• 14 February 2025, Friday 11:16
MustafaKÜPÇÜ

Mustafa KÜPÇÜ

CEHALET VE ÖNYARGILARLA YAŞAMAK!

Ne var ki, “akıl bilimle işlenmezse” iç bir işe yaramaz!

Kimi “önyargılı ve ideolojik saplantılı” kişiler ve kurumlar, daha çocuk yaşta insanları güdülemek, aptallaştırmak ve kendileri gibi “önyargılı” kılmak için özel bir gayret içindedirler.

Bunlar, “tarihi olaylar ve kişiler” başta olmak üzere, her konuda, bu önyargılarının tutsağı olarak, kendileri gibi düşünmeyen herkesi “düşman” olarak görürler!

Bunun somut bir örneğini, İzmir’de, kent yaşam çevresine kadar ilerleyen büyük yangın sonrası, “cehaletin güdülediği” bir insanın sosyal medyada yayınladığı iletilerde gördük!

Diyor ki;

 “gavur İzmir yanıyor söndürmeyin!” “Gavur İzmir yanıyormuş kurtuluşu 9 eylül değil 19 ağustos olsun!”

Belli ki, daha çocuk yaşta, birilerinin “akıl tutsağı” olmuş!

Çünkü, “Gavur İzmir” benzetmesinin nereden geldiğini bilmiyor ve en küçük utanma belirtisi göstermeden, “Allah’ın yarattığı insanların ve doğanın” yok oluşunu istiyor!

Belki de, aklınca “siyasi güç sahiplerine” kişisel çıkarları için yaltaklanıyor!

 

Önce Osmanlı Devleti’ne bir bakalım!

 

Osmanlı Devleti, 16. Yüzyıla kadar gerçek anlamıyla büyük bir devlet. Padişahlar fetihler yapıyor, fethettikleri yerlerde yaşayanlara zulmetmiyor, insanca yaşamaları için insanca haklarına saygılı oluyor.

Ne var ki, Fatih ve Kanuni Sultan Süleyman’ın bilgi, bilinç ve kültürünü gösteremeyen sonraki padişahlar döneminde hızla çöküşe sürükleniyor.

Kanuni döneminde Fransa’ya verilen Kapitülasyonlar, yani “Ticari ve İdari ayrıcalıklar” Osmanlı devleti yabancı ülkelere borçlandıkça, başka ülkelere de veriliyor!

Osmanlı’nın “üretimle, ticaretle, bilim ve teknolojiyle işi yok!”

Adı “Osmanlı Bankası” olan banka, iki İngiliz tarafından kuruluyor ve bu imtiyazla çalışıyor!

Osmanlı, 1854 Kırım Savaşı ile yabancı ülkelere sürekli borçlanıyor, 1881’de borçlar ödenemez hale geliyor ve II. Abdülhamit, “Muharrem Kararnamesi” ile “Duyun-Umumiye” idaresinin kurulmasına onay veriyor. Alacaklı devletler bu idare ile Osmanlı maliyesine ve tüm işletmelerine el koyuyor!

Bu dönemde, Harput ve İstanbul başta olmak üzere, ülkenin hemen her yerinde yüzlerce “misyoner okulları” açılıyor!

 

“Gavur İzmir” nasıl ortaya çıkıyor?

 

1345’de Fransız Hunbert komutasındaki “Haçlı Donanması” İzmir’e baskın yaparak “Liman Kale’yi” zapt ediyor. Müslümanlar da Kadife Kale ve çevresinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Liman Kale çevresine de “Gavur İzmir” denmeye başlıyor.

Daha da önemlisi, “Kapitülasyonlar” ile İzmir, yabancıların ticaret merkezi haline geliyor! Özellikle Yunan İşgali sırasında “Gayrımüslüm tacirler” (Levantenler) İzmir’de ticaret ve komisyonculuk yapıyorlar.

Olayın özü bu!

Sen, Osmanlı’nın düştüğü maddi ve ahlaki çöküşü görme, birilerinin  aklına soktuğu “gavur İzmir” sözüne takıl ve kuşaklar boyu bu kentte yaşayan “soy ve din kardeşlerini” senin kul köle olduğun siyasal oluşuma teslim olmadıkları için “gavur” diye nitele!

Bu ne inanca, ne ahlaka ne de İNSAN olmaya sığmaz!

Ne yazık ki, 21. Yüzyılda bunlarla karşılaşıyoruz.

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık