• 03 October 2017, Tuesday 18:47
GökhanGURBETOĞLU...

Gökhan GURBETOĞLU...

Aynaya bakma zamanı

Gökhan GURBETOĞLU

Bilgi çağında yaşıyoruz ama bilgiye doymuş bir insan kitlesine sahibiz diyebilir miyiz?

Bilgi çağında olsak bile halâ insanlar, her duyduğuna inanan, cahil beyinler topluluğu olarak yaşıyorlar. Bilgisizliğin hakim olduğu çağlarda da insanlar bilgiye aç görünürler ama duydukları her hurafeye inanıp onu yayarlardı dilden dile. Günümüzde de aynı şey, dilden dile olmasa da sosyal medyalar üzerinden yayılıyor.

Bilgi çağı dediğimiz bu çağda bilgi hızla yayılıyor ve de bilgisizlik bilgi karşısında yenilgisini kabul etmişken, bilgi bolluğu içinde artık, internetin sunduğu bilgi kirliliği karşısında, hangi bilgi doğru ondan bile emin olamaz haldeyiz. Sosyal medyalardan gelen ve kafamıza yatan her bilgiyi doğru kabul edip, benimseyip yayıyoruz. Bir gün A doğru derken, ertesi günse B doğru deyiveriyoruz.

Nedir bu yaman çelişkiyi yaratan, nedir?

Yıllarca düşünemeyen, bilinçsiz bir tüketim toplumu yaratıldı el birliğiyle Türkiye’de… İşte bu tablo onun sonucudur, eseridir. Son AKP hükümetleri dönemi ise tamamıyla bilgi sahibi olmadan bilgi sahibi olduğunu sanan insanların üretilip meydanlara sürüldüğü bir süreç olmuştur. Akil insanlar kavramı da bu dönemin kavramıdır. Eğitim, kültür hiç önemli değildir akil insan olmak için… “Milli” ve de “ümmetçi” olmak yeterlidir.

Toplum bilgiyi artık bunlardan ve de sosyal medyadaki akil hesaplardan gelen verilerle almaktadır. Zaten doğru bilgi ve haber kaynakları hemen yasaklanıp kapatılmaktadır. Sosyal medya kullanıcıları da kendilerine kalan en akla yatkın haber ve bilgileri doğruluğuna bakmadan anında paylaşarak, bilgi kirliliğini yüksek seviyelerde tutmayı başarmaktadırlar.

Artık bilgi yok…

BİLGİ ÖLDÜ!..

Best seller kitapları oku… Dizileri seyret… Ne veriliyor; yalnızlık, bunaltı, aldatma, sadakatsizlik, bitmişlik, çaresizlik, sonuçsuzluk ve de bireysel kurtuluş.

Toplumun eğitim, sağlık, barınma, iş, emek, geçinme sorunları yokmuşcasına; fantastik dünyalar, hikayeler, düşler, düşler, düşler …

Peki çare?…

Çare yok… Böyle gelmiş böyle gidercilik hakim kılınmış.

Herkes yaşadığından şikayetçi ama “daha iyi yönetecek yok”çuluk oynanıyor. Oysa ki daha iyisi yok diye de elindeki kötüye oy vererek de iyinin gelmeyeceği ortada.

Ortada ama halâ neden toplumsal bir mutabakatımız yok.

Bilgisizlikten mi?

Bilgi kirliliğinden mi?

Cehaletten mi?

Bence, kendi istek ve arzularımızı kaybetmiş olmaktan. Yani umutsuzluktan.

UMUTSUZLUKTAN … UMUTSUZLUKTAN.

Bilgi çağında, eğitim düzeyi yükselmiş ama cehaleti aşamamış bir toplumun içinde kıvranıyoruz. Yıllarca düşünmeyi yasaklayan bir toplumda birden bire hurafelere inanmak serbest kalınca, insan her gördüğüne inanıyor.

Güzel ve mutlu yarınların Ayetel Kürsi okuyarak geleceğine inanan ne çok insanımız var… Ne çok fal baktırarak umutlu günler arayan insanımız var… Sağlığını bakıcılara, üfürükçülere, hocalara teslim eden insanımız var.

Hepsi UMUTSUZLUKTAN.

Oysa ki UMUT insanda.

UMUT bizde.

Haydi aynaya bir bakın bakalım…

Farkımız nerede.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık