• 16 November 2016, Wednesday 18:43
Av. Ezgi EFENDİOĞLU

Av. Ezgi EFENDİOĞLU

Tasarrufun İptali Davaları

HUKUK KÖŞESİ / Av. Ezgi EFENDİOĞLU ÇİÇEK / [email protected]

Uygulamada “borçlu muvazaası” olarak da adlandırılan bu davaların amacı, borçlunun alacaklısından mal kaçırmak için ona zarar verme maksadıyla yaptığı tasarrufların iptal edilerek ortadan kaldırılmasıdır.

İcra İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddelerinde yeralan tasarrufun iptali davaları, kanunda sınırlı olarak sayılmış olmasına rağmen, hangi tasarrufların iptal edilebilir olduğu konusunda hakime geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına bakıldığında da, davacı tarafından sadece İcra İflas Kanunu 278, 279 ve 280. maddelerinden birine dayanılmış olsa da hakim bununla bağlı kalmayıp diğer maddelerden birine göre de iptal kararı verebileceğinin altı çizilmiştir. Genel olarak tasarrufun iptali davasının koşulları şu şekildedir:

 

*Borçlu aleyhine bir alacağa dayanan icra takibine geçilmiş ve bu takibin de kesinleşmiş olması,

*İptali istenen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması,

*Davanın bu tasarruf üzerinden 5 yıl geçmeden açılması,

*Borçlu hakkında alınmış geçici veya kesin aciz vesikası alınmış olması gerekmektedir.

 

Burada aciz vesikasının ne olduğu ile ilgili kısa bir açıklama yapmakta fayda bulunmaktadır.

Alacağın tamamını alamayan her alacaklıya, alacağının karşılanmayan kısmı için icra memuru tarafından düzenlenen bir ‘Aciz Vesikası’ verilir.

Aciz vesikası verilmesinin çeşitli yolları bulunmaktadır. Örneğin, haciz sırasında borçlunun haczi kabil hiçbir malı bulunmazsa bu durum haciz tutanağına geçirilir. Bu tutanak kesin aciz vesikası yerine geçer. Başkaca bir durum ise, borçlunun haczedilen mallarının satılıp, bedelinin alacaklılara paylaştırılmasından sonra alacaklarının tamamını alamamış alacaklılar varsa bu kişilere borç ödemeden aciz belgesi verilir. Bu da kesin bir aciz belgesidir.

Son olarak haciz sırasında borçlunun birtakım malları varsa, bunlar borcun kıymetleriyle birlikte haciz tutanağına geçirilir. Malların takdir edilen kıymetleri alacak miktarının tamamını karşılayamayacaksa bu hususta düzenlenen haciz tutanağı geçici aciz belgesi sayılır.

Uygulamada haciz tutanaklarının aciz belgesi hükmünde sayılmadığı durumlar mevcuttur.

Örneğin, haciz tutanağının borçlunun önceden yerleşik olduğu adreslerde tutulmuş olması halinde tutanak aciz belgesi sayılmaz. Bunun gibi, kıymet takdiri yapıldığına ilişkin bir kaydı yansıtmayan tutanaklarda aciz belgesi yerine geçmez. Bu nedenle somut olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılarak tasarrufun iptali davası açmak gerekir. Aksi halde, özellikle aciz belgesi ile ilgili doğacak sıkıntılarda dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilebilir.

Tasarrufun iptali davalarını kimlerin açabileceği İcra İflas Kanunu madde 277’de sayılmıştır.

Buna göre,

*Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan alacaklı,

*İflas idaresi yahut 245. maddede ve 255. maddenin 3. fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri bu davayı açabilirler.

Bu davada borçlu, borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişi veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları davalı olarak gösterilir.

Hatta bu kişilerden birinin ölmesi durumunda, mirasçılarının da davaya dahil edilmesi gerekmektedir.

Aksi durumda dava eksik açılmış sayılacaktır.

Tasarrufun iptali davalarında başkaca önemli nokta ise, iyiniyetli 3. kişilerin durumudur.

İcra İflas Kanunu 282. maddesinin son fıkrasında “İptal davası iyiniyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez” hükmü mevcuttur.

Borçlu, sırf alacaklılarını zarara uğratmak için sahibi olduğu mallarını 3. kişilere devredebilir. Burada tasarrufun iptaline gidilmeden önce 3. kişinin durumu araştırılmalıdır.

Satışın gerçek bir satış olması ve 3. kişinin borçlunun alacaklılarını zarara uğratma niyetinde olduğunu bilmemesi ve bilebilecek kişilerden olmaması gerekmektedir.

İptal davası sonucunda mahkemece davanın kabulüne karar verilirse alacaklı, iptal davasına konu mal üzerinden alacağını almaya hak kazanır.

Bu mal satılıp alacaklının alacağı karşılanır ve geri kalan bir miktar varsa bu miktar borçluya değil, malı satın alan 3. kişiye ödenir.

Bir sonraki yazımızda, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun uyarınca iptal davalarının içeriğini ve İcra İflas Kanununda yeralan tasarrufun iptali davalarından farklarını anlatmaya çalışacağız.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık