- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 27 June 2016, Monday 19:46
- 4028 kez okundu
Gökhan GURBETOĞLU
Yeni bir köşenin ilk yazısını yazmak ve bir giriş yapmak zorunluluğu…
Kalemim mi desem klavyem mi bilemiyorum bu çağda; ama yine klasiğe kaçıp ‘kalemim yazmakta zorlanıyor’ desem daha iyi olacak gibime geliyor, edebi olarak.
Bu satırlarda bile insanın nasıl küçük küçük döngüler içinde hapsolduğu gerçeği yatmaktadır. Yani hepimiz yeri geldiğinde tutucu oluyor ve geçmişe, geçmiş terimlere, bilgilere sarılıp kalıyoruz.
Peki doğrular değişken midir?
Değişmek insanın doğasına aykırı mıdır?
İnsan düşünen bir varlık olduğu günden bu yana uzunca bir yol kat etmiş etmesine ama, içine düştüğü döngüden de bir türlü kurtulamamaktadır yüzlerce yıldır.
Doğayı alt eden insanın karşısında şimdi en büyük düşmanı kendisi kalmıştır.
Artık insanın kendisini aşması gerekmektedir. Ama bu nasıl gerçekleşecektir?
Nietzsche’nin belirttiği üst insan olabilecek miyiz?
Üst insan olmak kolay mıdır ya da nasıl üst insana ulaşılır.
Bu, Doğu kültürlerindeki ya da Anadolu tasavvuf kültüründeki insanın dış dünyadan soyutlanmasıyla mı olur? Yoksa bu, ütopik bir yaklaşım olarak havada asılı mı kalacaktır?
İnsanın doğası (yaratılışı) buna müsait değil midir?
Daha kısa söyleyecek olursak, inandığımız, çizilmiş kaderlerimizin dışına çıkamayacak mıyız?
Ama insanoğlu zaten bu kaderin dışına çıkmamış mıdır Adem’in Havva için kopardığı elma ile?
Oysa ki Tanrının olduğu yerde, rastlantılar olabilir mi?
Doğuştan belirlenen bir şeyleri değiştirme yeteneğimiz var ise, kaderimizi de biz çiziyoruz demektir.
Öyleyse, elmayı kopardığımız o günden bu yana kaderimizin zincirlerini de kırmışızdır. Peki öyleyse neden insan kendi kısır döngülerini aşamamaktadır.
Döngüler içerisinde yaşayan insanın döngülerini kırıp, yaşamı hep birlikte tartıp hep birlikte ilerlemek, doğrulara ulaşabilecek soruları sorabilmek için yazacağız.
Malum, insanoğlu sorularına cevap ararken bugünlerine gelmiştir.
Biz neden yarına gidemeyelim…
-
28.05.2019 VAAT EDİLMİŞ UMUDUN SEÇİMİ
-
02.04.2019 HOŞ GELDİN BAHAR
-
02.10.2018 'AİDİYET DUYGUSUNU AŞALIM'
-
07.09.2018 AYNI GEMİDE MİYİZ?
-
30.07.2018 Yüreğimin yarısı Yunanistan’da yandı!..
-
10.07.2018 Kardelen gibi güne gülümser umut
-
20.06.2018 Gerisi teferruat!
-
12.06.2018 Masalın sonu ...
-
28.05.2018 Her şey artık yalan
-
22.05.2018 Tamam mı?
-
14.02.2018 Ah o ötekiler …
-
23.01.2018 İncitme Yazıktır Atanı
-
20.12.2017 Vicdan
-
05.12.2017 “Milli Masal” bitiyor gibi …
-
11.11.2017 Yürü Türkiye!
-
23.10.2017 Aslında yaşamı çok seviyorum …
-
03.10.2017 Aynaya bakma zamanı
-
12.09.2017 Yeni Devlet(ler)
-
30.08.2017 Kardeşlik olmadan asla … Bu oyunu bozamayız!
-
14.08.2017 Bir Tokat … Bir Düş …
-
12.08.2017 “Ak”a karşı ‘Gökkuşağı’
-
28.06.2017 Anladınız
-
29.05.2017 Umutsuz Halk
-
31.03.2017 ‘Kardeşlik Günü’ hayırlı olsun …
-
15.03.2017 Gençlere güveniyoruz ‘Hayır’lısıyla …
-
07.03.2017 Güçler Ayrılığı ve Sürü olmak
-
13.02.2017 İkinci Baharı Yaşamak
-
23.01.2017 Çocukça bir dünya umudu
-
09.01.2017 Yeni Yıl … Merhaba!
-
02.01.2017 ‘Yeni Yemen Türküsü’
-
19.12.2016 Biraz daha tutsaydın!
-
12.12.2016 Narsist miyim?
-
05.09.2016 Ölen hep bizdendir; İNSAN …
-
23.08.2016 Biz aklımızı nerede bıraktık ...
-
16.08.2016 Anlamak
-
01.08.2016 Çocukların Düşleri
-
26.07.2016 Söz verebilir misin?
-
18.07.2016 Kör kütük sevdalıyım sana ...
-
11.07.2016 Karanlığımızda yok olmamak için
-
04.07.2016 Acıdolu
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.