• 10 January 2018, Wednesday 20:41
HüseyinSerin

Hüseyin Serin

Demoralize …

Yaşarken - Hüseyin SERİN / Emekli Öğretmen

Ah insanlık ah!

Vardan ses var da hayırdan hayır yok. Akıllar ipotekli sanki. Kan kusarken güzellikler. Yarın hiç düşünülmüyor.

Ve akşam adım adım yürürken gece içlerine. Yandıkça yanıyor içi. Kızdıkça kızıyor kendine. Yanan kırılan  yerleri sızım sızım sızlıyor da kime ne? Ah insansız insanlık! Milaslı olarak utanıyor. Utancına insansızlıklar gülüyor. Oysa biliyor ki insanlar iyi şeylere layıktır!

Boş kocaman bir ordu! Ye, iç, gez, oyna günlerde bohemce. Yarın, çürütülmüş bir sakız ağızda, yürekte, önünde nasılsa.

Hey Atam. Görebiliyor musun neler neler oluyor gözünün önünde. Bak şu hallere bir bak! Ne çabuk unutuldu sana olan borçlar! Borçlarını unutanlar daha nelerini unuttular, vazgeçtiler acaba?

Her İzmir’e gittiğinde Buca’nın kuzeyinde bir küçük tepe/dağ’a yapılmış heykeline şartlar ne olursa olsun selam çakardı, asker selamı. Çünkü rahmetli babası naşının başında Dolmabahçe’de nöbet tutmuş bir askerdi. Seni sevmek boynunun borcuydu. Yaptıklarına sahip çıkmak, gözetip korumak vasiyetiydi oğluna.

Günde yeterince sahip çıkılıp gözetebiliyor mu? Korunabiliyor mu Atam? Yanıtı belli bir soru bu da kısmen, evet mi demeli yoksa hayır mı? Getirdiğin özgürlükleri har vurup savururken, rüzgar epil epil esip okşarken her yanı yeri iyiydi hoştu da rüzgar el değiştirince yollar, şehirler, kırlar, insanlar insansızlaşıverdiler nedense. Görülen o ki hazıra dağ dayanmıyormuş Atam. Bu bir. İkincisi ise demokrasi elbisesi bize çok bol gelmiş. Akıllara, vücutlara, yaşamımıza. Nerelerden gelinip nerelerde kulaç atılıyor şimdiler yok olmak üzere iken.

İçi kanıyor. İçi acıyor sadakatsizliklerden, yüreksizliklerden, çıkarcılıklardan, bukalemunluklardan.

Karabiber ağacının gölgesinde kah bisikletli sürücülerin kah kaykaylı çocuk/gençlerin çakır neşelerini, kah genç bir annenin küçük çocuğunun peşindeki endişeli davranışlarını tabii ki görmezden gelemiyor. Oturduğu banka ondan önce oturmuş olanların atıklarını ise oldukça net görüyor. Yemişler içmişler ve tüm atıklarını ayaklar altına serip gitmişler. Oysa her yanda bir sürü çöp sepetleri “biz buradayız heyyy insanlar” diye bas bas bağırırlarken Atapark’ta. Neler olmuş, neler oluyor, daha da neler olacak insana? “Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak” sloganı da demek ki atıl olmuş artık. Yazık! Ne yemesini biliyoruz ne de içmesini. Biz bu hale nasıl geldik? Hep, ‘benden sonra tufan’lardayız.

Önündeki kara çam ağaçlarına takılıyor gözleri. Ne kadar yalnızlar ve insan sıcaklığından uzaklar …  Şu palmiyeye bakar mısınız? Ne kadar aldırmaz ve uysal bir asi. Çözümü oldukça zor bir denklem akşamın ılık bakışları kaçarcasına koşarken Atapark’tan …

(Eylül 2017 / Milas)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık