- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 28 June 2017, Wednesday 19:45
- 3496 kez okundu
Gökhan GURBETOĞLU
“Anlamak özgürlüktür” der Spinoza…
Peki toplumumuz özgür mü?
Özgür … Özgür … İnanın özgür.
Niçin mi? Açıklayalım…
Açıklamamız biraz sol elimizi sağ taraftan dolaştırıp sol kulağımızı göstermek gibi olacak ama, konuyu doğru kavrayabilmek için buna ihtiyacımız var gibime geliyor.
Malum, günümüz toplumlarını “iletişim toplumu” olarak nitelendiriyoruz. Gerçekten de özellikle son on yıldır toplumumuz bir iletişim ateşiyle yanıp tutuşmaktadır. Telefonlar… Tabletler… Notebooklar… Masaüstü bilgisayarlar ve de televizyonlar yediden yetmişe hepimizin vazgeçilmez iletişim araçları olmuştur. Peki bu araçları bilinçli ve de doğru şekilde kullanabiliyor muyuz? Yoksa, bir ‘sürü psikolojisi’yle mi hareket ediyoruz?
Aslına bakarsanız hepimiz sadece birer seyirciyiz. Üreten değil tüketeniz. Ne haberin, ne videoların, ne köşe yazılarının nereden veyahut da ne için geldiğine bakmadan, bulaşıcı hastalık gibi paylaşımları gönderiveriyoruz. Yani sadece seyirciyiz ve de seyirciler sahnede oynanan oyunu bozup yeniden yazamaz ya da ona müdahale edemezler. Seyirciler her zaman sahnede oynanan oyuna inanırlar.
Jacques Ranciere; “Seyirci olmak, hem bilmek kabiliyetinden hem de eylemek kudretinden kopmak demektir” diyor ya işte tam da içinde bulunduğumuz toplumsal durumu açık seçik anlatıyor bize.
Peki özgürlük ve seyirci olmak kavramları nasıl birleşti zihnimde derseniz, yaşadığımız politik olaylar birleştirdi onları. Öyle ki, bazen siyasetçilerimizin tartışmalarını Karagöz ile Hacivat’ın tartışmalarına benzetiyorum biçim olarak. Sağ olsun Cumhurbaşkanımız, başbakan olarak başladığı siyasi hayatına, o ilk andan itibaren, bir polemik yaratma ustası olduğunu ispatlamıştır bizlere. Hangi olay, hangi durum söz konusu olursa olsun bir Nasrettin Hoca edasıyla, zeytinyağı gibi üste çıkmayı başarmaktadır ve bunu yaparken de tartıştığı kişiyi dibe de çekmeyi başarmaktadır.
Muhalefetle çatışkıda hep böyle kavga gürültü hengamesinde bir seyir izlemektedir Cumhurbaşkanımız ve de Karagöz gibi anlamaz ve kendi doğrularını dikte etmeyi sever bir haldedir. İletişim araçlarının karşısında halk da bu oyunu izlemektedir, büyük bir heyecanla. Bugün bakalım ne diyorlar, ne kavgası edecekler Tayyip ve Kılıçdaroğlu diye ekran karşısında bekliyorlar. Haber programları da artık bunun üzerine kurulmuş durumda.
Ülkede geçim derdi… Ülkede sağlık derdi… Ülkede eğitim derdi… YOK… YOK…
Dert yok kardeşim… Yok… Hepsi yalan… Hepsi iftira… Hepsi Paralel Devlet Yapılanmasının (PDY) işi.
Dedik ya, seyirciler oyuna müdahale edemez. Yıllar önce Gezi Direnişi ile oyuna müdahale edilmişti, en demokratik şekilde. Şimdi ise Kılıçdaroğlu, ‘ADALET’ yürüyüşü ile böyle bir etki yapar korkusu hakim ki hükümet kesiminde birkaç gündür, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve bil cümle AKP’li vekiller ve hatta, hükümet sözcüsü gibi bir eda ile konuşan Bahçeli bile verdikleri demeçlerle, bunu ima ederek tehditler savurmaktadırlar.
Oysa ki özgür ve demokrat bir ülkedeysek, adalete karışılmıyorsa, nedir bu telaş ve de tehdit savurmalar.
Bir siyası partinin başkanı diyor ki ben, milletvekilimin, FETO davasından içeri alınmasına karşı, ‘ADALET’ yazılı bir dövizle Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceğim… Hem de en sivil halimle.
Ve de yürüyor.
‘Yürümekle yollar aşınmaz’mış… Aşınmazsa bırakın efendim yürüsün.
Olmaz… Adam, provokatörmüş… Olmaz… Adam, ABD’nin adamıymış… Olmaz… Adam, FETO’ya yağlı ballı ekmek sunuyormuş… Olmaz… Adam, bölücüymüş…
Olmaz sevgili halkım, olmaz.
Sen evinde otur… Ekrandan izle…
Sen çalış… Çalıştığın yetmezse kredi ile aldığın evin ödemesine, eşini de işe gönder… O da geçimine yetmezse, kızını okuldan al, zaten okuyup da ne olacak, zaman kötü… O da çalışsın… O da mı yetmedi… Oğlanı da al okuldan da ipsiz sapsız gezmesin kerata bir baltaya şimdiden sap olsun… Gül gibi geçin ey halkım.
Anladın mı?
Anladın…
Ee demek ki sen özgürsün be kardeşim.
Sen evinden seyirci ol… Ne PDY’cilerden, ne bölücülerden, ne ABD’cilerden olma… Sen vatan haini misin kardeşim?
OTUR EVİNDE SEYRET…
Seyirci kal…
Seyirci kalmıyorum diyenler yürüsün…
‘Akılsız başın cezasını ayaklar çeker’ diyor ya birileri… Allah sonumuzu hayrede kardeşim.
Adalet…
Özgürlük…
Her şey tastamam ülkemizde. Otur da seyret sirki… Eğlenceyi… Ha bir de dizileri sakın kaçırma.
Akılsızlar yürüsün…
Malum ülkemizde açlık orucundakiler terörist… Onlara evlat mı emanet edilir.
Malum ülkemizde yürüyenler, ABD yandaşı… Onlara ülke mi emanet edilir.
Malum ülkemizde haber yapan gazeteciler vatan haini… Ajan… Onlara güvenilir mi hiç.
Aman ha bu vatanı bölmesinler…
Bu demokrasi bize yeter de artar bile…
Yaşasın özgürlük…
ANLADINIZ değil mi?..
-
28.05.2019 VAAT EDİLMİŞ UMUDUN SEÇİMİ
-
02.04.2019 HOŞ GELDİN BAHAR
-
02.10.2018 'AİDİYET DUYGUSUNU AŞALIM'
-
07.09.2018 AYNI GEMİDE MİYİZ?
-
30.07.2018 Yüreğimin yarısı Yunanistan’da yandı!..
-
10.07.2018 Kardelen gibi güne gülümser umut
-
20.06.2018 Gerisi teferruat!
-
12.06.2018 Masalın sonu ...
-
28.05.2018 Her şey artık yalan
-
22.05.2018 Tamam mı?
-
14.02.2018 Ah o ötekiler …
-
23.01.2018 İncitme Yazıktır Atanı
-
20.12.2017 Vicdan
-
05.12.2017 “Milli Masal” bitiyor gibi …
-
11.11.2017 Yürü Türkiye!
-
23.10.2017 Aslında yaşamı çok seviyorum …
-
03.10.2017 Aynaya bakma zamanı
-
12.09.2017 Yeni Devlet(ler)
-
30.08.2017 Kardeşlik olmadan asla … Bu oyunu bozamayız!
-
14.08.2017 Bir Tokat … Bir Düş …
-
12.08.2017 “Ak”a karşı ‘Gökkuşağı’
-
29.05.2017 Umutsuz Halk
-
31.03.2017 ‘Kardeşlik Günü’ hayırlı olsun …
-
15.03.2017 Gençlere güveniyoruz ‘Hayır’lısıyla …
-
07.03.2017 Güçler Ayrılığı ve Sürü olmak
-
13.02.2017 İkinci Baharı Yaşamak
-
23.01.2017 Çocukça bir dünya umudu
-
09.01.2017 Yeni Yıl … Merhaba!
-
02.01.2017 ‘Yeni Yemen Türküsü’
-
19.12.2016 Biraz daha tutsaydın!
-
12.12.2016 Narsist miyim?
-
05.09.2016 Ölen hep bizdendir; İNSAN …
-
23.08.2016 Biz aklımızı nerede bıraktık ...
-
16.08.2016 Anlamak
-
01.08.2016 Çocukların Düşleri
-
26.07.2016 Söz verebilir misin?
-
18.07.2016 Kör kütük sevdalıyım sana ...
-
11.07.2016 Karanlığımızda yok olmamak için
-
04.07.2016 Acıdolu
-
27.06.2016 Merhaba
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.