- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 31 March 2017, Friday 19:51
- 3593 kez okundu
Gökhan GURBETOĞLU
Günümüzde yaşamak o kadar hızlı hale geldi ki, insan yaşamın içerisinde zamanla yarışır hale geldi.
Peki zamanı kovalayan insan acaba insan olabilme özelliklerini koruyabiliyor mu?
Gelişen teknolojiler ile bilgi çağına girdiğimiz söylenirken, aslında bir tektipleşme moduna girildiği iddiasında bulunsak pek yanlış olmaz.
Bilgi, günümüz insanının elinde bir bıçak gibi durmaktadır… Bilgi cehaletle yoğrulunca, gerçekler birer birer bıçaklanarak öldürülmektedir.
Modern hayatın yarattığı bu insan tipi, tamamiyle maddi bir dünyanın esaretine kendini kaptırmış durumdayken, manevi bir dünyanın da en büyük savunucusu konumundadır. Dini, tanrıyı ya da Allah’ı tam anlamadan, bilmeden -ki bu her şeyde böyledir- en büyük dindar ve de tapınıcı geçinmektedir. Manevi dünya, insan zihninde -ruhunda değil- göstermelik olarak gerçek hayatın karşısında, maddi dünyaya yenilmiş durumdadır.
Din; israfı haram kılıp yasaklarken, insan israftan boğulmaktadır.
Din; komşusu açken tok yatanı kendinden saymazken birey, toplumsallıktan kopup kendi dünyasına kendini hapsetmiştir.
İşte bu çerçevede maddi dünyanın kölesi durumundaki insan, manevi dünyanın değerlerini kimseye bırakmadan, kendi dışındakileri, Allah gibi yargılamaktan da çekinmemektedir. Günümüzde sınıfsal farklılıkları göz ardı eden insanlar maddi ve manevi dünya arasındaki ilişkiyi bu dünyaya taşımışlardır. Günümüzde dini inanışın en büyük sembolü olan başörtüsü, artık dini eğitim veren okullarda bile markalaşmaya yol açmış ve marka giyemeyenler aşağılanır hale gelmiştir. Komşusu açken, her yıl umreye gitmeyi, hacca sık sık giderek dindarlığını ispatlamaya çalışanlarını mı sayalım bilmem ki. Ve bunu halkına empoze eden bir devlet de varsa… Halkı açlık sınırının altında maaşlara çalışırken, sırf ne kadar dindar olduğunun gösterişini yapabilmek için, on iki, on beş yaş arasındaki çocukları umreye götürmenin maksadı nedir sizce… Dindarım demenin dışında.
Anadolu kültürümüzde din, bireyin Allah ile kendi arasındaki gönül bağıdır. Gösteriş malzemesi yapılamaz ya da bir başka insanı dini olgularla ezip aşağılamanın bir aracı değildir. Oysa ki günümüzde yaşanan şeyler hem Anadolu insanımızın kültürünü hem de hoşgörüsünü zedelemekte ve dejenere etmektedir.
Bu toprağın insanı hiçbir zaman yobaz olmamıştır, ama sistem toplumun cehaletini yönlendirerek, yobazlığa fırsat yaratmakta ve toplumun manevi duygularını kullanarak kendine siyasal bir zemin yaratmaktadır. Bunun örneklerini doksanlı yıllardan beri yaşıyoruz ve de yaşamaya devam edeceğiz, daha da şiddetli olarak yaşayacağız gibimize geliyor.
İşte 16 Nisan’ın önemi biraz da buradan geliyor.
Türkiye, 16 Nisan’da ya siyasal gücün, burjuvazinin de itelemesiyle, tamamiyle kendisini cehalete teslim edecek ya da dur bakalım, biz daha Yunus’u, Mevlana’yı unutmadık deyip, tüm toplumu kucaklayacak ve “Ne olursan ol gel” diyerek tüm toplumu kardeşliğe davet edecektir.
15 Temmuz’u bayram ilan edenler, 16 Nisan’da sandıklardan ‘HAYIR’ çıkarsa, bunu ne olarak algılayacaktır?
Biz o günü ‘KARDEŞLİK GÜNÜ’ ilan edelim derim… Çünkü, daha şimdiden ‘EVET’ demezsek bölüneceğiz’ diyen bir devlet yönetimiyle karşı karşıyayız. Bu durumda ülkeyi bölenler ‘HAYIR’cılar olacaktır… Bölücüye ne deniyor bu ülkede: TERÖRİST…
İşte cehalet böylece yobazlığa dönüşmüş olacaktır…
Devlet yöneticilerinin, anayasadaki değişikliği oylarken bile halkına terörist damgası vurmaktan çekinmemesi, halkı ‘HAYIR’ demekten alıkoymak amacına yönelik bu oyunda halkım, cehaleti ile bu kelime oyunlarının altında ezilmekten, o damgayı yemekten korkmaktadır. Ve ‘EVET’e mecbur bırakılmak istenmektedir.
Ama görünen o ki, Türkiye vatandaşları bu oyunu bozacak kadar güçlü bir iradeye sahiptir artık.
Hayırlısıyla 16 Nisan’da ‘KARDEŞLİK GÜNÜ’nü ilan edelim…
Kendi geleceğimiz için…
Çocuklarımızın umutları için…
HAYIR’lı günler.
-
28.05.2019 VAAT EDİLMİŞ UMUDUN SEÇİMİ
-
02.04.2019 HOŞ GELDİN BAHAR
-
02.10.2018 'AİDİYET DUYGUSUNU AŞALIM'
-
07.09.2018 AYNI GEMİDE MİYİZ?
-
30.07.2018 Yüreğimin yarısı Yunanistan’da yandı!..
-
10.07.2018 Kardelen gibi güne gülümser umut
-
20.06.2018 Gerisi teferruat!
-
12.06.2018 Masalın sonu ...
-
28.05.2018 Her şey artık yalan
-
22.05.2018 Tamam mı?
-
14.02.2018 Ah o ötekiler …
-
23.01.2018 İncitme Yazıktır Atanı
-
20.12.2017 Vicdan
-
05.12.2017 “Milli Masal” bitiyor gibi …
-
11.11.2017 Yürü Türkiye!
-
23.10.2017 Aslında yaşamı çok seviyorum …
-
03.10.2017 Aynaya bakma zamanı
-
12.09.2017 Yeni Devlet(ler)
-
30.08.2017 Kardeşlik olmadan asla … Bu oyunu bozamayız!
-
14.08.2017 Bir Tokat … Bir Düş …
-
12.08.2017 “Ak”a karşı ‘Gökkuşağı’
-
28.06.2017 Anladınız
-
29.05.2017 Umutsuz Halk
-
15.03.2017 Gençlere güveniyoruz ‘Hayır’lısıyla …
-
07.03.2017 Güçler Ayrılığı ve Sürü olmak
-
13.02.2017 İkinci Baharı Yaşamak
-
23.01.2017 Çocukça bir dünya umudu
-
09.01.2017 Yeni Yıl … Merhaba!
-
02.01.2017 ‘Yeni Yemen Türküsü’
-
19.12.2016 Biraz daha tutsaydın!
-
12.12.2016 Narsist miyim?
-
05.09.2016 Ölen hep bizdendir; İNSAN …
-
23.08.2016 Biz aklımızı nerede bıraktık ...
-
16.08.2016 Anlamak
-
01.08.2016 Çocukların Düşleri
-
26.07.2016 Söz verebilir misin?
-
18.07.2016 Kör kütük sevdalıyım sana ...
-
11.07.2016 Karanlığımızda yok olmamak için
-
04.07.2016 Acıdolu
-
27.06.2016 Merhaba
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.