- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 11 November 2017, Saturday 18:54
- 3437 kez okundu
Gökhan GURBETOĞLU
Adalet, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanmasıdır kısaca.
Peki bu nasıl sağlanır?
Bu, bağımsız yargı kurumları aracılığı ile sağlanır. Peki bu bağımsız yargı kurumları nasıl bağımsız olurlar… Bu soru insanların uzun zaman önce çözdüğü bir soru olmuş. Hem de öyle kolay çözülen bir soru da değil… Çoğu ülkede kanlar akıtılarak verilmiş o cevap. Nedir peki bunun cevabı, demokratik toplumlarda: ‘Güçler Ayrılığı İlkesi’ de denilen ilkenin benimsenmesi.
Daha da açalım isterseniz bunu, demokrasilerde, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması amacı ile yasama, yürütme ve de yargı güçleri ayrı organlarca kullanılır. Demokrasilerde yasama gücünü parlamento, yürütme gücünü hükümet, yargı gücünü bağımsız mahkemeler kullanır. Bu güçler arasındaki ilişkilerin sınırları yasalarca belirlenmiş ve özellikle yasama ve yürütmenin (parlamento ve hükümetin) yargıya müdahalesi olabildiğince azalmıştır ya da azaltılmaya çalışılmıştır.
Her dem Cumhurbaşkanımızın ve de Başbakanımızın dillendirdikleri, “biz demokratız, demokratik bir ülkede yaşıyoruz, yargımız bağımsızdır, mahkemelerimiz, savcılarımız oradadırlar ve de görevlerini yapmaktadırlar” diye sesleniyorlar ya milletimize; işte bu noktada da benim aklıma bazı davaların çoktan açılması gerektiği geliyor.
Nedir efendim bu davalar? Ne olacak efendim, en basiti ile Cumhurbaşkanımızın talimatı ile görevden alınan belediye başkanlarının, “dosyalarının ellerinde olduğu” ve de “yolsuzluklar yapıldığı” ve “buna bulaşanları AKP’den temizledikleri”ni söylüyorlar. İşte bağımsız mahkemelerimizin hemen devreye girip dosyaları AKP’den isteyerek soruşturma başlatması gerekmez mi?
‘Güçler Ayrılığı İlkesi’ne göre yargı, parlamento ve hükümetin üzerinde, millet adına, milletin temsilcilerini denetleme ve de bunlar hakkında bu kadar aşikar söylemlere karşı hemen harekete geçmesi gerekmez mi?
Demek ki gerekmiyor … Demek ki birileri sadece bu kadarını istiyor ...
Fakat son zamanlardaki bu olay ve ardındaki gizin yanı sıra, AKP hükümetleri sırasında ilk kez bu yıl bu kadar büyük bir Cumhuriyet Bayramı coşkusu ve de törenleri yaşanmıştır. Her ne kadar törenlerde Cumhurbaşkanımızın yüzü biraz asık olsa da, arkasında kalabalık bir hükümet protokolü ve de AKP’li vekiller törenlerdeki yerlerini almışlar ya da aldırılmışlar görünüyor. Ve dikkatimi çeken bir başka unsur ise artık Cumhurbaşkanımızın resminin yanında muhakkak ki Atatürk resminin de yer alması.
Şimdi gelelim bunların toplamdaki çözümlemesine …
Belediye Başkanları meselesini irdelersek, bence bu iç meseleden öte, ABD ile olan bozuk düzen sonrası, kendilerinin 15 Temmuz gibi önüne geçemeyecekleri, herhangi bir yargısal, Suudi Arabistan’da yaşanan yolsuzluk furyası gibi bir furyanın içinde kalmamak, boğulmamak için olmasın diye ilk günden beri düşünüyorum.
Çünkü Suudiler ve Türkiye, ABD’nin büyük Orta Doğu Projesi’nin fiyasko ile sonuçlanmasının baş sorumlusu olarak görülüyor olsa gerek. Ve ABD’de bunun faturasını bir şekilde kesecek … Peki nedir bu diyet … Suudilerde birkaç prens, bizde de birkaç belediye başkanı mı? Yoksa düşündüğüm gibi yargısal bir çalkantıya meyil vermeden milletten, bak biz anladık temizledik onları, demek ve rakiplere koz vermemek mi?
Bunu zaman gösterecek… Biz özgür bir ülkede sadece biraz sesli düşünüyoruz o kadar.
Peki Cumhuriyet törenleri için ne kulp bulacağız… İşte bu da yine AKP’nin 2019 öncesi iç piyasaya şirin görünme politikası… Bunu çok kez yaptılar… Atatürk Kültür Merkezi’nin yeni projesini sundular ve adını değiştirmiyoruz dediler… Yani yine ikili oynuyorlar bu açık… Bu da gösteriyor ki şu an için AKP sıkışmış durumda ve bir çıkış arıyor. Bakanlar her gün bir başarısızlık hikayesini anlatmak zorunda kalıyorlar ama Cumhurbaşkanımız ise ilahi bir güçle bunları toparlayıp başaracağız diye millete sesleniyor…
“Kıskanılan bir ülkenin evlatları” olarak herhalde küçücük bir ekonomik sıkıntıda pes edecek değiliz ya (!)…
“Hedefimiz belli: 2071” ! ...
“Yürü Türkiye Yürü” ! ...
-
28.05.2019 VAAT EDİLMİŞ UMUDUN SEÇİMİ
-
02.04.2019 HOŞ GELDİN BAHAR
-
02.10.2018 'AİDİYET DUYGUSUNU AŞALIM'
-
07.09.2018 AYNI GEMİDE MİYİZ?
-
30.07.2018 Yüreğimin yarısı Yunanistan’da yandı!..
-
10.07.2018 Kardelen gibi güne gülümser umut
-
20.06.2018 Gerisi teferruat!
-
12.06.2018 Masalın sonu ...
-
28.05.2018 Her şey artık yalan
-
22.05.2018 Tamam mı?
-
14.02.2018 Ah o ötekiler …
-
23.01.2018 İncitme Yazıktır Atanı
-
20.12.2017 Vicdan
-
05.12.2017 “Milli Masal” bitiyor gibi …
-
23.10.2017 Aslında yaşamı çok seviyorum …
-
03.10.2017 Aynaya bakma zamanı
-
12.09.2017 Yeni Devlet(ler)
-
30.08.2017 Kardeşlik olmadan asla … Bu oyunu bozamayız!
-
14.08.2017 Bir Tokat … Bir Düş …
-
12.08.2017 “Ak”a karşı ‘Gökkuşağı’
-
28.06.2017 Anladınız
-
29.05.2017 Umutsuz Halk
-
31.03.2017 ‘Kardeşlik Günü’ hayırlı olsun …
-
15.03.2017 Gençlere güveniyoruz ‘Hayır’lısıyla …
-
07.03.2017 Güçler Ayrılığı ve Sürü olmak
-
13.02.2017 İkinci Baharı Yaşamak
-
23.01.2017 Çocukça bir dünya umudu
-
09.01.2017 Yeni Yıl … Merhaba!
-
02.01.2017 ‘Yeni Yemen Türküsü’
-
19.12.2016 Biraz daha tutsaydın!
-
12.12.2016 Narsist miyim?
-
05.09.2016 Ölen hep bizdendir; İNSAN …
-
23.08.2016 Biz aklımızı nerede bıraktık ...
-
16.08.2016 Anlamak
-
01.08.2016 Çocukların Düşleri
-
26.07.2016 Söz verebilir misin?
-
18.07.2016 Kör kütük sevdalıyım sana ...
-
11.07.2016 Karanlığımızda yok olmamak için
-
04.07.2016 Acıdolu
-
27.06.2016 Merhaba
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.