Mustafa KÜPÇÜ

Gerçekten, Demokratik bir Hukuk Devleti’nde, “VATANDAŞ” kimliği taşıyan her insanın, oylarıyla seçtiği siyasal iktidarı “Eleştirme Hakkı” vardır. Anayasa’mızın 25. Maddesi ne diyor?

“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun, kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” 26 madde de şöyle;

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”

TÜSİAD-Türkiye Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği de bu ülkenin önemli bir kurumu olarak; “Hukuk ve ekonomi başta olmak üzere, ülkemizin içinde bulunduğu sorunlar üzerinde görüşlerini, uyarılarını dile getirmiş.” İlk tepki Adalet Bakanı’ndan gelmiş!

Bakan, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir” demiş! Ve devam etmiş; “Hiç bir kuruluş kendisini millet iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her müdahale girişimine karşılık vereceğiz” demiş!..(Anayasa 25 ve 26. Maddeler ne diyor?)

“Hukuki prosedürden geçerek onay alıp belediye başkanı seçilen kişilerin, aylar sonra “GİZLİ TANIK!” ifadeleriyle gözaltına alınması ve yargılanmadan tutsak edilmesi “hukuka uygun” mudur?

Önce AKP’de aktif siyasete katılan ve daha sonra siyasi irade ile Hakim-Savcı yapılan kişilerin uygulamalarıyla cezaevine atılmaları “adil yargılanma hakkına” uygun mudur?

Gazetecilerin, seçilmiş belediye başkanlarının, işi “siyaset yapmak” olan bir parti genel başkanının, sanayici ve işadamları derneği başkanının POLİS NEZARETİNDE gözaltına alınmaları demokrasiye, hukuk devletine yakışıyor mu?

Bir son bir bilgi;

“Anayasa Mahkemesi, Gezi eylemcilerinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Sanıkların yeniden yargılanma hakkı yolu açıldı.” Bu davanın Savcı ve Hakimleri ve daha da önemlisi, Siyasal iktidar ne düşünüyor? Anayasa Mahkemesi kararı uygulanacak mı dersiniz?

Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu’na göre; En çok şikayet Adalet Bakanlığı’na yapılmış!

Sendikalı olmak Anayasal bir hak olduğu halde, işverenler “sendikalı oldukları için” işçi atıyor, işçiler hak mücadelesi verirken, Jandarma ya da Polis gücüyle müdahale ediliyor!

Siz, siyasal iktidarın bu “Anayasal hakka” ve emekçilere sahip çıktığına tanık oldunuz mu?

Ticaret açığı ve Enflasyon sürekli yükselişte!

Siyasi iktidarın “ekonomi politikaları” doğru değil demek ki!

Ancak, siyasi iktidarın kulakları sağır!

Üstelik, sorumlu olarak “asgari ücretli ve emeklileri” görüyor!

Sanayicinin üretim girdilerinin yüzde 50’den fazlası dış ülkelerden geliyor! TL’nin değeri sürekli düşerken, sanayici çökmez mi?

Siyasi iktidar, Yap-İşlet-Devret yöntemiyle ülkemizi dolar-Euro karşılığı sürekli borçlandırıyor, bütçenin büyük kısmı borç ödemelerine ve FAİZLERE gidiyor!

Bunun farkında olup dile getirenler “tü kaka” edilirken, yandaş şirketler keyif içinde! Bedeli ise hep vatandaş ödüyor!

Hak arayanlara ve yaşanan gerçek olayları yazan, görevi “vatandaşı bilgilendirmek” olan gazetecilere yönelik hoyratlık neden?

Siyasetçisi, işadamları, gazetecileri, işçileri, gençleri, emeklileri çok yönlü yoksunluk ve yasaklarla terbiye edilen ülkemizde, “düşünce ve kanaatlerini açıklamak” ne yazık ki çok tehlikeli hale geldi!

Buna karşılık, 6 Şubat depremlerinde, “asli kusurlu” oldukları belirlenen, hatta hapis cezaları kesinleşen, binlerce insanın katilleri olan kimi müteahhitler hala ortada yoklar!

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün, 2024 yılı “Yolsuzluk Algı Endeksi’nde” Türkiye 180 ülke içinde 107. Sırada yer almış! Yani, yolsuzlukta en kötü ülkeler içindeyiz!

İnsan Hakları ve özellikle kamuda iş edinme konusundaki utancımız ise ayyuka çıktı! Yüksek puan aldığı halde, mülakatta (adam kayırmada) altta kaldığı için canına kıyan gençlerimiz ise artık hesap soramıyor!

Demokrasi, halkın söz ve kararlara katılma ve gerektiğinde siyasal iktidarı uyarma, hesap sorabilme hakkıdır.