• 03 January 2018, Wednesday 19:08
HüseyinSerin

Hüseyin Serin

İş güç işte!

Yaşarken - Hüseyin SERİN / Emekli Öğretmen

Akşama kadar kızıl sıcağın altında çalışıyorlar. Tenleri terhane. Güneşin resmiliği ten kokusu, yorgunluk kokusu kudurganlığında. Yorgunluk yoruyor. Önce uykuyu salıyor üstlerine. Gözkapaklarında tonlarca ağırlık geziniyor. Oysa akşama daha çok var. Direnmenin, uyanmanın umarı ise yirmi beş otuz metre ötede sırıtıyor oysa.

Hava sıcak. Tarla sıcak. Yüreğin sıcak. Helalin desen resmen yangın yeri. Belki de birazdan “İmdat!!! Kurtaran yok mu?” diye bağıracak gibi tenindeki el kol hareketleri. Çocuklarsa ahlat ağacının alaca gölgesindeler. Oğlan heybenin bir gözüne başını, diğer gözüne ayaklarını sokmuş uyuyor. Kız ise kuyudan çekip getirdiği su ile çamur karmış; bahçeli, meyveli ev yapma peşinde uyku akarken gözlerinden. Kuyuya kadar gidip bir bakır su döküyor Mehmet Ali başından aşağı. Su sesi kızının uyku dolu gözlerini yarı açıyor. “Buba, buba anama yazık delmi? Bi bakır da gadıncağza döküvesene. Baksene dili damana yapışmış anamın …” der demez kıvrılıveriyor yaptığı evin gölgesine. Orada bir dünya daha vardı güneşle tarla arasında …

Sıcak sıcaktı. Sıcak akıllı bir bıçaktı sanki sırtta, başta, belde. Kesiverse bir damla kan arsız bir topluluk bireyi olacakken buz gibi kuyu suyu vahalaştırıyor insanı, yatıştırıyor. Gün ve kan kardeşi güneş de amma acımasız be kardeşim. Ama işler de beklemez ki hava sıcak diye. İnsanlar hep işte güçte. Her şey eziyet şu sıralar. Aşılması, geçilmesi gereken engeller …

“Kız zarife, hadi gel de biraz soluklanalım kız …”

Bu daveti kabul etmeyecek bir kadın tanımıyordu Mehmet Ali. Tanımamıştı da. Sıcak bunaltıcıydı.

Zarife ince kadın, duygulu zarif kadın. Hemen seyirtiyor ahlatın alaca gölgesi/ıssızına. Biraz sonra Mehmet Ali ile kıracağı dakikaları düşünürken. Öylesine yorgun ve yangın yeri ki teni …

Kuyunun yirmi beş otuz metre berisinde ahlat ağacının alaca gölgesindeler ve çocuklar bir iki metre ileride uykudalar.

Ve buz gibi kuyu suyunun şelale serinliğinde, yorgunlukların çapa aralarında gün ikiye ayrılıyor.

Öğle sonrasının ilk saatlerinde yorgunluk yeni sulanmış bir gül.

Kuyu başında gülümserken çayırlar. Çapayı kaldıracak gücü kendinde bulamazken Zarife kuyu suyunun soğukluğunda tekrar kendi oluyor. İçi ırmak ırmak iken ve çağlayıp deniz gibi köpürürken …

Ne olcak, iş güç işte … Az sonra kaldıkları yerden başlayacaklar yine çalışmaya.

(Haziran 2016 / Milas)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık