• 28 May 2018, Monday 21:01
GökhanGURBETOĞLU...

Gökhan GURBETOĞLU...

Her şey artık yalan

“Ah kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya”

 

Şair Gülten Akın ne güzel de anlatıyor günümüz insanın durumunu. Şehirlerde tıkılıp kalan birçok insan için günümüzde turistik küçük kasabalar, emeklilikte yaşanılacak güzel günlerin son durağı için hayal edilen yaşamsal alanlar olarak görülür oldu. Fakat günden güne de anlaşıldı ki, iyi bir belediyecilik anlayışı sergileyemeyen… yapılaşmaya plansız şekillerde izin veren bu tür kasabalar da artık yaşanılmaz hale gelmeye başlıyor. Bodrum yarımadasında da Turgutreis böyle yerleşim yerlerinden biri. Yaşlı nüfusun ağırlıkta olduğu bir tablo var. Sessiz, sakin ve de yazın fazla sıcak olmayan… kışın da soğuk olmayan iklimi ile de cazip… Günbatımı ise müthiş bir yer. İşte sorun da buradan çıkıyor galiba … Ah günbatımı …

GÜNBATIMI …

İnsan doğayı severse doğallığı için sever. Mavisi, yeşili, çiçeği, böceği, kedisi, köpeği ile. Her yerleşim yeri kendi doğal kültürü, mimarisi ile kendi kimliğini yaratır. Mesela Bodrum’un evleri… Begonvilleri… Mandalina bahçeleri gibi.

Biz her geçen gün nüfus alacağız diye bunları ortadan kaldırırsak, o yerleşim yeri anlamını yitirmez mi?

YİTİRİR…

Bizim insanımıza neler oluyor… Hem batıyı, modernleşmeyi sevmiyoruz… Milli söylemlerle ahkamlar kesiyoruz ama milli neyimiz kaldı. Tütünümüzü, incirimizi, pamuğumuzu, pancarımızı ve hatta buğdayımızı bile üretemez hale geldik. Bir şehrin yapısal dokusunu bile para hırsı için, rantabl hale getirip pazarlayıp peşkeş çekmedik mi?

ÇEKTİK…

Mesela Ankara’ya gittiğim zaman içim acıyor… Cumhuriyetin başkentinin ilk yapıları ya yıkılmış ya da çürümeye bırakılmış. Madem şehircilik anlayışımız var, gidin yeni şehri bozkırlarda kurun. Doksan yıllık dokuya zarar vermeyin. Yazık değil mi?

YAZIK…

Sıkılıyor şehirlerde insanoğlu demiştik. Sıkılıp kaçıyor. Nereye? Küçük yerleşim yerlerine. Peki kardeşim neden geliyorsun buraya? Şehirden sıkıldığın için. Neden burayı da şehre çevirmek istiyorsun ki… Ya da belediyeler neden “modernleşme” derdine düşüyor ki. Yanlış değil mi?

YANLIŞ…

Bir örnek anlatayım… Küçük yerlerde herkes birbirini tanır. Otobüste de konuşurlar karşılaşınca. Şimdi Bodrum’dan Turgutreis’e gelirken karşılaşan iki dost konuşuyorlar… Otobüse binenler, arkaya gitmek için bu abimi geçmek zorundalar. Bir bayan dayanamayıp patladı, “Kardeşim ilerlesene. Burası kahvehane değil” diye… Bayan haklı ama haksız… Burası şehir değil. Adam da aynen bunu dedi: “Beğenmiyorsan dön şehrine, bizi rahat bırak ...” O zaman da bunu düşünmüştüm. Evet adam da haklı… “Beğenmiyorsan dön şehrine…”

DÖN…

Artık şehirler, kentler oranın sakinlerince yönetilmez hale geldi ve bu da kentsel dokuların bozulmasına sebep oluyor. Hem şehirden kaç… hem de burada AVM iste… Öyleyse niye geldin kardeşim. Biz denizimizle, yeşilimizle mutluyduk.

MUTLU.

Buna en acı örnek, Bodrum Belediyesi’nin Turgutreis’teki çalışmalarıdır. Sabancı Parkı’nı herkes bilir ve çıkışında da ılgın ağaçları vardır. Bu ağaçlar kaç yıllık bilmem ama her saat etrafı gölgedir ve insanlar denize karşı oturur sohbet eder, içer, evet içer efendim, bu ne ayıp ne de suç, içer… Öpüşür… Elele günü batırır… Aşık olur… Ayrılır… Şiir yazar… Türkü söyler. Ne güzel, o ılgınlar oraya yaşam verir yani… Hayat katar.

HAYAT…

Bu bölgede kıştan beri süren yol çalışması nedeniyle bu ılgınlara olanlar oluyor. Nedir olan… Orada üç adet ılgın ağacı vardı, önce birini söküp biraz ileriye aldılar. Bir hafta sonra birini de devirip, bir hafta beklediler… Tam ümidimi yitirmişken, gelen tepkiler üzerine, onu da az ileri dikiverdiler. Ama son ılgın da birini rahatsız etmiş olmalı ki, mesai bittikten sonra, bir kepçe ve iki kamyon geldi… Kamyonun biri, yukarıdan olay gözükmesin dercesine park etti. Saat iftar saati… Kimseler yok… Sessiz sedasız… Beni unutmuşlar galiba. Kendi kendime öncelikli olarak dedim ki, aşağıya sızan suyun kaynağını bulmak için çalışma yapacaklar herhalde… Olduğum yerden çıktım bakayım diye ama kepçe öyle bir hızla ağacı ikiye ayırdı ki… Adeta ılgın kan ağladı… Yüreğimden bir şeyler döküldü… Şimdi ağaç gecenin bu saatinde orada yatıyor… Birkaç kişinin müdahalesi ile işçiler durdu… Biz müdahale edince. Bu nasıl bir belediyecilik anlayışıdır!… Sen hizmet için halka mı kişiye mi söz verdin!? Sen ne için söz verdin? NE İÇİN … Seçildiniz… Oraya başkan oldunuz… Lütfen bunu unutmayın…Müdahale sonrası emri kimse vermemiş oluyor… Yarın dikilecek… Peki bir insan evinden manzara göremiyorum diye, ağaç kestirebilir mi?

KESTİRİRMİŞ…

Biliyoruz, görüyoruz… Aynı bölgede üç çam ağacı gitti.. Önceki senelerde de önündeki park alanı talan edilip, ağaçlar kesilip otopark yapılmıştı. Yol bahanesi ile üç çam, üç ılgın gitti.

GİTTİ…

Peki insanların anıları… Belki ilk kez sevgilisine orada evlenme teklif eden anne baba, çocuğunu buraya getiremeyecek mi artık… Burada dostuyla türkü söyleyen adam, şehir dışından gelen arkadaşına anlattığı bu ılgınları gösteremeyecek mi?

GÖSTEREMEYECEK… 

Artık insanımızın küçük şeylerle işi yok çünkü, büyük işlerimiz var bizim…

PARA… PARA…

Para gibi… Yandaşlık gibi… Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok düşündüm ama birisinin artık bir şeyleri suratlarına vurması gerekiyor… Evinden güneşin batışını göremeyenler parka gelebilirler… Ben her akşamüzeri öyle yapıyorum… Komşumun asmasına saldırmıyorum bağ makasıyla… Ya da belediyedeki dostumu arayıp budama yaptırmıyorum. Ben böyle bir belediyecilik yaklaşımı görmedim… Parkta çiçekler kurur, telefon edersen gelirler sularlar.Çöpler alınmaz, telefon edersin gelip alırlar…Bir hafta sular şırıl şırıl akar sokağa, telefon edersen gelip yaparlar… Ben belediyecilikten anlamam ama telefonla ve de her telefona hizmet götüren bir belediyeciliği de burada gördüm. Yerli halk bir şey istemez… Ama yazlıkçılar her şeyi isteyip yaptırmaya çalışırlar… Peki kural, düzen nerede… Bilmem ki biz zaten iki binli yıllar itibariyle toplumca ne kural, ne kanun ne de kültür bıraktık kendimizde.En kültürsüz (kültürü eğitim anlamında söylemiyorum… bir milleti var eden değerler olarak kültür…) millet olduk desem… Yalan olmaz.

YALAN…

Evet her şey artık bir yalan.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık