• 10 June 2019, Monday 8:58
CanPulak

Can Pulak

BİZ SEÇİMİN PEŞİNDEN KOŞARKEN

Bu ülkenin aklı başında insanları yıllardır huzura ve güvene hasret yaşıyorlar.

Her an her şey olabiliyor çünkü. Öyle kararlar alınıyor, öyle uygulamalar yapılıyor ki, şaka gibi sanki… Yönetim istediğini askere almıyor. Askerlik 6 aya düşüyor. Bedelli devam ediyor. Ordumuz harp halinde, Mehmetçik vatanı savunmaya çalışırken, biz erken terhisle ordumuzun gücünü düşürüyoruz. İnanılacak gibi değil ama öyle oluyor işte.

Her sokağa çıkışta, yiyecek içeceğin etiketi hızla değişiyor. Benzin mazot devamlı zam yiyor. 60 bin kişilik cami yapılıyor. İhtiyaç olsa mesele yok. Ama ihtiyacı soran, ihtiyaca bakan mı var? Eğer doğruysa mebuslara 20’şer bin lira bayram ikramiyesi verilecek. Dalga mı geçiyorlar acaba, milletin sabrını mı test ediyorlar, anlayana aşk olsun.

Hergün benzer haberlerle çalkalanıyor ortalık. Hele dış haberler daha da kötü. Öğrenende moral bırakmıyor, başımıza gelecek var diye korkuyor herkes. Yukarıda Amerika 700 çeşitli tipte zırhlı araç, tonlarca mühimmat, binlerce askerle Dedeağaç sınırında konuşlandı. Ne o,tatbikat yapacaklarmış… Bulgarlara Türk sınırında kullanılmak üzere 1000’e yakın zırhlı araç vermişti. Şimdi de orada üs kuruyor. Aşağıda yani güney sınırımızda, hem Suriye’deki hem de Kuzey Irak’taki Kürt’lere muazzam askeri yardım yapıyor. Bununla da yetinmiyor, Kürt peşmergelerini ve PKK’lı teröristleri uzman askerleriyle yetiştiriyor. Kime karşı dersiniz, müttefiki Türkiye’ye karşı…

Durun daha bitmedi. Akdeniz’de bir kısmı nükleer başlıklı füze taşıyan 200’e yakın savaş gemisi var. Amerika ve İngiltere’nin uçak gemileri dahil, diğer Avrupa ülkelerinin savaş gemileri de fink atıyor orada. Enerji savaşları için hedef bölge seçildi Akdeniz. Kıbrıs patlamaya hazır bir mayın tarlası haline geliyor. İngiltere F-35 savaş uçaklarını Güney Kıbrıs’taki Akrotiri üssüne göndermeye başladı. Fransızlar Kıbrıs’ta üs kuruyorlar. Rumlar İsrail, Mısır, Fransa ile ortaklık kurup, adada doğalgaz aramasına başladılar bile. Belki de çıkarıyorlardır. Bizim araştırma gemimizin çalışmasına dahi engel oluyorlar. Zaten bizim geminin de satılığa çıkarıldığı medyada yer aldı. Yalan mı, doğru mu bilemem ama bilgi kirliliği bile olsa, bir karambol var Kıbrıs’ta.

Yunanistan işgal ettiği adalarımıza ağır silah, mühimmat ve asker takviyesi yapıyor. Lozan’a ve Uluslararası anlaşmalara aykırı ama gözümüzün içine baka baka yapıyor bunu. Biz niye müdahale edemiyoruz, niye sesimizi çıkaramıyoruz, bilen yok. Küçücük Kardak kayalıkları için dünyayı ayağa kaldırdık Tansu Çiller döneminde bir gece çıkıp, oraya bayrağımızı diktik ama koskoca adalar elimizden kayıp giderken ağzımızı bile açamıyoruz. Neden acaba, bizi yönetenler niye konuşmuyor?

Anlayacağınız etrafımız sarıldı, düşman tek değil, hepsi birleşti adeta. Biz nasıl karşı koyacağız bu hain tuzaklara? Üstelik son kararlarla iyice küçülttüğümüz ordumuzla, çeşitli suçlamalarla büyük zararlar verdiğimiz bahriyemizle, devre dışı bıraktığımız çok tecrübeli pilotlarımızdan mahrum hava kuvvetlerimizle nasıl boğuşacağız düşmanla, nasıl kıracağız etrafımızı çeviren hain çemberi?

İşte aklı başında insanımız, bunları kara kara düşünür hale geldi. Bizi yönetenler, inandırıcı bilgiler vermek ve milletin moralini yüksek tutmak zorunda ama onların gözü İstanbul seçiminden başka bir şey görmüyor ki. Kimseye de danışmak, sormak, bilgi almak, en azından bu kere ciddi (beka)meseleleri hakkında muhalefetle işbirliği yapmak gibi şeyleri de düşünmüyorlar.

Bütün bu olumsuz gelişmeler yetmiyormuş gibi, bir de ekonomik krizimiz var bizim. Hayat pahalılığı halkın belini iyice büküyor. Tencerelerde dert kaynıyor artık. İnsanımız geçim sıkıntısı çekiyor. Yoksulluk sınırı 6 bin lirayı aştı. Yatırımlar durdu. İşsizlik zirveye tırmandı. Korkunç bir tablo karşımızda duruyor. Bütün bunlara çare bulacağımıza, taşın altına hepimiz elimizi koyacağımıza, kalkmış hala bir seçimin peşinden koşuyoruz.

Biz mucizeler yaratan bir milletiz. Binbir yoklukla girdiğimiz İstiklal harbinden, vatan-bayrak-toprak sevgisiyle muzaffer çıktık. Atatürk’ümüz vardı, O’nun silah arkadaşları vardı, gözünü budaktan sakınmayan kahraman milletimiz vardı. Yine zaferle çıkarız, yine başarıyla kırarız etrafımızdaki çemberi. Kapımıza gelen tehlikeyi görünce bir çırpıda birleşir, elele verir, her şeyin üstesinden geliriz. Geliriz ama neler olup bittiğini, neler yapmamız gerektiğini bilmemiz şartıyla. Bizi yönetenler kapalı kapılar arkasından değil, şeffaf bilgilerle çıkmalılar halkın karşısına. Ne oluyor, ne durumdayız, ne yapacağız? Hepimiz bilmek durumundayız bunları…

Eski Türkiye’yi çok arıyoruz. Belki gökdelenlerimiz, alt-üst geçitlerimiz, en büyük havaalanımız, şehir hastanelerimiz, üç şeritli yollarımız yoktu ama huzura ve güvene böylesine ve bu derece hasret değildik. Geceleri rahat uyuyor, gündüzleri korkusuz uyanıyorduk. İmkanlarımız bu kadar bol değildi ama daha borçsuz, daha huzurlu, daha güven içindeydik. Çok güçlü bir Ordumuz, iyi yetişmiş bürokratlarımız, planlı programlı yatırımlarımız vardı. Özetle bu yeni Türkiye, bu yeni yönetim anlayışı yaramadı bize. Onun için eski Türkiye’yi arıyor ve özlüyoruz ya…

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık