin başına gelenleri öğrenince kahrolur, beter olur. Kalleşlik yaptığını düşünür.

Konya tarafına kızanları ile gider ve bir ay gibi orada kalır. Onlar yokken ağa, eşraf, beyler at koşturmuş, halka eziyet etmiştir. Dönmesi ile eziyet edilen halk memnun kalmıştır. Gene Çakırcalı sahiptir bu yerlere. Kaldığı yerden yaşamına devam ederken, karşısında, haberi olmadığı gelişmeler başlamıştır.

Devlet çaresiz, naçardır. Sahne Çakırcalı ve kızanlarındır. İşte devlet bunun sürüp gitmesine razı değildir. Yeni kurulmakta olan jandarma teşkilatına Rüştü Bey diye birini alırlar. Rüştü Bey, Düzce Jandarma Bölük Komutanlığı’na tayin edilir.

İki ay dağ bayır çetenin peşinde koşar; her zaman eli boş döner. Böyle olmayacağını düşünür ve takipten vazgeçer. Haber ağı kurmaya girişir; istihbarat köylerde olup bitenden haber almasını sağlar.

İlk önce Kara İsmail diye çetecilerin ne yaptığını, nereye gittiğini bilgisi alır ama onun peşinden gitmez. Kara İsmail bu takipsizlik sonucu iyice gevşer; hatta komutan Rüştü Bey’in kendisinden korktuğunu düşünür. Sonuçta geldiği laubalilik, tedbirsizlik tutumu yakalanmasına sebep olur.

“Sıra Çakırcalı Mehmet Efe’ye ve kızanlara geldi,” diye düşünür Komutan Rüştü Bey. Fakat bu kez ülke sınırlarını aşmış; karşısında devletin aciz kaldığı bir kişi vardır. Komutan Rüştü Bey İstanbul’a, Talat Paşa ile görüşmeye gider. Talat Paşa’dan özel yetkiler ister ve Talat Paşa bu isteği olumlu ve sevinçle karşılar, kabul eder.

Rüştü Bey Çakırcalı hakkında bilgi edinir; nerede, ne yaptığından haber alır, uzaktan takip eder. Bir gün bir haber gelir: Çakırcalı’nın bulunduğu yerle ilgili bir haberdir. Komutan Rüştü Bey kuvvetlerini toplar, çetenin peşine düşer.

Karşılaşma sonucu çatışma başlar. Uzun bir çatışmadan sonra ateşin kesildiğini gören Rüştü ve adamları Çakırcalı’nın siperine varırlar. İki ölü bulurlar. Ölülerden birinin kafası ve elleri kesilmiştir; giysisi de Çakırcalı’nın giysisi değildir. Böylesi bir el-kafa kesilmesi ilk kez görülen bir durumdur. Bu vaka, cesedin Çakırcalı olması ihtimalini güçlendirir. Karısı cesedi tanır. Daha sonra Nazilli’de ayaklarından cesedi asılır.

Bu, bir efsanenin ibretlik hâlini gösterme; bu, bir korku yaratma zihniyetidir. Çünkü devlet için önemsenen eşkıyadır Çakırcalı.

“Eğilmez başın gibi

Dağlar bulutlu efem,
Gökler yoldaşın gibi

Sana ne mutlu Efem”

Kitabın adı: Çakırcalı Efe
Kitabın yazarı: Yaşar Kemal
Sayfa Sayısı: 181
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Basım ve yılı: 16. Baskı / 2015

(1) Muhsin Kızılkaya, Eski Zaman Eşkıyaları
(2Muhsin Kızılkaya, Eski Zaman Eşkıyaları
(3Muhsin Kızılkaya, Eski Zaman Eşkıyaları
(4) Ö. L. Barkan

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık