- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 15 March 2017, Wednesday 18:53
- 3560 kez okundu
Gökhan GURBETOĞLU
Günaydın ...
Bugün günlerden Pazar ... Yağmurlu bir İstanbul sabahı. Gençler için zor bir gün ... Zor bir sabah ...
Aylardır verdikleri emeğin karşılığını almak ya da alamamak ... İşte en zoru da bu. Ve geleceklerinin şekli şemalinin belirleneceği o yüz altmış dakika ...
Nasıl, bir insanı dakikalarla, sorularla şekillendirmeye çalışır ki bu devlet ... Oysa ki yıllarca bizlere neyi anlattı gelecek adına ... Bizi hangi yaşamın parçası yaptı ki.
Ne ailelerimiz, ne devlet, ne de sosyal çevremiz, bizi biz olarak kabullenmeden, bizi onlardan biri yapmaya çalıştılar hep. İşte bu dakikalar içerisinde sorulara doğru cevaplar ver ve geleceği inşa et.
Oysa ki hangimiz istediğimiz işi, mesleği, sanatsal ya da sporsal faaliyetleri seçebildik ya da yönlendirildik ki .... Hangimiz yeteneğimiz ölçüsünde bir baltaya sap olmaya yönlendirildik ki.
Eğitim; kuru bir cehalet ...
Oysa ki öğreneceğimiz her şey yaşamın birer parçası ... Ve de çok basit ... Ama bireyin yaşamla bağları daha çocukluktan koparılmış durumda.
YABANCILAŞMIŞIZ ...
Yağmura, güneşin doğuşuna, ay tutulmasına, yıldız kaymasına, gelgit olayına, mevsimlere, gün dönümlerine, cemrelere, bahara ...
YABANCILAŞMIŞIZ...
Aslında bunların hepsi doğayla, dünyayla iç içe yaşayan bir insan için sorun olabilecek şeyler bile değil. Ama bizlere yaşam farklı olarak algılatıldığı için bu tür doğal olayları önemsemiyoruz ve bunlar bizim için yaşanmayan şeylermiş gibi sadece ve sadece ders, ödev, test, sınav sorusu olarak görünüyor. Oysa ki bunlar aslında yaşamın kendisi ... Bizim de içinde olduğumuz yaşamın.
Kendimden bir örnek verecek olursam; ilkokul sıralarında şehirler arası yaptığım yolculuklarda, hep şöförün kilometresini takip ederdim ve tabelalardaki şehir mesafelerine bakarak, ne kadar hız yaparsak ne kadar sürede o şehre varacağımızı hesaplardım. Lise yıllarında ise fizik dersinde hız konusunda tökezledim. Bu ne yaman çelişkiydi ... Bunu ise ancak üniversiteye hazırlanırken fark edebildim.
Öğrendiğimiz her şey yaşamın içinde bildiğimiz şeylerin formüle edilmiş hallerinden başka bir şey değil. Ama bize bunu kimse söylemiyor ve yaşamla aramızdaki bu bağı kurmaya çalışmıyor. Çünkü, yaşama yabancı kalmamız isteniyor. Yabancı kalalım ve de düşünmeyelim ... Hep onlar düşünsünler bizim yerimize ... Onlar bir şeylere karar versin. Biz sadece ‘EVET’ diyelim ... Önümüze konulan sandıklara hep ‘EVET’ pusulası atalım!..
İstenilen bu ...
Sistem, insanı bilinçsiz ve yabancılaşmış olarak istiyor ki kullanması, evirip çevirmesi, sömürmesi kolay olsun.
Herkes şikayetçi ...
Herkes dertli...
Ama herkes ‘EVET’e yatkın duruyor. Oysa ki yürekleri hep ‘HAYIR’ diyor.
Çünkü bilinmezlik onları korkutuyor ... Düşünemedikleri için.
Çocukluktan beri hep bizim yerimize başkaları doğruyu bilmiş, söylemiştir.
Bizler sadece yer, içer, sindirir, boşaltır ve de sonunda ölüp gideriz.
Çünkü, FITRATIMIZDA bu vardır.
Çünkü, biz modern köleleriz.
İşte bugün bu gençler belki de bunu yırtmanın günündeler.
Yırtıp ve suratlarına çarpmalılar ... Onlara ‘HAYIR’ deyip, ‘biz sizin değil kendi istediğimiz kişi olacağız’ diyecekler.
Okuyacağım, geliştireceğim kendimi ve ister okulda, ister sokakta, isterse de evimde çocuklar yetiştireceğim … Gün gibi güzel gülümseyen.
Onlara; salak, aptal bir koyun olmayacaklarını bugün ispatlayacaklar.
Bu sınavı geçecekler ...
BAŞARACAKLAR ...
Tüm toplum başaracak ... Ve 16 NİSAN referandumunda da ‘HAYIR’ diyecekler ... FAKAT TV’LERDE yenilenme ve değişim diyerek sizlerin gözlerini boyamalarına izin vermeyin gençler ... Kanmayın.
Gelecek olan sistem, bu sistemden de geri ve kötü bir sistemdir.
Geleceğin için ‘HAYIR’ de...
Umudun için ‘HAYIR’ de...
Size bu konuda da güveniyoruz gençler...
Dilerim ki bugün o sınavdan, o müthiş gülümsemelerinizle çıkar ve oy kullananlarınız, sandıklara da o gülümsemeleriyle gidip gelecekleri için en ‘HAYIR’lısını sandıklara atarlar.
‘HAYIR’lısıyla, ‘HAYIR’lı geleceklere ...
Bu ülke gençlerine her zaman güvenmiştir ...
(12 Mart 2017 Pazar)
-
28.05.2019 VAAT EDİLMİŞ UMUDUN SEÇİMİ
-
02.04.2019 HOŞ GELDİN BAHAR
-
02.10.2018 'AİDİYET DUYGUSUNU AŞALIM'
-
07.09.2018 AYNI GEMİDE MİYİZ?
-
30.07.2018 Yüreğimin yarısı Yunanistan’da yandı!..
-
10.07.2018 Kardelen gibi güne gülümser umut
-
20.06.2018 Gerisi teferruat!
-
12.06.2018 Masalın sonu ...
-
28.05.2018 Her şey artık yalan
-
22.05.2018 Tamam mı?
-
14.02.2018 Ah o ötekiler …
-
23.01.2018 İncitme Yazıktır Atanı
-
20.12.2017 Vicdan
-
05.12.2017 “Milli Masal” bitiyor gibi …
-
11.11.2017 Yürü Türkiye!
-
23.10.2017 Aslında yaşamı çok seviyorum …
-
03.10.2017 Aynaya bakma zamanı
-
12.09.2017 Yeni Devlet(ler)
-
30.08.2017 Kardeşlik olmadan asla … Bu oyunu bozamayız!
-
14.08.2017 Bir Tokat … Bir Düş …
-
12.08.2017 “Ak”a karşı ‘Gökkuşağı’
-
28.06.2017 Anladınız
-
29.05.2017 Umutsuz Halk
-
31.03.2017 ‘Kardeşlik Günü’ hayırlı olsun …
-
07.03.2017 Güçler Ayrılığı ve Sürü olmak
-
13.02.2017 İkinci Baharı Yaşamak
-
23.01.2017 Çocukça bir dünya umudu
-
09.01.2017 Yeni Yıl … Merhaba!
-
02.01.2017 ‘Yeni Yemen Türküsü’
-
19.12.2016 Biraz daha tutsaydın!
-
12.12.2016 Narsist miyim?
-
05.09.2016 Ölen hep bizdendir; İNSAN …
-
23.08.2016 Biz aklımızı nerede bıraktık ...
-
16.08.2016 Anlamak
-
01.08.2016 Çocukların Düşleri
-
26.07.2016 Söz verebilir misin?
-
18.07.2016 Kör kütük sevdalıyım sana ...
-
11.07.2016 Karanlığımızda yok olmamak için
-
04.07.2016 Acıdolu
-
27.06.2016 Merhaba
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.