- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 27 December 2017, Wednesday 20:36
- 2541 kez okundu
Yaşarken - Hüseyin SERİN / Emekli Öğretmen
Lal bir kadın deniz Ören’de. Poyrazsa yeni yetme bir acemi kızan. Hava kum gibi. Kimsenin kimseyi iplediği yok. Poyraz şov yapmayı sürdürecek görüntüde. Kendini dikizleme gözetmeni sanıyor.
- İki çay, diyorum, biri açık.
- İki çay mı?
- Evet, biri açık.
- Yazayım, diyor garson kız.
Soğuk muydu, üşüyor muyduk? Sıcak mıydı, terliyor muyduk belli değil. Deniz sersemce poyrazın kucağında. Koca sahili sadece şezlonglar süslüyorlar. Ağırlıklı renk beyaz. Şemsiyelere inadına zıt. Dağlarınsa elleri, yüzleri pek seçilmiyor akşam içi.
Şezlonglar milyon yalnızlık içindeler denize bir iki metre uzaklıkta. Deniz yakın uzak. Uzak yakın. Sevda, mavi aşk ve hasret. İşte burnunun dibindeyiz de, elini uzatsan tutacaksın da kavuşamıyor, kucaklaşamıyor, sevişemiyorsunuz. Oysa güzelliğin bana vurgun, yoksulluğum sana.
Tanış bir yüze ve sese rastlamak ayıp bir şey sanki. İçinden; karşıdaki büfelerin birinden içecek birşeyler kapıp gelip şezlongların yalnızlıklarını kırıp azaltmak geçmiyor değil. Ama buraya gelirken yoldaki çevirmeyi anımsayınca donuk bir renksizliğe dönüşüyor isteğin. İyi de, Ören’de de bir çayın yamacında saatlerce oturulmaz ki. En iyisi eli çabuk tutup postu Milas’a sermeli daha zaman varken. Birkaç poşet deniz havasıyla beraber.
Denizli hava, poyrazlı deniz çığlıklarından kulaklarımı kurtardığım için mutlu olduğumu düşünürken insansız şezlonglar, “Oturun oturduğunuz yerde. Siz size sohbet kurun. Daha güzel olacaktır inanın bana. Yokluk herkese kötü, her şeye. Yürekliye de yüreksize de. Yeryüzüne de gökyüzüne de. Güzelliklerin oluşumuna katkıda bulunun. Yarın daha güzel olacaktır …” diyor sanki ... Yarın daha güzel olacaktır, olmalıdır bundan eminim de, şu an öyle bir andayım ki, yüzde altmışım, “Yıkıl şu şezlonglardan birinin üstüne”de, yüzde kırkım da “kalkın gidin”lerde. İşte bu yanımın yaprakları sararıyor çevirmeye takılırız yine diye. Dönüşe başka yol da yok ki ...
Elimin, dilimin, gözümün, aklımın ucundaki deniz yanaklı, deniz kaşlı o güzelim şiire sırtımı dönüp yola çıkmak en çok “Şapkalı Dağ”ı aşınca koyuyor bana. Her dönemeçte bir tümce tünedi aklımın omuzlarına. Her dönemeçte bir imge. Ta ki Karacahisar sapağına varana kadar. Arabayı sağa çekip durdum, şaşkın bakışlar altında … Köyümün asfalt yoluna baktım uzunca. (Bizler köyde yaşarken kızıl çamur olan yola) El çantamdan kalemimi kağıdımı çıkarttım. Tık yok. Hay lanet. Biraz önceki Ağustos geceli şiir dizelerinin hiçbiri yok şimdi. Uçup gitmişler haber bile vermeden. Nasıl olsa cigaram bitene dek bekleyecektim. Ayak üstü yutubu açtım ki “Odam kireçtir benim …” Ardından “Penceresiz kaldım anne …” yüreğim yırtıldı en katı yerinden. Çocukluklarım ağladılar. Yakaladığım kuşlar aşk gibi sardılar sonra. Mandallar, tarla günleri … Gençliğimse dört gözle Milas’ta beni bekliyordu. Çam kokularını kırmadan yavaşça kenara bırakıp ‘Karaoğlan’a attım kendimi. Yoksa iyicene perişanlayacaklardı anılar beni. Biraz daha kalsam her şey kuduracak gibi geldi bana. Dökülüyordum sapakta öylece. Karaoğlan’ı depikledim iyice. Ne de olsa oralara biraz yabancı sayılırdım artık. Unutulmuş sevda tomurcukları uçurumların uçlarında. Sırtımı bir zeytine yaslardım. Ya bir menengeç ya da bir meşe ağacına. Sevda tünediğinde dallarıma. Babama hiç de, anama fısıldardım. Napsın kadıncağız? Mandaldan labada yaprakları toplayıp bulgurla sararak bana sabrı aşılamaya çalışırmış. Yıllar sonra algıladım bunu. Algıladım da uçan bir kuştum köy meydanında, tarlada kuyu başında, pınar başında. Haydi oğlum! Efkarını heybeye dep de yürü artık. Milas seni bekler yani. Varsın köyün, dağların ağıt yaksınlar yine kokunu her aldıklarında. Sen gökyüzüne adaksın …
(Ağustos 2017 Milas)
-
13.02.2019 Bakan...
-
06.02.2019 Başak
-
16.01.2019 Çukurda
-
09.01.2019 Aşı Zamanı
-
02.01.2019 Alışveriş
-
26.12.2018 Alışma
-
19.12.2018 Zor koz
-
12.12.2018 Sen yine de umut kar …
-
05.12.2018 Sürü
-
30.11.2018 Yenilgi sonrası …
-
21.11.2018 Tüken/me
-
15.11.2018 Rüzgar
-
08.11.2018 Daralma Fısıltıları
-
31.10.2018 Bakır Yanaklı Bahçe
-
24.10.2018 Yangına az kala …
-
17.10.2018 Rüzgar
-
13.06.2018 Yüreğimden öp
-
06.06.2018 Yeniden başlamak gibi bir şey
-
30.05.2018 Kelebek
-
02.05.2018 Gönül Yarası
-
25.04.2018 El
-
15.02.2018 Yaz Kaçamağı
-
31.01.2018 Adak
-
17.01.2018 İşine gelirse …
-
10.01.2018 Demoralize …
-
03.01.2018 İş güç işte!
-
20.12.2017 Perihan
-
13.12.2017 Oğul
-
15.11.2017 Sevginin alt katları
-
28.06.2017 Kıraç Ülkeler
-
21.06.2017 Serseri
-
14.06.2017 İyi Niyet
-
07.06.2017 Duygu Dökülmeleri
-
31.05.2017 Oyun Bozan
-
24.05.2017 Nalbant Ali
-
17.05.2017 Piyonluk Serinliği
-
10.05.2017 Boşver, Sen Sende Büyü
-
26.04.2017 Sakız
-
19.04.2017 Durma
-
12.04.2017 Hancı
-
05.04.2017 Kuş
-
29.03.2017 Hani benim tadım tuzum!
-
22.03.2017 Uyku
-
15.03.2017 Dünkü resimler gibi …
-
08.03.2017 Yangına az kala!..
-
01.03.2017 Çıkış!
-
22.02.2017 Boyunduruk
-
08.02.2017 Acının Olgun Hali
-
25.01.2017 Tablo
-
18.01.2017 Çıra
-
11.01.2017 Çırak
-
04.01.2017 Karar
-
22.12.2016 Biz Sevgi
-
14.12.2016 Sırma Saçlı Kış
-
07.12.2016 Büyütülecek bir şey yok
-
30.11.2016 Bezgin
-
22.11.2016 Mola’dan ötiye …
-
15.06.2016 Fırça
-
01.06.2016 BATAK
-
25.05.2016 Bekle
-
11.05.2016 Biz
-
27.04.2016 İncir kokuları gülümserken
-
20.04.2016 Bavul
-
13.04.2016 Duygu dökülmeleri
-
30.03.2016 El Kiri
-
23.03.2016 Gün Dilimleri
-
18.03.2016 Ay ışığını görmeden
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.